- 860 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
TUHAF ADAM
Tuhaf adam gecenin karanlığının derin sessizliğinde yürümeye başladı. Yürürken sendeliyor ve sanki aradığı yerdeymiş gibi kafasını kaldırmıyor, gözlerini yerden ayırmıyordu. Burnunun deliklerine arka sokağın yanındaki kasabın karşısında duran meyhanedeki leş gibi koku doluyordu. Meyhanenin kapısına kadar geldi. Kapıda durdu. İki elini arkasına kavuşturdu ve esnedi. Aynı anda sendeledi ve yere düştü. İçkili değildi. Böyle bir alışkanlığı da yoktu ama sendeliyordu. Sarhoş gibiydi. Ayağa kalktı ve içeriye girdi. O içeriye girdiğinde öküzün trene bakması gibi bakıyorlardı. Tuhaf adam sarhoş gibiydi ve meyhaneye yeni giriyordu. Daha önce buralarda da görülmemişti üstelik. Salonda bir tebessüm oluştu. Tuhaf adam arkadaki yuvarlak masaya oturdu. Hemen yanına masayı donatmak için geldiler.
"Durun! Masamı boş bırakın."
"Anlamadım?"
"Bir şey içmeye gelmedim."
"O zaman niye geldin be adam?"
"İçki kokusunu daha yakından almaya."
Meyhaneci şaşırmıştı. Karşısındaki ya içip zum olmuştu ya da deliydi. Meyhaneci "az sonra gider" deyip tuhaf adamın yanından ayrıldı. Tuhaf adam kafasını kaldırdı ve çevresine baktı. Herkes içiyordu. Birisi iyice sarhoş olmuş dertlerini bağırıyordu. Çok geçmeden birkaç bardak kırdı. Adamı dışarıya çıkarıp yolladılar. İnsanlar içmeye devam ederken tuhaf adam da izlemeye ve sessiz kalmaya devam ediyordu. Oradakilerden birisi merak etti ve tuhaf adamın yanına oturdu.
"Neden içmiyorsun? Paran mı yok?"
"Ben içki içmem."
"Peki neden buradasın?"
"Çaresizim."
"Çaresiz mi? Madem çaresizsin iç. İçerken düşünürsün. Bize de söylersin çaresi bulunur."
"Ben içki içmem!" Bu sefer ses tonunu yükseltti.
"Sarhoş musun?"
"Ben içki içmem diyorum nasıl sarhoş olayım!"
"Deli misin kardeşim sen!? Buraya içmeye gelirsin! Derdin varsa gelirsin!"
"Derdim yok mu dedim."
"İç o zaman! Derdin ne senin?"
"Çaresizim." deyince tuhaf adam, öbür adam çılgına döndü.
"Ahmak herif! Dönüp dolaşıp aynı yere geliyorsun! Zaten söylemiştin! Sana çözüm sunuyorum içmiyorum diyorsun! İçmiyorsan niye geliyorsun ulan!"
"İşte çaresizim! İçmek ile içmemek arasında gibi bir şey."
"Derdin içip içmemek mi?"
"O ayrı bir konu. Gibi bir şey dedim."
"Eeeh!" dedi ve kalkıp gitti.
Gerçekten can sıkıcı bir hali vardı. Konuşması insanların canını rahatlıkla sıkıyordu. Meyhaneye geliyordu ama içki içmiyordu! Ya deliydi ya da deli! İnsanları izlerken kapının kenarında duran mavi saksıdaki çiçeğin gölgesine gözleri takılmıştı. Sürekli oraya bakıyordu. Dalmıştı. Ansızın bir damla düştü gözlerinden. Sonra bir tane daha. Kim demişti dertsiz olduğunu? Bir derdi vardı dağlardan büyük! Öylesine sessizdi ve mutsuzdu ki ne sesi çıkıyordu ne içiyordu ne de yaşıyordu. Çaresizlikti. Bir düğüm vardı arkasındaki yokuşta ve onu çözemiyordu. Anlayamıyordu. İçkiyle ve meyhaneyle alakası olmayan bir adamdı. Derdine rağmen çevresine sabrediyordu. Dışı sakindi ama sanki içi feryat figandı. Baharı bitmişti sanki. Bahçeleri solmuştu. Renkleri ve çiçekleri, hepsi solmuştu. O kadar üzülmüş ki sendeliyordu ve umursamıyordu. Bırakmıştı kendini.
Tuhaf adam bir resim çıkardı. Sonra bir tane de gül. Beyaz bir gül. Çıkardığında üstüne dikkatleri çekmişti. Demek ki çok derin ve güzel bir kokusu vardı. Bir tanede kağıt çıkardı. Kağıtta bir şeyler yazıyordu. Ayağa kalktı. Oturduğu sandalyenin yanına geçti. Kağıdı ikiye katladı. Resmi kağıdın arasına koydu. Gülü de resmin üstüne. Gülün kokusu etrafı sarmıştı. Titriyordu. Hıçkırıyordu sessizce. Bir damla daha düştü gözünden. Sonra sendeleyerek yürüdü ve meyhaneden çıkıp gitti. Gecenin karanlığında kendini gözden kaybetti. Masaya gittim. Oturduğu yere oturdum. Gülün kokusu gerçekten çok derindi. Kağıda baktım."Düşün, Arkandaki Manzara Lalenin Aşkı" yazıyordu. Kelimelerin baş harflerini ayırmıştı dikkat ettim ve birleştirdim. Fotoğraftaki kızın adı çıkıyordu ortaya. Kağıdın sağ tarafında da bir kelebek vardı. Elle çizilmiş güzel bir kelebek. Gitmeden önceki son gözyaşı da o kelebeğin üstüne düşmüştü. Böyle bir yüreğin aşkına olan acısıydı. Keşke böylesine çaresiz bırakan sevdiği de bunu görebilseydi! Çaresizliği ise çok seviyordu. Çok istiyordu. Unutamazdı. Ama karşılıkta alamıyordu. Tıpkı meyhaneye gelip içki içememesi gibiydi. Tuhaf bir adam mıydı? Hayır hayır. Sadece çok aşıktı!
Yazan : Sırrı Can KARADENİZ