9
Yorum
2
Beğeni
0,0
Puan
1141
Okunma
Denizin üzerinde tam beş kez sektim biraz önce. Havalar bu mevsimde oldukça güzel olduğundan insanlar sahile akın ederler. Çıplak ayaklarıyla suya dalar, sohbet eder ve sektirmece oynarlar. İlk bakışta kıyıda bulunan yüzlercesinden bir farkım yokmuş gibi görünse de yakından bakıldığında yassı yüzeyi cilalı gibi, canlı renklerle bezeli bir taşım ben.
Neyse ki uzun bir bekleyişin ardından tam da dilediğim gibi oldukça tecrübeli bir atıcıya denk geldim. Elinden öyle bir hızla fırladım ki dalgaların üzerinden sekerken açıklara savrulmanın iç gıdıklayıcı heyecanı vardı içimde. Yosun tutmuş şamandıraları tatlı bir kavisle geçip yakındaki martı sürüsünü korkutup kaçırmak ise işin en eğlenceli kısmıydı. Yavaşlayıp durduğumda bunu bir daha yapmalıyım diye geçirdim aklımdan. Halbuki o esnada kıyıdan epey uzakta yavaşça dibe doğru batıyordum. Alçaldıkça güneş ışınları geniş bir açıyla dağılıyor, su git gide soğuyor, derin sular bir mürekkep balığı gibi yüzüme püskürtüyordu karanlığı.
Şimdi de, ’Biraz önce ne de güzel uçuyordum! Neyse, zemin ne kadar kötü olabilir. En azından aşağıda tek başıma olmayacağım,’ diye düşünüyor, kendimi teskin etmeye çalışıyorum. Aslında bir daha bulutları görüp göremeyeceğimden pek emin değilim. Tekrar sahile, başladığım noktaya ulaşmak da fena olmazdı. Önceleri denizin üzerinde seken taşlara imrenirdim. Diğer biçimsiz ve hantal taşların arasındayken fark edilmemi engelliyorlar diye de içerlerdim. Ziyaretçiler hep benden daha hafif taşları sektirmeyi tercih ediyorlardı. Hem geceleri zaman alabildiğine sıkıcı geçiyordu. Gökte ara sıra görülmeye değer kayan birkaç yıldız dışında hiçbir hareketlilik yoktu. Gündüzleri ise esen rüzgarlarla şahlanan deniz bizi coştururdu. Yuvarlanacakmışız gibi gelirdi. Üzerime basılmasını, denizin dalga geçer gibi havai dokunuşunu, çevremdeki taşları, en çekilmezlerini bile şimdiden özledim. Kıyıdayken asla tatmadığım türde bir mutluluğu şimdi tekrar orada olsam her an tadabileceğimi düşündürense işte bu özlem. Bir taş neden sahip olduklarının kıymetini çok geç anlar bilmem. Hatıralarım canlanırken yüz yüze kaldığım bu manzara pek iç açıcı değil. Sonsuza dek dibe çakılı kalmaktan korkuyorum. Sanırım korkmamı sağlayansa hayal dünyamın hep her şeyi olduğundan daha kötü gösteren pencereleri. Bir dakika, buna mecbur değilim. Bir taş bile olsam kaderime etkiyecek bir fırsat önünde sonunda belirecektir. Evet, ben batmıyorum, sadece karanlığa dalıyorum. Dibi görmeye başladım. Hiç taş yok. Issız ve soğuk! Ölüm, kumdan bir battaniye gibi üzerimi örtmeyi bekliyor fakat ben ebedi uykuya henüz hazır değilim. Bu sarsıntı da ne? İşte beklediğim anafor. Oldukça da güçlü görünüyor. Biraz tozlu olacak. Şimdi bu yeni fırtınayla ya dibe daha da gömülürüm ya da ondan aldığım ilhamla bulutların üstünde sekerim.