- 1307 Okunma
- 2 Yorum
- 1 Beğeni
DEDEMİN HEYBESİ
DEDEMİN HEYBESİ
az gittik uz gittik dere tepe düz gittik, altı ay bir güz gittik, dönüp bir de arkamıza baktık ki ne görelim, bir arpa boyu yol gitmişiz… !
AH Dedem , vah dedem ,, nerelerdesin şimdi? Yattığın yerde huzur bul ,umarım buluşuruz bir gün.
Bugün ; bu zaman ya da bu dönem ,hep hüzün var içimde geçmiş kokuyor burnumda nefesim seni özlüyor dedem.!
Ne yaşarsak yaşalım büyüyemiyor gelişemiyoruz,yolumuz dahada uzuyor nefesimiz çabuk bitiyor.
Arpa kadar ömürde boşuna didişiyor ,boşa ölüyoruz.
Hem dirimizin hem ölümüzün değeri olmalı, bunun için eskiyi çocukluğumuzu, dedelerimizi, ninelerimizi unutmamalıyız.
Hatırlamak var etmektir, yaşamak mucizedir,gülümsemek ilaçtır sevmek doğmaktır, vermek kalbin yeteneğidir,durmak düşünmektir,sabır madendir.
Kalemse yazar,durmaz,durursa ölür , hep sonbahar olur ömrü ,kışa bile basmaz adımları.
Dedeciğim bu dünya ne kadarda yalan olmuş ne kadar hazan.!
Artık öyle ki her şey para her şey menfaat olmuş,selam bile düşünür olmuşsa .. göz neylesin,kalp nasıl gülsün.!
Ama ben yinede gülümsüyorum her gördüğüm yaşlıya, dedeye nineye,belkide her baktığım yüzde seni görüyorum.
Yahut da geleceğim noktayı ne ekerse onu biçer bu yürek , ne yazarsa onu okur misali.
Şimdi biraz kaybolsam şu heyben var ya oraya saklansam ,kaçsam kötülüklerden mola versem olur mu dedeciğim.?
Ah küçüklüğüm neredesin şimdi .! bak sayıyorum çık ortaya ,en güzel günleri,çocukluğumu bayramları, karne telaşlarını,geceleri,hayallerimi, okul bahçesini, dedemin avlusunu hatırlamak istiyorum.
Nasılda dikkat etmişim sana zayıf vücuduna, yaşama güçlü sarılışına cömertliğine,motorunun üzerindeki heybene avluya her girdiğinde dolu olurdu , ninem keyifle boşaltırdı sen bir kürsü çekip cigaranı tüttürür yapılacakları yapılmayacakları gidilecek yerleri söyledin.
Kardeşlerimin içinde en çok benimle bire bir sohbet ederdin ,gurur duyardım masanın bir ucunda sen diğer ucunda ben.
Ne keyifti öyle ;insanın yanında karşısında adam gibi adamların oluşu onlardan bir şeyler öğrenmesi kapması onların yanında büyümesi ne güzel.
Şimdi nerede o adamlar o kadınlar ,şimdi zaman hırsızların ve katillerin, nereye baksan bir facia ,biz ne aralık bu kadar kötü ve vurdum duymaz olduk, sonraysa adını delilik koyduk.
Selamsız sabahsız kitapsız olduk,geldiğimiz yeri unuttuk.
Eskiden iyilik yapma yarışı vardı gençler büyüklere yer verirlerdi,saygı gösterirlerdi, küçükler korunurdu.
Şimdi ne oldu her şey kül oldu.!
Aldığımız hava,bastığımız yerler hatta ayaklarımız bile nasibini aldı bu savaştan.yorgunluk ve mutsuzluk diz boyu oldu,etrafı sahte ağrı kesiciler kapladı biz büyüdükçe baş ağrılarımızda büyüdü.
Çünkü zamanın içinde olan tüm olumsuzluklar ve facialar korkularımızı tetikledi.
Çabuk hastalanıp çabuk iyileştik tekrardan hastalanana kadar bu böyle devam etti.
Ne oldu dede söyle ? ne oldu zaman mı bizi tüketti , biz mi zamanı yuttuk .!
Eskiden komşularımız vardı , mahallelerde kötü şeyler olmazdı, herkes herkesin çocuğuna sahip çıkardı,pencereler ve kapılar sıkı sıkı kapanmazdı güven vardı .
şimdiyse biz kendi çocuklarımıza sahip çıkamıyoruz,ortalarda bir hırsız topluyor tüm güzel çiçekleri.
Kesiyor biçiyor ve kül ediyor yeşeren büyüyen umutları.
Yol arkadaşlarımız,sıra arkadaşlarımız iş arkadaşlarımız yalan bir oyunun parçaları,olmayan bir şehrin çocukları.
Birde bizi ezenler var ezmeyi zevk edinen sahte şefler müdürler.
Boş tehditler boş sözler,eceli unutanlar var.!
İnsan bilmez mi ki her çıkışın bir inişi var, her inişin çıkışı olduğu gibi.
Gençliğin sonunda yine yaşlılık var.
Ayşe teyzeler ,Fatma teyzeler yok artık arkamızı kollayacak büyüklerimizde ,duvarlaRI da depremler yıkıyor ,şimdi biz neye dayayacağız sırtımızı.
Bir adamı sevdiğinde bile sana ihanet edebiliyorsa yanımızdaki kadınlar annelerimiz kadar sadık değilse ne olacak bizim halimiz.?
Biz ne zaman bencil olduk , bu kadar katil .!
Dede.. heyben , onu boşaltabilir miyim söyle,,sussan da söyle, konuşamasan da söyle.*
Anlamsız cümlelerin içine oyuncak bir gemi misali ilerlemek istemiyorum , bir mucizeyi yakalayıp heybene tutunmak istiyorum.
Senin şiirin benim duvarımda asılı.
’! Seni içmezdim ama derdim var, içmediğim anlar olur bana ahuzar.
İçersem cana kıyar, içmezsem ruhuma zarar,neysin sen zalim koymadın bende karar.
Seni gördüm içsem bir hoş içmesem sarhoş,elinle sunsan rakıyı olurdum bir hoş.
Sen olmasan güzelim bu dünya bomboş.
Dedeciğim gazoz kapaklarını pencere önünde oynamayı özledim,arkadaşlarımı masumiyetimizi özledim.
Bakkal amcayı onun bize söylediği tekerlemeleri özledim.
Ekmek almaya gideRdik; oda her gittiğimizde..
’ erken yatarım erken kalkarım,bir yumurtayı sütle çalkarım, kızarmış ekmek birazda peynir aman efendim ne güzel yenir.’
Nineme kızışların, kahvaltıda yediğin odun ateşinde pişmiş soğan ,peyvaz ,trit onları bile özledim.
Şimdi senin sevdiğin her şeyi seviyorum.
Sanki sana gitmek sevdiklerinden geçiyor dedem.
İnsanlarsa şimdi sadece kırmayı seviyor,incitmekten haz alıyor adeta bu bir yarış olmuş.
Çatık kaşlar süslüyor etrafımızı aslında gülümsemek nasıl güzel.
Yaradan bize vermişse bunu,neden gazel olur yüzümüz.
Gülümseyen gül olur dostum gülmesini bilmeyen gazel.!
Çoğu zaman afallıyorum bu savaşlarda ,yalnızlık arkadaşımla takılıyorum.
Ona gökyüzünü, uçakları gösteriyorum,hayallerimi ve umutlarımı sıralıyorum.
Adımlarımla konuşuyorum,pencere önündeki saksılara gülümsüyorum.
Yaşlı amcalar teyzeler geçerken yanım dan , sizi görmüş gibi gülümsüyorum.
Sokakta gördüğüm çocukların ifadelerine dikkatle bakıyorum.
Ruhuma yazıyorum hüzünlerini.,mahalle pazarlarını seviyorum,koşturmalar ,telaşlar,konuşmalar,sanki eski zamanları yansıtıyor.
Senin bana söylediklerin geliyor aklıma,farklı olduğumu söylemen,inanman başarılı olacağıma,çoğu zaman şüphe duyuyorum acaba diyorum,sonraysa tokatlıyorum bu cümleyi evet diyorum.
Birilerinin kopyası olmamak,zamana ezilmemek,savaşmak ama kazanmak.
Ya da buna inanmak.!
İçimizde doğurduğumuz zayıflıklarımıza esir olmamak güzel günlere ve güzel adamların kadınların olduğuna inanmak.
Bir yerlerde bizden var bunu bilmek bile yalnız hissettirmez insana.
Sevgi var ya sevgi en güzel kalkan çoğu zamanda kılıç insana.
Dede seni özlemem nasıl biliyor musun çoğu zaman eski mahallerden geçerken ,özellikle kahve önlerinden ,şöyle bir bakıyorum özlemle merakla var mısın acaba..?
şimdi o kahvelerde senin gibi adamlar yok dede.
O adamlar senin gibi toprak oldu.,tüm fikirlerin umutların kuruduğu gibi.
Birileri için canını ortaya koyanlar yok,sevda insanları yok, sofralarını paylaşanlar yok, derdine ortak yok,acına merhem yine yok, bizler tek kaldık dede.!
Biz artık zoru görüce kaçıyoruz,kanamaktan ve kanamanın güzelliğinden kaçıyoruz.
Kimse çamura basmıyor geldiği ve gideceği yeri unutuyor.
Unutmayanları da istemiyor bu şehirler,onlardan baktıkları mavi gökyüzünü dahi almak istiyorlar.
Dedeciğim şimdiki çocuklar, gençler hiç mutlu değil sadece sahte bir oyunda bir yapbozun parçaları gibi olmuşlar,senin akranların yalnız bırakılmış bizlere sırtlarını dönmüşler.
Hüzün ve geçmişe özlem akıyor yüzlerinden,ağaçlar tüm yeşil korku dolu idamlarını bekliyor.
Yağmurları bile küstürmüşüz, karıncalar bile yön değiştiriyor,güllerde yalan bir gülücük,kokmuyorlar bile artık.
Boyanmış sahte güzellikler gibi,erkenden ağaran saçlar ve sakallar gibi.
Hepimiz her gece intihar ediyor her sabah yalandan tekrar doğuyoruz.
Dede özledim....sokakların konuştuğu zamanları...ağladığı güldüğü aşkı sakladığı tarihleri.
Dizlerin kanadığı yaranın kabuk bağladığı ellerin masum olduğu zamanları çok özledim.
Evciliklerimizi,küsüp barışmalarımızı bayramı bekleyişlerimizi.
Eve gönderilip yıkanan sıra örtülerimizi, okul çeşmesini evet elimizle su içtiğimiz zamanları.
Okul bahçesindeki oyunlarımızı,önlüklerimizi, ütülenmiş yakaları ve mendillerimizi.
Kan kardeşlerimizi,kalemliklerimizi çantalarımızı, hatıra defterlerimizi... acaba neredeler ?
Belkide bir gün yanlarına gideceğiz bekliyorlardır bizi.
Eski yılbaşılarını ,kışın kış yazın yaz olduğu zamanları...çilek tarlalarını,papatyaları komşu bahçeleri süsleyen gülleri.
Mektupları aşkın saklambaç oynadığı anları.
Dedeciğim seni özledim balkonda kahve içişlerini,beyninden geçen düşünceleri hatta içtiğin sigaranın dumanını bile özledim.
Olayları muhakeme edişini ,sessiz kızışlarını derin sarılışlarını,kurban bayramlarını,harçlık verişlerini.
Bayram yerlerini, salıncakları, at arabalarını, komşu çocuklarını, beş taş oynamayı,kızma biraderi,kapı önü sohbetlerini.
Teyzeleri amcaları,akşam olunca dönenleri,sabah sessizce gidenleri,çeyiz dizilen evleri,eski kaynanaları.
Naftalin kokan yorganları,annelerimizin arada evin modelini değiştirmesini ve babalarımızında hep kızışını.
Çamaşır makinamızı ….merdaneliyi, annemizin tatlı yorgunluklarını,babalarımızın annelerimize olan aşkını.
Çok özledim,şimdi nerede bu sevgiler hangi çatıya saklandılar, küstüler mi küstürüldüler mi.?
Eskiden kurduğum düşlerimi de özledim,şimdi sadece hesap yapıyor beynim.
Dedeciğim gel de kurtar beni sonu gelmez korkularımdan,yangınlarımdan.
Yoksa yaşlılık böylemi başlıyor ..!
biliyor musun artık yolun sonu da görünmüyor her köşe başı ayrı bir tuzak örüyor insana,kilometreler kısaldığı kadarda büyüyor.
Dedeciğim heyben şimdi gönlüm olmuş, ben her gün seni görüyorum yetmiyor koşuyorum.
Aşk yorgunluk istiyor be canım,şeker değil tuz istiyor.
Seni seviyorum gülüm,canım fikir adamım benim canım dedem.
Yattığın yerde huzur bul arada birde heybeni gönder bana güzel dedem.!
Hatice Nilüfer Dirilen
YORUMLAR
DEDEMİN ZAMANI
ONLAR YOKLUĞU SAVAŞI GÖRDÜLER
KÜÇÜK UMUTLARI HEP ÖVDÜLER
UMUTLARI YEŞERMEDEN ÖLDÜLER
BİR BAŞKAYMIŞ DEDEMİN ZAMANI
YOKLUĞA KADER DEDİLER
AZA HEP KANAAT ETTİLER
AKGÜN UĞRUNA ÇOK ÇEKTİLER
BİR BAŞKAYMIŞ DEDEMİN ZAMANI
KATIKSIZDI ONLARIN SEVGİLERİ
KARŞILIKSIZDI BİZE VERDİKLERİ
BUGÜNLER DEĞİLDİ BEKLEDİKLERİ
BİR BAŞKAYMIŞ DEDEMİN ZAMANI
BİZ ESKİLERİ PEK BİLMEYİZ
İŞİMİZE GELMEZ Kİ DÜŞÜNMEYİZ
BAKARIZDA GERİYE ŞÜKRETMEYİZ
BİR BAŞKAYMIŞ DEDEMİN ZAMANI
GÜNÜMÜZDE ÇÖKMÜŞ ARTIK HAYAT
BAŞI ÇEKİYOR HERYERDE MADDİYAT
GİDİŞATIMIZ BERBATMI BERBAT
BİR BAŞKAYMIŞ DEDEMİN ZAMANI
ZEKİ ŞENTÜRK