- 5577 Okunma
- 6 Yorum
- 1 Beğeni
ORMANDA TECAVÜZ
Ön Not:
Bu öykü aynıyla vakidir. Yapılan köpekliği, kadınların ve anaların ders alması , erkek toplumunda bu tip sapıkların çok olduğunu bilerek , kurumların daha hassas olması gerektiğini sizlere anlatabilmek için, sadece şahısların isimlerini değiştirerek sunmak zorunda kaldım.
1nci Levent ‘ te güzel bir emlak bürosu işletiyordum. O zamanlar emlaki sadece emlakçılar pazarladığı için, işlerimiz oldukça iyi. İnsanın kazanarak geleceğinden emin olabilmesi kadar güzel bir şey olmasa gerek.
Sekreterim, bir hanımın benimle özel olarak görüşmek istediğini söylüyor. İçeri gelen hanım otuz beşli yaşlarda ama neredeyse yirmi beşlik gibi görünüyor. Suratı oldukça asık ve çok üzgün olduğu belli oluyor. Oldukça sade ve güzel giyinmiş.
“Affedersiniz efendim, ben (…) Emlak’ta çalışıyordum. Oradan bu gün ayrıldım. Sizinle çalışmam mümkün mü acaba? “
Söylediği ofis iyi tanıdığım birinin yeri. Hanımı oturtup, çay söyleyerek , ayrıldığı yerden müsaade alabilirsem onu işe alabileceğimi söylüyorum. Eski portföyünü de getirmemesi şartıyla. Bu işin ahlaki raconu budur çünkü.
Arkadaşım ,Didem Hanım’ ı oldukça övüyor . Öyle çalışkan bir insanı kaçırmamam gerektiğini söylüyor. Böylece Didem Hanımla çalışmaya başlıyoruz.
Gerçekten iyi çalışıyor. İlk işini yapıp , müşterisini uğurladıktan sonra onu odama çağırıp , karşıma oturtup neden hiç gülmediğini, suratının neden hep asık olduğunu sorarak ;
“Müşteri ile bile çok sert konuşuyorsun ,bak bu büroda senden başka tam on dört hanım daha var. Onlar sana yaklaşmak istediklerinde sen kaçıyor, kimseyle konuşmuyor, hatta müdürüne bile ters cevaplar veriyorsun. Oysa seni daha önce tanıyan iki kişi de , çok neşeli bir insan olduğunu söylediler. Çalışmandan memnunum ama bu sert davranışının bir sebebi olmalı diye düşünüyorum. Bana anlatmak ister misin?
Yahu ben ne dedim ki, bu kız neden alındı? Kadınların göz yaşlarına da hiç dayanamam. Aldık başımıza. Kapıyı kapatıp , su bardağını önüne sürerek onu sakinleştirmeye çalışıyorum.
“Dört ay önce çalıştığım büroya bir ana – oğul gelmişti. Oğlu kırk yaşlarında , hanım ise yetmiş yaşında gibiydi. Hanımın bana gösterdiği sevgi ve ilgi oldukça samimi ve anneceydi. Oğlunla birlikte bir daire almak istediklerini ama paralarının sınırlı olduğunu , bu yüzden benden de yardım beklediğini söylüyordu. Onları alıp henüz inşaatı bitmemiş olan Maslak Megakent’e götürmüştüm. Üçüncü katta ki daireyi beğenmişlerdi. Ölçüler alıyorlar, güneşin nereden vurduğunu, ne zaman teslim edileceğini konuşuyorlardı. Olay çok ciddi bir şekilde gelişiyordu.
Birkaç gün sonra oğlan tek başına büroya gelip , annesinin inşaatın önünde beklediğini , artık karar vermek üzere olduklarını , son bir kez daha bakıp , ölçü almak istediklerini söyleyince , onun arabası ile inşaatın önüne kadar konuşmadan geldik. O güne kadar zaten üç kere gelmiş ve her seferinde ölçü almışlardı ama müşterimize hayır diyemezdim. Annesinin yukarıya çıkmış olabileceğini söyleyince , beraber daireye çıkıp ölçüler aldık. Daha önce aldığımız ölçülerin yazılı olduğu kağıdı kaybettiğini , annesinin ise henüz gelemediğini ama işi olduğu için onu bekleyemeyeceğini söylüyordu. Ne diyebilirdim ki?
İşimiz çok kısa sürmüştü. Arabaya binip ana yola çıkarken Levent tarafına döneceğine tam zıttı olan Sarıyer tarafına dönmesi üzerine ters yöne saptığını hatırlattım. Bir anda şeytan ortaya çıkmıştı.
“Kes sesini lan orospu“
Gömleğinin altından çıkarttığı koca bir tabancayı karnıma dayamış, sol eliyle arabayı kullanırken sağ elinde ki silahla beni tehdit etmeyi sürdürüyordu, Silahlardan çok korkarım , elimi bile süremem .
Yüzü değişmiş, o utangaç adamın yerine ağızı şehvetle köpüren yolda görseniz kaçacağınız bir sefil gelmişti. Belgrat Ormanı yoluna sapmıştık. Ona, böyle silaha gerek olmadığını , kadın ve erkek arasında iyilik ve güzellikle ilişkiler kurulabileceğini anlatmaya çalışıyordum. Beni hiç duymuyordu sanki. Bu sefer de yalvarmaya başladım. Ondan şikâyetçi olmayacağımı , geriye dönmemizi , her şeyi unutacağımı söylüyordum. Bir kız çocuğu annesi olduğumu anlatmamdan hiç etkilenmişe benzemiyordu.
Cevabı silahının namlusu ile burnuma vurarak kırmak oldu. Akan kanı durdurabilmem için ,cam sildiği pis bezi uzatmıştı. Pis dişleri ile sırıtarak, uslu durmazsam beni öldüreceğini , kızımı bir daha göremeyeceğimi , ona iyi davranmazsam benim için çok kötü olacağını söyleyip duruyordu.
Ormanın berbat bir tali yoluna sapmıştık. Araç zor ilerliyor bazen altını vurduğu oluyordu. Bir süre sonra arabanın artık ilerlemesi mümkün olmayınca , inip yaya olarak yola devam ettik. Patikada yürümeye çalışırken ,ona karşı koymamaya karar vermiştim bile. Kızım henüz 17 yaşındaydı ve babasız büyümüştü . Bir de ben olmazsam hayatında ,ne yapabilirdi yapa yalnız.
Konuşmaktan utanan masum ve çekingen adam gitmiş, yerine ağız dolusu küfür ve hakaretler yağdıran , yürürken bile sürekli enseme tokat ,kalçama tekme atan iğrenç bir adam gelmişti. Burnum sürekli kanıyor ve ben birkaç dakika durarak tampon yapmaya bile müsaade alamıyordum. Epey yol gittikten sonra kuytu bir yerde durduğumuzda , beline doladığı uzun ipi çıkartıp , beni bir ağacın önüne yatırarak ellerimi başımın üzerinden ağacı da içine alacak şekilde bağladı. Bir evlilik geçirmiş, erkek arkadaşlarım da olmuştu ama bu başka bir şeydi. Artık burnumun kanını bile silemiyordum. Kan ağzıma doğru sızıyor ve ben kanımı yalayarak aklımca kan kaybı olmasın diye uğraşıyordum.
Önce eline geçirdiği bir ince ağaç dalı ile elbiselerimi bıçağı ile keserek çıkarttıktan sonra , çırıl çıplak bıraktığı vücuduma bütün hıncı ile vurarak beni bir güzel dövdü.
“Bunu neden yapıyorsun ?” diye ağlayarak soruyordum.
“Çünkü sen kadınsın, fahişesin. Sizi gebertmek lazım , orospular. Hepinizi gebertmek lazım” diye bağırarak sopayı bütün gücü ile vurmaya devam ediyordu.
“Senin annen de kadın .Kadınlar sana ne yaptı? Yeter artık dayanamıyorum , vurma lütfen vurma”
“Kes sesini orospu, anam da senin gibi bir fahişeydi anladın mı, senin gibi bir orospuydu o da “
Sonra bacaklarımın iç taraflarından ısırmaya başlayarak , cinsel organımı kan içinde bıraktı. Bir ısırığın nasıl can yaktığını anlatamam. Bütün gücümle bağırıyor , yardım istiyordum ama sesimi duyan yoktu. Canımı acıtmaktan çok zevk aldığı belliydi.
Sürekli inen penisini kaldırmam için kafama silahını dayamış , onunla oral seks yapmam için zorluyordu. İnsan anlının ortasına koca bir silah dayanırsa nelere boyun eğmez ki. O korkuyu kelimeler ile anlatmama imkan yok. Geceler boyu o anlar kabusum oldu, hala psikolojik tedaviye gidiyorum ama değişen bir şey olmuyor.
Ne yapsam tam kalkar gibi olan penisi , oraya sokacağı sırada içime girerken sönüyordu. O buna çok kızıyor beni beceriksizlikle suçluyordu. Hele benim iyi niyetle onu biraz yumuşatmak için söylediğim ;
“Üzülme , bu derdin çaresi var. Sana yardım edebilecek bir doktor tanıyorum “
Dememle birlikte kuduran canavar ,silahın namlusu ile vurarak ön dişlerimi kırdı. Dişimin penisine battığını , bu yüzden kalkmadığını haykırıyordu. Beni öldürüp oralarda bırakacağı kesindi artık. Sonunda en korktuğum şeyi yaptı ,silahın namlusunu rahmimim içine sokarak çevirdi. Namlu ucundaki arpacık iç cidarı parçalıyor ve ben inanılmaz sesler çıkartarak , çığlıklar atıyordum.
Birden ,
“Kıpırdama yakarım , kıpraşma lan orospu çocuğu” diye ormanda patlayan bir ses kurtuluş umudum olmuştu. Gelen elinde bir tüfekle beni kurtaracağını düşündüğüm bir güvenlik görevlisiydi. Allaha şükürler ediyor , kurtuldum diye seviniyordum. Ama kurnaz tecavüzcümün pes edeceği yoktu. Ondan genç olan güvenlikçiye,
“Yeğenim , indir o silahı. Bu orospu ile Maslak yolunda beklerken konuşup anlaştık. Ona parasını peşin verdiğim halde iki katını da cüzdanımdan çaldı. Cezasını verdim, daha fazlasını da hak etti aslında. Yani senin paran da ödendi kardeşim. Gel sen de yap. Acıma bu fahişelere. Elinden gelse her şeyi çalar, bir de iftira atarlar. Al kardeşim bu paralar sana helal olsun “
Güvenlikçiye hem para verip hem de yere serdiği ceketinin altından tabancasını bana göstererek tehdit eden sapık ,sözlerini onaylamamı istiyordu. Artık bir beyin ve mantık taşımıyordum . Güvenlikçi ,ava çıkmış ve tesadüfen arabayı bulmuştu . Sonra izlerimizi takip ederek sesimi de duyunca bizi bulmuştu. Şimdi o genç ve masum yüzlü adam da, gözleri dönmüş bir şehvet delisiydi artık. Aldığı parayı saymadan cebine sıkıştırırken dönen gözleriyle beni süzen bu adam , ikinci tecavüzcüm olacaktı.
“Doğru mu lan orospu?”
“Evet doğru “ diyebildim.
“Yahu arkadaş yanlış anlama ama kadının a…. parçalamışsın . Helal olsun valla abi. Bari ben de arkadan yapayım .”
Ben sadece ölmek , hiç kimse ile konuşmadan yatağıma büzülüp günlerce çıkmamak istiyordum.
Gözlerimi açtığımda hala çıplak ve ellerim bağlı olarak yatıyordum. Gitmişler ve beni burada ormanın ortasında tek başıma bırakmışlardı. Bütün gücümle bağırıyor, yardım istiyordum ama beni duyan yoktu. Bahar ayı olmasına rağmen hava çok serinlemişti ve ben donuyordum. Güvenlikçinin gelmesi ile belki ölümden dönmüştüm ama şimdi de soğuktan donma tehlikesi çekiyordum.
O gece yarı donmuş bir halde yattım orada. Her ağaç bir hayalet gibi üzerime geliyordu. Kuşların sesleri veya en ufak bir hışırtı bana inanılmaz korku ve ürpertiler veriyordu. Sürekli titreyerek , ağlayarak sabahladım. İpleri zorlamaktan bileklerim kanadı ama bağlarımı çözmek mümkün olmuyordu.
Bürodaki arkadaşlarım, ben geriye dönmeyince müşterimi götürdüğüm inşaata giderek beni sormuşlar. Bulamayınca da dönüp gitmişler. Kızımın gece yarısı patronumu evinden arayıp durumu polise bildirmesi ve onların da büroda tuttuğumuz gösterme zabıtlarından Sapık’ın annesine ulaşarak onu sorgulaması sonucunda ,kadın oğlunun bu kötü huyunu itiraf ediyor. Onların ormanda arama yaptıkları taktirde beni kurtarabileceklerini söylüyor.
Sabah henüz güneş doğmuştu ki, Jandarmayı karşımda gördüm. Önce onların yaklaşmasını istememiştim Çıplak oluşum bana utanç vermiyordu artık ama önden ve arkadan pislemiş, üstelik o pisliğime de bulaşmıştım. Bir kadın için ne kadar utanç verdiğini anlatamam.
Bir asker parkasını açmış ve başını çevirmiş olarak yanıma yaklaşarak,
“Ablacığım, lütfen utanma. Biz senin kardeşlerin sayılırız. Bizden çekinme ablam”
Bu ses ne kadar sıcak ve samimi gelmişti bana . Diğerleri uzakta duruyor ve arkaları dönük olarak bekliyorlardı. Getirdikleri birkaç matara su ile temizlenmeye çalışıp, o parkayı giyerek hem donmaktan kurtulmaya çalıştım, hem de örtündüm. Başlarındaki subay, ben örtündükten sonra yanıma gelip geçmiş olsun diyerek beni arabasına bindirip karakola götürerek ifademi aldı.
Orada bardak bardak içtiğim çay ve simit peyniri hiç unutamayacağım . Komutan, henüz ifadem bitmeden astsubayını çağırarak, güvenlikçiyi bulup getirmelerini emretti. Bir saat geçmeden güvenlikçiyi karşıma getirdiler. Komutan bu mu diye sorunca evet dedim. İki çocuğum var , ben masumum , elimi bile sürmedim diye yalvaran şerefsiz adamı getirirken zaten biraz hırpalamışlardı galiba. Ona içimden birden bir acıma geldi. Zaten iki çocuğunu yanına alıp karakola gelen başı örtülü kadının ve belki de ileride babaları gibi olabilecek iki oğlan çocuğunun ağlamaları dayanılacak gibi değildi. Beni kurtarabilirdi ama içindeki o lanet erkeklik hormonlarına yenilmişti.
İşte ayrıldığım patronum ,telefonla haber verdiğim halde karakola beni almaya gelmiyor, erkek müşteri ile yalnız olarak gidilmeyecek diye talimat verdiğini haykırıyordu. Bu en zor anımda yanımda olmayan patronumu ben de terk etmek zorundaydım. Hastaneye gittiğimde bir polis memuru bana eşlik etti . Kızım evden elbise alıp bir arkadaşı ile getirmişti. Doktor yatırmakta ısrar ediyordu . O gece hastanede yattım. Dişlerim kırılmış, dudağım iki parça ve rahmimin iç cidarı kesikler içindeydi. Ayrıca ondan bir hastalık kapmamak içim tedavi olmalıydım.
Daha sonra ki günlerde başta kızım olmak üzere en samimi arkadaşlarım bile artık bana değişik gözlerle bakmaya başlamışlardı. Kızım , kabahatin bende olduğunu söylüyordu. Eski kocam ise müşterek dostlarımıza benim kuyruk sakladığımı anlatıyormuş.
İşte merak ettiğiniz ben , böyle bir rezilliğin kurbanı oldum. Size her şeyi anlattım. Bana karşı ne zaman değişeceğinizi sabırsızlıkla bekliyorum.( Bu konuda yanılmıştı, çünkü çoktan aştığım bir ego idi bu)
Altı ay sonra üniversite öğrencisi Yelda , Levent Çarşısında arabası arıza yapınca yolun ortasında kalmış , ne yapacağını şaşırmışken bir adamın arabasına omuz verip ,arabayı kenara itmesiyle mutlu olmuştu. Adam bir ağabey gibi davranıyor arabanın tamirciye gitmesi gerektiğini , iyi bir motor tamircisi tanıdığını söylüyordu. Bir çekici çağırmışlar, araba çekilerek götürülürken onlar da adamın arabası ile önden giderek kılavuzluk yapmışlardı. Arabanın radyatör hortumu patlamıştı. Hortum getirtilip takılıncaya kadar adamın arabası ile gidip , bir kafeteryada çay içmeye karar vermişlerdi.
Yine yol değişmiş , tabanca genç kızın karnına dayanmıştı. Bu sefer kızı orman içinde bir kulübeye hapsedip kendince tecavüz ederek bir aya yakın bir zaman alıkoydu. Genç kızı seks kölesi yapmış sürekli dövmüştü .Kızın bir ara kaçıp Jandarmaya sığınmasının ardından adan nihayet yakalanmıştı.
Didem bu haberi yazan gazeteyi masamın üzerine bırakarak, adamın resmini göstermişti .
“Hayatımı kaydıran , beni mahfeden sapık işte bu”
“Haydi Didem, hemen savcılığa gidelim ve sen de şikayetini yenile”
Savcılık önünde polis tertibatını almış , sadece on bir şikayetçi kadının geçmesine müsaade ediyordu. Gazeteciler her yerdeydi sanki. Kadınlar bu utancı kendileri işlemiş gibi yüzlerini saklıyor , atkı ve şapkaları ile suçlu gibi insanlardan sakınarak savcının odasının önünde bekleşiyorlardı.
Her kadının ailesinden bir kişinin girmesine müsaade etmişlerdi. Ağlayan kadınların, kızgın babaların, eline geçirse öldürmeye yemin eden ağabeylerin arasında kalmıştım. Dört kadın şikayetini geri aldı. Bilinmek istemiyorlardı ,yorumsuz kafalı ,cahilce suçlayıcı insanlara tahammülleri kalmamıştı.
Jandarmaların arasında getirilen sapık insanları küfür ve hakaretlerine gülerek cevap veriyordu. Ona bir yumruk atmayı ne kadar isterdim. Nasıl da iğrenç nazarlarla bakmıştı Didem’ e.
Mahkemede akıl hastası olduğunu , tedavi görmek istediğini söylüyordu. Sekiz yıl sonra iyi hal ve aflar nedeniyle serbest kaldığını duydum. Bu herifin zaten yarım yamalak olan cinsel hayatının hadım edilerek sonlandırılması gerekirdi belki de.
Didem birkaç duruşmaya girdikten sonra , bir sahil kasabasının en uzak evinde köpekleri ve tavukları ile yaşamaya karar vererek bir gün kızını da anneannesine bırakarak, kimseye söylemediği yere göç etti.
Onun bu kayboluşuna ,belki de en çok sevinen ben oldum. Bu lanet şehir ona batıyordu artık.
İnsan hayatını karartan bu tip sapıklardan, bir kere çıktığınız ve size musallat olan psikopatlardan inanın çok var.
Bir insanın yakışıklı olması ,zengin olması, makamının olması hiçbir şeyi değiştirmiyor. Kötülükle yarışan ,ahlaken çökmüş toplumlar zaten bu ahlaksızlığa gayet olumlu da bakıyorlar.
Öyle olmasa iki çocuğu ile işinden atılıp ,dört yıl içeride yatan kadına aç sapık, genel kadın diye tanıtılan Didem’ e tecavüz etmeyi kendisinde hak görür müydü?
E. Yaşar Ovalı 15.06.2014
YORUMLAR
kukurikuu
ayfamda olmakla gurur verdiniz
.Teşekkür ederim.
Değerli abim.
Öncelikle bu memlekette '' Dişi köpek kuyruk sallamasa erkek köpek arkasından gitmez'' Anlayışını yıkmak lazım. İkincisi bir evde çocuklar ile ebeveynlerin odalarını, kardeşlerin odalarını mutlaka ayırmak lazım. Üçüncüsü '' Ayıptır, günahtır '' gibi saçma kuruntuları bir tarafa atarak çocuklara sağlam bir cinsel terbiye vermek lazım. Aksi takdirde bu memleketteki sapıklıkların önüne geçmek imkansız.
Toplum bir taraftan hızla muhafazakarlaşırken öte taraftan aynı toplumun dünyada ensestin en yaygın olduğu toplum olması başka nasıl izah edilebilir?
Bütün bu tedbirleri aldıktan sonra hâla sapıklık yapan varsa son çare : Hadım etmek. Bunun başka yolu yok. '' En kötü ihtimalle bir kaç sene yatar sonra çıkarım'' İnancı kırılmalıdır. Onun terine '' Ebediyen ne erkek ne kadın olarak yaşamak zorunda kalırım korkusu yüreklere girmedikçe bu sapıkları durduramazsınız.
Acı ama anlatımı mükemmel yazından dolayı kutlarım.
Selam ve sevgilerimle.
kukurikuu
Konunun yine göbeğinden girmişsin . Helal olsun sana ,
ne de olsa hayatı gören ve bilen bir insansın.
Yahu Hocam, bunlar hep kadın erkek ilişkilerinin
normal gitmemesinden oluyor.
Bu ensest ilişki ile yakında acayip bir yazılar geliyor Hocam.
Bu toplumun çok eğitilmeye ve yaşamın nasıl sürmesi
gerektiği konusunda eğitilmeye ihtiyacı var.
Sapıkların gerçekten hiç korkusu yok. Bu ibneleri hadım etmek en iyi çözüm galiba
Saygılarımla.
evet korkutan bir olay bu çok olan
böyle sapıkları meydanda asmalı linç etmeli biraz korksunlar
başka çare yok hala çoğalmaktalar
bunlara sebep ne onu anlamıyorum
sevgisiz büyümelerimi tahsilsiz olmalarımı
off dedim
yine güzeldi anlam dolu anlatımdı
saygılarımlasınız
kukurikuu
Güzel yorumunuz için çok teşekkür ederim .
Ne yazık ki bu sapıkları da analar doğuruyor ve
eğitmeden, hatta kötü örnek olarak topluma salıyor.
O hanımı dinlerken benim de içim den
inanın çok kötü şeyler geçti.
Saygılarımla
kukurikuu
Amacım size üzüntü yaşatmak değildi ama
hem sizin hem de bu konuya dikkat etmesi
gereken ana ve babaların dikkatini çekmem gerekti.
Ne kadar acı bir durum olduğunu , o hanım bana anlatırken
ben yaşadım. Erkek olarak ağladığım için pişman değilim.
Gerçekten çok acıydı çok.
Saygılarımla.
kukurikuu
Allah gerçekten bu kadınlara yardım etsin.
Bir erkek olarak kabullenmek çok zor.
Saygılarımla.
Ğöz yaşlarını silecek bir mendili bile yoktu.sanki dünyanın tüm dertlerini Bir anda içine çekti .Kalan neydi kendinden geriye? Karmaşık bir seçenekti sanki herkese söyleyecekleri.Bekledi durdu kalabalığın sardığı, alkışların dinmediği sahneyi.Mikrofon elinde, gözleri tamda o kalabalığın en sönük yerinde.İlk önce kekeler gibi ,sonra hem ağlar hemde güler gibi.Söze başladı ve dedi : Ne kadar efendi, ne kadar deli, birimiz diğerinden ,en değerlisi, en değersizin den de efendi sanki...Benim söylediğim efendi dediniz, Tanrı efendilere ne çok köle hediye etmiş. ... silecek bir mendili bile yoktu.sanki dünyanın tüm dertlerini Bir anda içine çekti .Kalan neydi kendinden geriye? Karmaşık bir seçenekti sanki herkese söyleyecekleri.Bekledi durdu kalabalığın sardığı, alkışların dinmediği sahneyi.Mikrofon elinde, gözleri tamda o kalabalığın en sönük yerinde.İlk önce kekeler gibi ,sonra hem ağlar hemde güler gibi.Söze başladı ve dedi : Ne kadar efendi, ne kadar deli, birimiz diğerinden ,en değerlisi, en değersizin den de deli sanki...Benim söylediğim efendi dediniz, Tanrı efendilere ne çok deli hediye etmiş. ...
Çok ama çok üzücü...
Saygılar
kukurikuu
Sayfamda olmanıza ve ilk yorumu yapmanıza sevindim.
Çok güzel bir paragraf. Kendini iki kere okutan cinsten.
Gerçekten çok üzücü bir olay.
Bu pisliklerden toplumu nasıl kurtarabiliriz onu düşünmek gerek.
Saygılarımla.