//KIZIM'A
- Hemen yargıya varmayalım efendi! Anlamında tutarsızlık gördüğümüz cümle, bizim tanışık olmadığımız bir suya, onun bulunduğu kaba ve kulpuna ait olabilir nitekim. Kulptan tutmaya çalışmakla başlayabiliriz yola. Tutmaya çalışmalı vesselam.
- Şu meralinde tutacak bir kulpunu bulsaydım bugün karşında sap gibi oturup bunları konuşur olurmuydum hiç
İkiside küçük bir kahkaha attı birbirine bakarak.
-Varoluş sancısı. Sallanıyoruz efendi sallanıyoruz..
Küçük kız oyuncaklarını serdiği kanepenin duvarla arasında kalan köşeden çıktı. Daha fazla dinleyemedi babasını ve arkadaşını. Büyükler neden böyle saçma konuşurdu ki. Büyük olmanın o kadar işe yaramaz, saçma yanları vardı ki, bunları düşündükçe kendini özel hissederdi hep. Asıl oyuncaklarıda öteki odadaydı zaten. Gidip biraz mıknatıslı kalemiyle resim yapsa fena olmazdı. Yere uzanıp onunla oynarken sık sık uyuyakalırdı ve bunu seviyorduda. Bir zıplayış fırladı kapıya doğru. Babası bağırdı arkasından
- Kızım annene söyle çayları tazelesin, geliyorum.
/Bana babasının kızı derler hep. Sessizim biraz. Çokta ihtiyacım yok aslında konuşmaya. O kadar çok oyuncağım varki benim. Sizi hepsiyle tanıştırmam imkansız gibi. Hele annemle tanıştırmam… Yazmayıda yeni öğreniyorken bunların hepsini yazmam asırlar alır sanırım.
Neyse ilk oyuncağımı babamdan aldığımı düşünüyorum. Bir korkuluktu. Canlı mıydı değil miydi inanın bilmiyorum ve anlatamamda.
Sonra aile büyüğümden, insanların büyüyünce icat ettikleri şu soyumdan büyük adam heykeli aldım. Zamanla sadece adının böyle kazındığını anladım. Aslında heykelin ne kadar zarif işlendiğini farketsemde biliyordum, tutunacak bir hediye değildi.
İlk arkadaşımlarımın hediyesinide dün gibi hatırlarım. Bir yoyoydu. Ve bana doğru yükseldikçe farkettim bunun rengi berbattı.
Sonraki arkadaşlarımdanda dahada büyük bir yoyo aldım. Ve onlara doğru döndükçe farkettimki rengide kokusuda berbattı.
Sonra ailemdende, etrafımdanda çeşitli çok hediyeler aldım, zihnimin her köşesindeler. Çoklar. Ha birde benim gibi küçük bir kızdan aldığım hediye de var tabi. Adıda sarı’ydı. Bunuda anlayamadığım ve anlatamayacağım kısmına ekleyebiliriz.
Öyle ya o kadar hediye aldım ki önce onlarla barışabileceğim, tutunabileceğim birşeyler arayışındayım. Veya yeni hediyeler, umutlar.. Konuşmaya vakit yok yani. Varoluyorum…
Bugün yirmi yaşındayım. Buda hediyelerimle geçirdiğim sancılı bir zaman dilimi. Bu hediyemde babamdan bu arada. Bir kalem.
Hediyelerimle geçirdiğim şu zaman, hediyeler, izler, sahipleri, içimdeki küçük kızlarım, ben ve kafam.
Çok kalabalığız. Birşeyleri özetlemem lazımdı. Otobüs gelir, gideriz dedim. Otobüs bekliyorum… /
Küçük kız artık yirmi yaşında. Kendini o günler özel hissetmesine bugün gülebilecek yaşta. Uzakta, başka şehirde hala zarif ve düşünceli.
Çayını yudumlarken, söylediklerinden bi haber karşısındaki arkadaşının kahkahasına katıldı. Sonra sözünü kesti ve gözlerine baktı.
- Varoluş sancısı. Sallanıyoruz efendi, sallanıyoruz…
(Küçük kızlarım için yazdım
Otobüste, yolculuğun sallantısından bunları okuyamayacaklar için değil )
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.