- 905 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
YAŞAMIN ANLAMINDA KONAKLAMAK
Güneş batmak üzere dağları aşarken yalnızlığım büsbütün beni sarmaya başlamıştı. Yağmur yağıyordu incecik, kesik kesik bir yağmur. Tıpkı hayatımızda gün ve gün eksilen ömrümüz gibi, sevgimiz gibi. Önce yüreğinizde içinizi ısıtan sıcacık bir sevgi oluşturursunuz sonra yalnızlığın ve sahipsizliğin soğuk sularına terk edersiniz ya, işte yağmurda terk edilişlerin anlatımıydı, tıpkı ömrümüz gibiydi yağmur. Hüzünler ve umutlar yağıyordu gökyüzünden.
Ben iyiyi kötüye, karanlığı aydınlığa, baharı kışa karıştıran bir hayatın içinde mutluluğun ve umut’un da olduğunu biliyorum fakat olur olmaz düşünsel fırtınaların tutsağı olmaktan kendimi kurtarmaya çalışırken ‘gözlerinde ışıltısına tanıklık ettiğim umut kıvılcımlarının kül olmasına izin vermeyeceğini umuyorum maviş’ dost yürekten benim yüreğime kopup gelen bu anlamlı sözler yüreğe dokunuş, seslenişti. Hayatta iki tür insan vardır, yüreğine umut ve sevgiyi veren, umut ve sevgiyi alan, seni yalnızlığa terk eden. Tercih sizin hangisi sevgi yolculuğunuz da olmalı? Düşüncelerimin sesi içimi ürpertse de bir umuda yolculuğa çıkartıyordu bir de yalnızlığa. Yalnızlıkta mı kaybolmak gerekiyordu? Yalnızlık hep korku ve gariplik değ ilmiydi oysa yalnızlığın yaşandığı boğuk anlarda karanlığın üzerinize çöktüğünü hissettiğinizde umutlarınız duruyordu.
Umutsuzluk!
Dipsiz karanlık
Hatırlanmaya bile dayanılamayan düş yıkımları
Kesif, rutubetli bir kuyu, koskoca bir boşluk
Sonrası ‘ yalnızlık’ kelimesine sığmayacak kadar derin bir yalnızlık…
Yalnızlık!
Dönüp içine baktığında o koca boşluğunda yeniden ve hep yeniden kaybolduğun benliğinin o karanlık kuyusu
Kayıpların, hüzünlerin, mutsuzluğun vazgeçişlerin, savruluşların la ruhunun sürgünlerine yaptığın bitmeyen yolculuğun
Sert rüzgârlar
Yavaş yavaş siliniş hayatın gerçekliğinden
Yokluğun ürperten rüzgârında savrulup duran sahipsiz uçurtma
Dünde bugünde gelecekte kayboluş tur yalnızlık…
Yaşanan anlar ve biriken anılarda çaresizce yalnızlığın pençesinden kurtulmak için çırpınırken hayatın o tatlı şurubundan, o ıhlamur kokusundan, çilek si tadından vazgeçmemek için umut kıvılcımlarının gözlerde kül olmasına izin vermemek gerekli. Umuttur insanı yaşama bağlayan, hayatı anlamlı kılan, korkuları ardımıza alıp yüzümüzü umutlara çevirmenin zamanı geldi.
İnsan isterse mutluluğunu başkasından değil kendi coşkusundan yaratabilir. Zamandan nasibini almıştır yorgunluklar, hüzünler ve uzun heceler gibi geride kalmalı, hayallere sımsıkı sarılarak yarınlara umutla ve sevgiyle bakmalı. Düşlediğimiz mutluluk, inandığımız gelecek, beklediğimiz erinç hep içimizde barın malı. Bu inançla bu umutla donanmış varlığımız hayata karşı direncini korumalı. Güzel yüzlü şair, mavi gözlü dev Nazım Hikmet ‘ Umut bin bir ayaklı, umut güneşte saklı, umut edenler haklı, umut insanın hakkı’. Nede güzel anlatmış Umut’u…
Umut olmadan umut ele geçirilmez, umutlarına sarılan binlerce yürekle bin yürek olmak dileğiyle.
Sevgi dolu yüreğiyle umuda yolculuğa çıkan şair arkadaşım REYYAN İLHAN’IN O anlam dolu dizelerinin esintisine bırakıyorum sizleri.
Sigara gibi sevdim seni
Bana zarar verdiğini bile bile
Her nefeste, İçime çektim zehrini
Dumanında senin hayalinle
Yoruldum…
Gözlerinde bir damla yaş oldum
Sustum…
Avaz avaz bağırmak gelirken içimden
Avaz avaz hep sustum…
Yokluğunda kendimi şarkılarda avuttum
Affet sevgilim, ben kendimi sende
Unuttum…
Umut yolculuğunda, umuda çıktım.
SEVGİYLE KALIN