- 695 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
Babamdı, arkadaşım değil.
2.Dünya Savaşı’nın iyice kızıştığı 1941 yılında,1337’liler yani 1921 doğumlular askere çağrılmıştı.Yani celb işlemleri yapılıp,fiilen askerlik hizmetleri başlıyordu yılın başında.
Bunlar ülkemizde uzun dönem askerlik yapanlar grubuna girenler olup,"terhisleri" de savaşın bitimi kabul edilen 1945 Ağustos ayını bulmuştu.
Yani dört yılı aşıyordu bu süre.
Bunlardan biri de "Hasan Çavuş"tu.Askerliğini de Gebze-Darıca’da yaptığı için çocukluğumda "anıları" dinleye dinleye,görmediğim o yerleri sanki yaşıyordum.Görmekten de öte...
"Hasan Çavuş",bazen de "Doktor Hasan" olarak da anılmıştı.
Diş tabiblerinin yok denecek kadar az olduğu yıllarda mahallelinin dişlerini "çekerek" ve bu cesarete sahip olmasından dolayı da bu "sıfatı" hak etmişti.
Şimdi bir şarkıdaki gibi diyesim var:Bu adam benim babam(dı).
...............................................
İlkokulu o yıllarda sadece üçüncü sınıfa kadar okuma şansı olmuş ve tabi ki Benjamin Spock’u ve onun yazdığı " Bebek Bakımı ve Çocuk Eğitimi" kitabını da bilmiyordu.
Yazar ki 1946’da "Çocuklarınızla arkadaş olunuz" derken;1968’e geldiğimizde, "Hata ettim,çocuklarınızla arkadaş olmayınız,çünkü anne-baba ve öğretmenin yeri ayrıdır."demekteydi.
...............................................
Dolayısıyla "Hasan Çavuş" benim hiç arkadaşım olmadı.İyi ki de olmamıştı.Burada bir parantez açıp,şunu demek lazımdır :Ama "arkadaşça davranma" ile "arkadaşlığı" birbirinden ayırmak gerekir.
Sadece babamdı.
Aramızdan ayrılalı yıllar oldu.
Bir babalar gününde yazarak onu anmak istedim.
...............................................
Alimdi diyemem/demem de ama arifliği vardı.
Bu da bana yeter/yetiyor.
Şimdi ellerinden öpmenin bile nelere yettiğini daha iyi anlıyor ve arıyorum.(Özlemekten öte diye düşünürüm aramayı.Çünkü özlediğimiz her şeyi aramayabiliriz...)
Nur içinde yat "Hasan Çavuş" ya da "Doktor Hasan".
Babam!
YORUMLAR
sabri ayçiçek
Evet...
Nur içinde yatsın.
O devirlerde, asla mümkün değildi çocuğu ile arkadaş olması babaların.
Çünkü,
kendi anne ve babasının yanında, değil sevmek, kucağına bile alamazdı çocuğunu.
Hatta bizim oralarda,
çocuğu taşıması bile ayıp sayılırdı.
O nedenledir ki,
babalarımız asla arkadaşımız olamadı.
Babalarından öğrendikleri terbiye yöntemleri çerçevesinde,
sert ve otoriter olmayı tercih ettiler hep.
Benim babam, 1927 doğumlu.
Sağ...
Allah, çok ömür versin diliyorum.
Sanırım,
benim yaşım kırklara dayandığı zamanlarda başlamıştır onunla arkadaşlığımız.
Buna da şükür diyorum.
Ben,
onun gibi yapmıyorum ama.
En azından bir gömlek daha yumuşaktır çocuklarımı yetiştirme yöntemim.
Babalarımızın kıymetini bilmeliyiz sağlığında.
Yoksa,
bir gün elini öpecek babamız olmayabilir.
Ya da rahmetle andığımız günlerimiz olabilir.
Güzeldi yazınız.
Mekanı cennet olsun diyorum.