Dua
Evin kapısına gelince durakladım. Beş kez zili çaldım. Kapının üstüne bir F harfi çizdim. Kapının koluna dokunurken, dudağımı ısırdım. Hayır, o içeride değildi. Kendimi daha fazla yıpratmamalıydım. Anahtarı cebimden çıkardım, kapıyı açtım, içeri geçtim, lâmbayı yaktım, ışığa baktım. O soluk ışığın altında bekledim bir süre. Dışarıdan gelen köpek ulumasını duyuyordum. Bu ses korkularımı güçlendirdi. İçeri geçip koltuğa oturdum. Çok zorlu bir noktaydım. Sabretmem gerekiyordu biraz daha. Allah gerçekten de dağlara yüklemediği yükü benim sırtıma yüklemişti. Ben inim inim inlerken Allah madde ve zamanın ötesinden beni seyrediyordu. İnancımı kaybetmek üzereydim; belki de kaybetmiştim çoktan. Artık aklım hiçbir şeyi olduğu gibi algılamıyordu; farklı bir boyuta geçiş yapmıştım. Dayanamadım. Yerimden kalkıp sağı solu karıştırdım, etrafı dağıttım. Gelişigüzel hareketler yapıyor, tırnaklarımı halıya sürtüyor, başımı usulca yere koyuyor, ilgiyle sesleri dinliyordum. Bütün bunların anlamsız davranışlar olduğunu bildiğim halde kendimi tutamıyordum. Yüksek sesle konuşmaya başladım. Firdevs’in namaz kılarken, yaptığı hareketler aklıma geldi. Kendimi iyice yere doğru eğip secdeye kapandım. Bu şekilde durduğum takdirde Allah’ın bana yardım edeceğini düşündüm. Eğer namaz kılmayı biliyor olsaydım o an yüz rekât namaz kılardım kesinlikle. "Yaratılmış varlıkların ötesindeki Yüce Varlık, çok berbat haldeyim. Bir çare, bir yol, bir derman!" diyor, sık sık samimiyetimin seviyesini tespit etmeye çalışıyordum. Gözlerimden yaşlar akınca ruhum ferahladı. Secdeden kalkmaya niyetlendimse de hemen vazgeçtim. Birkaç saat bu şekilde Allah’a yalvardığımda bir mucizeyle karşılaşacağıma inandırdım kendimi. Başımı biraz kaldırıp karşıdaki saate baktım. Saat üçe geliyordu. Saatin üç olması beni sevindirdi. Bu saatte kim başını secdeye koyup Allah’a sesleniyordu ki? İşte bu sebepten belki de işlerim yoluna girecekti! Bu vaktin avantajları vardı bence. Sıradan insanlar gibi gündüz vaktinde dua etmiyordum. Şu anda çok az kişi secdedeydi. Aklıma dünyanın diğer yerlerinde, gündüzün yaşandığı memleketlerde, insanların secdede olduğu takıldı. Aslında günün yirmi dört saati yoğunluk vardı. Dünya üzerinde sürekli ezanlar okunuyordu. Biri bitiyor diğeri başlıyordu. Dünya eğer kendi etrafında dönmeseydi yirmi dört saat boyunca ezan okunmayacaktı. Evet, tüm bunların farkındaydım. Çok fazla düşünmeye gerek yoktu. Herkes bir şekilde Allah’a dua ediyordu. Başkalarının duaları kabul oluyordu ama benimkiler kabul olmuyordu. Eksik olan neydi? Şu anda birçok kişinin secdede olduğunu daha yoğun bir şekilde düşündüm. Benden önce duası kabul olacak epey insan vardı muhakkak. Dereceler vardı. Kafamdan çeşitli veriler geçiyor, istatistikî verilere ait doğrular alçalıp yükseliyordu. Genellikle kimin duası kabul olurdu? Kalbi temiz olanınki mi yoksa kirli olanın mı? Kalbi temiz olanın ne kadar sorunu olursa olsun kendi üstünde çok fazla olumsuz etki yaratmazdı. Ama kalbi kirli olan hep sürünecek ve kendini yıpratacaktı. Bu durumda hangisinin daha çok yardıma ihtiyacı vardı? Azıcık bir çaba gösteren kirli kalpli insana Allah yardım ediyordu duyduğuma göre. Ben burada epey çapa harcadığım halde hayatımda hiçbir değişiklik olmuyordu ama. Dudaklarımı ısırıp başımı secdeden kaldırdım. Saat dörde geliyordu. Tik taklar beynimi adeta uyuşturmuş, belimden terler akmaya başlamış, çenem yorgun düşmüştü. Tekrar başımı secdeye koyup masum olmaya çalıştım. Yere iyice yapışmış olmamı masum olduğumun göstergesi saydım. Üstelik bolca ağlıyordum. Göz ucuyla ellerime baktım; yumuşak ve bakımlı duruyorlardı. O ağır işi bıraktıktan sonra nasırlar kaybolup gitmişti demek. Doğru ya artık bir işim de yoktu. Eskisi gibi bir sokak adamı olmuştum. Kapımın önünden kediler bile geçmezdi bu tarihten sonra. Neden geçeceklerdi ki? O bencil yaratıklara verecek bir parça ekmeğim bile yoktu. Ey yüce Allah, kediler bile işlerini biliyordu. Hele de karınlarını doyurduktan sonra nasıl kendilerinden geçerek yumuşak bir yere uzanıp uyuyorlardı. Daha dün sabah sokağa atılan koltuğun üstünde yatan bir kediye rastlamıştım. Hatta öfkelenip uyandırmak istemiş, kediye acıdığım için bu amacımdan vazgeçmiştim. Uyuz bir köpek kedinin üstüne saldırıp uyandırmıştı yoluma devam ettiğim sırada.
YORUMLAR
Genellikle kimin duası kabul olurdu? Kalbi temiz olanınki mi yoksa kirli olanın mı?
etkileyici ve düşündürücü..
..".Eğer sizin duanız olmazsa ne ise yararsınız ? buyurmakta Yüce Mevla."
...
Dua aslında yaratıcıyla olan bağlantının teyidi bir yerde ispatidir. dua yaptığın kadar kul, kabul edildiği kadar sevgilisindir Rabbin katında.