- 951 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
YOKSUL YUVA
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
O gün eve dönerken midesinde derin bir kuyu kazıldığını düşünüyor bir yandan da arkadaşının midesinden gelen gurultu seslerini duymaması için bir şeyler anlatmaya uğraşıyordu. Yorgundu, gün yorucu geçmişti.Matematik yazılısından sonra bahçede yaptıkları maç ta canı çıkmıştı adeta.
Sonucunun 4:1 olması da ayrı bir sevinçti. ama bu sevinç karnının acıkmasına engel olmamıştı.
Arkadaşı onun sözünü aniden kesti ve dostum bu güzel maçın kutlaması için planın nedir? diye soruverdi.
-Şeyyy...dedi Mehmet. Yani bilmem ki...
-Oğlum neyi bilmiyorsun. Aslanlar gibi kazandık bu maçı. Şurda bir döner yedirmeyecek misin arkadaşına ayıpsın!
-Tabi. Tabi elbette. Ama..
-Ama sı ne?
-Çok önemli bir işim olmasaydı olurdu ama...
-Neymiş benden daha önemli işin?
-Nineme söz verdim. Gitmem llazım.İlaçları bitmiş.Eczaneden alda gel,dedi. Gitmezsem hastalanır.Nefes darlığı var onda. İlacını götürmem lazım.
-Attın değil mi? Yuh sana! İnsan arkadaşana yapar mı bunu Mehmet? Resmen ekiyorsun beni.Alacağın olsun...
-Öyle değil vallahi.
-İnanmıyorum git yanımdan derhal!
Mehmet büktü boynunu.Çattı kaşlarını,düşürdü omjuzlarını.
-İnanmıyorsan gel gidelim bize. Gör Ninemi.Yalan mı doğru mu gözünle gör..
Salih, inanmış göründü -Olur. Geleceğim seninle Ninene bakmayAma önce şu vitrindeki spor ayakkabılarına bakalım derim ben. Baksana son moda bunlar. Süpermiş oğlum.Gidince babama söyleyeceğim alsın bana bundan kırmızı renklisine bayıldım. Sen hangi rengi isterdin?
Mehmet vitrine bakmıyordu.Zaten baksa ne olacaktı? Babasının o vitrine konulan ayakkabıların bağacığını dahi alacak parası yoktu. Ama bunu Salih’e söyleyemezdi. Çünkü o çok zengin bir ailedendi ve Babaannesinin dediği gibi"Aç tokun halinden anlamazdı."
Salih susmak bilmiyordu.Ayaakkabıların tarihçesini anlatıyordu adeta. Sus demek istedi bir an ona sus! Yeter kırdın bütün ümitlerimi.Sen böyle konuştukça ben daha çok yıkılıyorum.Her türlü varlığa rağmen ne kadar da doyumsuz bir inssansın sen böyle! Ben yokluk zindanında, sen varlık sarayında sen benden daha açsın varlığa hayret! Oysa neden doyumsuz ruhun? Neden doymak nedir öğrenmemişsin şimdiye kadar?
Derken vitrinin gerisinde asılı satten zamanın aktığını anladı.
-Eyvahlar olsun!Saat 5 olmuş.ninem eyvah ninem beni ilacını bekliyor...Koş Salih! şu eczane kapanmadan koş! Eczanenin kapısını klltlemek üzere olan adamın ellerine sıkıca sarıldı Salih.-
-Amca ne olur kapatma! Hastaya ilaç llazım!
Peki gel vereyim!dedi adam içeri girerek. Reçeteyi uzattı Mehmet.
Adam iyice baktı reçeteye. İyi de oğlum bu yazılalı epey olmuş.Tarihi geçmiş bunun.Raporunuz yok muydu?
-Şeyy. Bilmiyorum.Ninem sadece bu reçeteyi verdi bana.
-Yanında rapor olmalı mutad kullanılan bir ilaçtır bu. Saat geç oldu kapatma vakti eczaneyi.İsterseniz parasını ödeyin.Sonra raporu getirince size iade edelim üstünü..
-Ama ben yanıma para almadım ki, dedi Mehmet.
Salih, adama büyük bir insan edasıyla sordu:
-Acaba ilacın fiyatı nedir eczacı bey?
Eczacı:" 38 tl" dedi.
-Ay şimdi hatırladım.Dün annem okul için biraz harçlık koymuştu cüzdanıma Mehmet bakalım ne kadarmış?
İyice aradı cüzdanın
-Tam tamına 40 tl. Yeter de artar bile.Buyur Amca. Haydi Mehmet Ninene koşalım. Ev yakın mı buraya?
Mehmet isteksizce:
-Yakın evet 50 metre kadar.
-Koşalım o halde hadi ne duruyorsun koş!
Mehmet donakalmıştı. Arkadaşının ninesini düşünmesi, yardım etmesi hoşuna gitmişti elbette ama,arkadaşının onunla , gelip o yıkık harabe evlerinin pejmurde halini görmesini istemiyordu. Onun bir saray veya villada yaşadığından emindi.Üstü başı pırıl pırıl geliyordu he gün okula. Eli yüzü temiz parfüm kokulu halde. Yazık ki, ona eğlence konusu olacağı bir duruma onu tanık edecekti.Ne yapabilirdi ki? Gelme dese olur muydu? Olmazdı. Bir defa Salih kafaya koymuştu bu işi. Sonra ona macera gibi gelen bu işin sonunu da düşünmeliydi. Zengin çocukla fakir çocuğun birlikteliği her zaman sorun olurdu. Yani çevresi de kabullenmezdi kendisini. Her neyse Salih’e gelmemesinin kendi lehine olacağını anlatmaya çalışacaktı.
-Bak Salih! der demez Salih sıkıca kavradı Mehmet’in elini.Hayatta bir kez olsun bana bir muhtaç insana yardım etme şansını bağışlamanı diliyorum Mehmet!.Evet, benii havayi bir zengin ailenin şımarık çocuğu olarak görebilirsin.Ama inan bana bende var olan duygular seninkilerden farklı değil.Farkımız yaşadığımız ortamlar ve çevreler.Ben senden daha şanslıyım dünya hayatında görünürde evet.Ama belki sen de ahiret için benden daha ileri bir yoldasın. Bu yüzden yürüdüğün yolda sana üzüntü verebilecek bir maniyi kaldırmana yardım etmem için bana izin ver! Bir canın kurtuluşuna vesile olmak gibi bir sevaptan beni alıkoyma arkadaşım ne olur?
Mehmet yaşlı gözlerle sarıldı arkadaşına ve evin yolunu üç solukta adımladılar. Kapıyı zile cevap veren olmayınca yumrukladılar. .geçte olsa içeriden cılız bir ses cevapladı onları:-
-Mehmet oğlum! İlaçlar için mi geldin? Yazık ki ninen bekleyemedi."
Ayşe Ciplioğlu Kaş
-
YORUMLAR
Güzel bir hikaye.
Konu, çok anlamlı seçilmiş.
Son kısmı biraz daha detaylı işlenebilirdi.
Nine ölmüş galiba.
Tam anlaşılmadı.