- 986 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
CUMHURİYETTEN BUGÜNE TÜRK GENÇLİĞİ
CUMHURİYETTEN BUGÜNE TÜRK GENÇLİĞİ
Tüm canlı varlıkların en taze, en güçlü ve en verimli çağıdır gençlik çağları…Gençlik güzelliktir, heyecandır, umuttur, sevgidir, berekettir, cesarettir.
Bu nedenledir ki bir toplumun geleceği, güvencesi, servetidir gençlik.
Çanakkale’de gözünü kırpmadan ölüme gidenler gençlerdir. Kurtuluş Savaşı’nın adsız kahramanları, vatanlarından başka derdi ve sevgilisi olmayan yiğitleri bu milletin gençleriydi.
Cumhuriyet kazanımlarının yayılmasında, gelişmesinde en büyük görev onlara düşmüş ve Büyük Atatürk gençliğe hitabesinde Türkiye Cumhuriyeti’nin korunup kollanmasını gençliğe emanet etmişti.Bugün yaşı seksenin üzerindeki kişilerde cumhuriyet kuşağının heyecanını ve birikimini hâlâ gözlerindeki pırıltıda görebilirsiniz.
Köy enstitüleri ile heyecanı doruğa ulaşan o kuşağın her alandaki eserleri sanattan bilime birçok alanda günümüze kadar ulaşmıştır.
Ancak daha sonraki yıllarda gençliğin bir hazine, bir ümit, bir heyecan olduğu bilindiği halde,toplumu yönetenler gençlikten çekinmişlerdir.. Gençliğin heyecanını, coşkusunu hep kuşku ile bakmışlardır. Gençliğe karşı oluşan bu ters ve yoz bakışın gelişip bir örümcek ağı gibi zihinlere yerleşmesinde en büyük etken Türk Milletinin gelişmesini ve çağdaş bir ülke olmasını çekemeyen, gözleri her zaman topraklarımızda olan emperyalist dış güçler ve onların içerideki maşaları olmuştur.
Oysa Türk Ulusunun, bu toprakların geleneğinde gençliğe duyulan ümit ve sevgi, hoşgörü sınırsızdı. Benim çocukluğumda köyümüzde sabahlara kadar nara atan gençlere “gençtir, kanı kaynamaktadır” diyerek hep hoşgörüyle bakılırdı. Köyün her düğününde, imecesinde gençlerin emeğiyle ve heyecanıyla yürütülürdü işler.Bu hoşgörünün bir gereği olarak gençlere “ kızan, delikanlı, efe, zeybek, uşak” vb sözcüklerle hitap edilirdi.
Benim çocukluk ve ilk gençlik çağıma denk düşen altmışlı yıllarda okuyan gençlik dendi mi yurt ve dünya sorunlarıyla ilgilenen, duyarlı, sorumlu bir kuşak anlaşılırdı. Bu yılların gençliği gününü gün etmekten uzak, her olumsuzluğu dert edinen, bilgiye susamış bir gençlikti. Bu kuşağın sonlarına denk düşen gençliğimde öğretmen okulunu bitirirken “ Bayrağın dalgalandığı her yerde göreve hazırız.” diyerek haykırmamız bunun bir küçük göstergesi gibidir.Paylaşmasını bilen ve başkalarının derdini kendine dert edinen bir gençlikti o yılların gençliği.Şimdi hepimiz o yıllarda heder edilmiş gençlerin cesaret ve yurtseverlik maceralarını ibretle okumakta ve TV dizlerinde görmekteyiz.
Türk milletinin ve Türk yurdunun amansız düşmanları her biri cevher olan bu gençliğimizi türlü türlü oyunlarla birbirine düşman ederek, birbirine kırdırarak yetmişli yıllarda binlerce gencin telef olmasına neden oldular. Çünkü bu düşünen, okuyan, yurt sorunlarıyla uğraşmaktan yılmayan gençlik, düşmanlar için büyük tehlikeydi. Çeşitli siyasi kışkırtmaların sonucunda gençlerin birbirini kırması karşısında bu iç ve dış düşmanlar ellerini ovuşturarak bu acı manzarayı keyifle seyrederlerken, zamanın politikacıları oy uğruna gençlerin bölünüp parçalanmasına ve birbirini kırmasına çanak tuttular…Benim gençlik yıllarım bu acı olayların örnekleriyle dopdolu geçmiştir. Aynı kaderi paylaşan ve hatta aynı aileden iki gencin birbirini azılı düşman gördüğü yıllardı o yıllar…Bu, dünyayı tek elden yönetmeyi planlayan para babalarını istediğiydi zaten.
Seksenli yıllarda askeri ihtilal mantığını sonucu olarak susturulmuş, “bana dokunmayan yılan bin yaşasın” diyen ve günün gün etmeye çalışan, “vur voleyi dön köşeyi” mantığında bir gençlik oluşturuldu. Türk milletinin ve Türk yurdunun parçalanıp bölünmesini isteyenlerin de işine gelmişti bu durum. Çünkü bu gençlik okumuyordu, düşünmüyordu, sorumluluk yüklenmiyordu, heyecanını yitirmişti. Yalnızca okul bilgileri onlara yeter sanılıyordu ve sonunda test –tost gençliği ortaya çıktı. Sınav yarışlarının sonucunda “alta kalanın canı çıksın” şeklinde bir yaşam felsefesi olan bir acımasız, paylaşmayı bilmeyen, üretmekten uzak bir gençlik türetildi…
İki binli yıllarda toplumsal yaşamımızda bu sıkıntıların, kendi toplum yapımızdan uzak bir gençlik yetiştirmemizin acılarını her alanda görmekteyiz. Yozlaşan ahlaki ve insanlık değerlerimiz sonunda her gün gazetelerde boy boy insanı tiskindirecek nitelikteki çirkin haberler bu okumayan,sorumsuz, yalnızca kendini düşünen bir gençlik yetiştirmenin topluma yansımasıdır. Aynasıdır…Oturup bin kere düşünülecek r acıklı bir toplumsal değişimdir.Türk ailesini o yüzyıllardır sarsılmayan yapısının sonunnda sarsıldığı yıllara gelip dayandık. Hiçbir ekonomik buhran, hiçbir savaş, hiçbir felaket bu kadar derinden sarsamazdı bu ülkeyi. Ama dış kaynaklı para babalarının dünyaya hakim olmada güttükleri bu sinsice planları dilimizden, gençliğimizden, kültürümüzden etmekte bizi.Hatta içimizde binlerce yandaşını türetti.
Liselerde ve hatta ilköğretim okullarına kadar uzanan bağımlılık hastalığı, vurdumduymazlık, aymazlık, televole gençliği ve bundan yararlanmakta en ufak çekince görmeyen insanlar yerden mantar biter gibi türerken bir devlet yetkilisi “olayları büyütmemek lâzım” demişti de ben şair ruhumla şöyle yanıtlamıştım bu bir adım önünü görmekten acizlere..
.............................................................................................
Bir yanda vur patlasın, çal oynasın dünya,
Öte yanda muhtaç kalmış bir lokmaya,
Sohbetlerde varsa yoksa çete,mafya.
Yıkamazdı bizi ne isyanlar, ne savaşlar,
Gençlik çökerse devrilir bu ulu çınar…
-Büyütmemek mi lâzım bilemem,
Sana ne? Neyine gerek diyemem..! (1)
..............................................................................................
Güzel yurdumuzun, en büyük hazinesi olan gençlerin bir değer olarak bilinip, buna göre yönlendirileceği güzel günleri görme dileklerimle. Yurdunu, milletini ve tüm insanlığı kucaklayan sorumlu, heyecanlı, paylaşımcı ve üretken gençliğin ancak bu güzel ülkeyi en güzel düzeye ulaştıracağı düşüncesiyle tüm gençlerimizin 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramlarını kutlarken aşağıdaki dizelerle gençlerimizi selamlarım..
...........................................................................................
Neden başkaları değil de sen,
İlk olmayı bir denesen..
Çizgi çizgi,desen desen
Dünyayı sen de süslesen…
Biraz akıl, biraz fen
Çık artık şu kaderinden
Neleri değiştirir bir bilsen,
Silkinip kendine gelmen…
Veli Aykar
Denizli 18 Mayıs 2008
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.