- 1900 Okunma
- 13 Yorum
- 0 Beğeni
TÜRKİYE TOPRAKLARINDA TÜRK BAYRAĞINI İNDİRMEK.
Yıl 1985 di. Batman’da öğretmenlik yapıyorum.
Bir gün okul müdürü beni çağırdı ve elime sarı bir zarf tutuşturdu. Sarı zarf bizde hayra alamet değildir. Mutlaka bir ceza gelmiştir ama ceza alacak hiç bir olayım yok. Heyecanla zarfı aldım baktım Kağızman Askerlik şubesinden geliyor. ( Yani memleketten ) Açtım okudum. 1974te İstanbul GATA dan aldığım ’ Askerliğe elverişli değildir ’ Raporumun aslını istiyorlar benden. Oysa o rapor onların ellerinde olmalıydı. Belli ki kaybetmişler ve tam on bir sene sonra benden yeniden rapor istiyorlar. Çaresiz alacağız raporu. Almasına alacağız da öyle her hastaneden alınmıyor bu rapor. İlle askeri hastane olacak. Askeri hastane de en yakın nerede var: Diyarbakır’da. Çaresiz Diyarbakır’a gideceğim.
Hastanelerden heyet raporu olmak o zamanlarda bu günkü gibi bir günlük olay değil. En erken üç günde alabiliyorsunuz. İşi hızlandırmak lazım. Bunun için de araya torpil sokmalıyım. Peki torpilim var mı? Var. Hem de en âlasından. Diyarbakır’da 1984 de 2’nci Taktik Hava Kuvvetleri Komutan Yardımcısı olarak görev yapan Korgeneral Halis Burhan... Özbe öz teyzemin kocası...Bana yardımcı olursa ben bu raporu bir saatte bile alırım.
Doğruca Diyarbakır 2. Taktik hava Kuvvetleri komutanlığına gittim. Kapıdan içeri girip de teyzemin oturduğu lojmana ulaşana kadar en az on defa sorgulandım. En sonunda direkt enişteme telefonla ulaşıldı eniştem. ’ Mesleğini sorun ’ Demiş olmalı ki bir astsubay ’ Ne iş yaparsın ?’ Dedi. ’ Öğretmenim ’ Dedim. Astsubay telefondaki enişteme ’ Öğretmenmiş komutanım’ dedikten sonra ’ Başüstüne komutanım ’ Diyerek ve ’ Buyurun sayın hocam ’ Deyip yanıma bir asker takarak teyzemle buluşturdu beni.
Kısacası o Komutanlık sahasına bir sineğin bile izinsiz girmesi kesinlikle mümkün değildi. Hele hele de gönderdeki bayrağın indirilebilmesi...Böyle bir şeyi aklının ucundan bile geçirenler sanırım yüzlerce kere tövbe istiğfar ediyorlardı. Ve bizler o günlerde Batman sokaklarında Türkiye ya da Türk takımlarının kazandığı maçlardan sonra konvoylar oluşturup ’ Türkiye Türkiye ’ diye coşuyorduk rahatlıkla.
Efendim bu yazının basit bir ayrıntısı ama merak edenler olur. O raporu gerçekten de bir kaç saat içinde aldım cebime soktum.
Halis Burhan’lı yıllarda Diyarbakır 2. Taktik Hava Kuvvetleri Komutanlığının kapısı önündeki gönderden Türk bayrağını indirmeyi bırakın, bunu düşünebilmek için bile insanda ( pardon insan dedim ) oldukça büyük bir g.t olması gerekiyordu.
Bir kaç sene sonra bir Paşa ile daha tanışma şerefine nail oldum. Nerede? Afyon ili Sandıklı İlçesinde. Kim miydi bu Paşa? Afyon’un Sandıklı ilçesinin bağrından çıkmış yiğit mi yiğit bir Anadolu evladı olan Hasan Kundakçı Paşaydı. Emekli edilmişti Genel Kurmay Başkanlığı beklerken. O da siyasete atılmış ve DYP den Milletvekili olmak için kolları sıvamış, Sandıklı halkından destek bekliyordu. Teröristlerin korkulu rüyası olan bu Paşanın Sandıklılı olduğunu bilmiyordum o güne kadar. Bu vesileyle tanıştık kendisiyle.
Şimdi sorulabilir. ’ Hocam bu yazının içine Hasan Kundakçı Paşa’yı niçin kattın?’ Diye...Anlatacağım merak buyurmayın. Anlatmasına anlatacağım da önce bir soru sorayım:
Solomos Spyrou Solomou ismi size bir şeyler hatırlatıyor mu?
Tabii ki pek çoğunuza hiç bir şey hatırlatmadı. Ben hatırlatayım.
14 ağustos 1996 da Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti sınırında -artislik- yapan rum gençlerden bir tanesi .. (kendisi gösteriyi bitiren isim olarak ta tarihe geçmiştir.) Türk bayrağının tepes’nde bulunduğu göndere tırmanmak ve bayrağımızı indirip yerine Yunan bayrağı asmak isterken bir türk askeri tarafından boynundan tek kurşunla vurularak indirilmişti ya işte o artiz Rum genci Solomos Spyrou Solomou idi. Peki onu boynundan vuran Türk askeri kimdi? Nöbetçi erin elindeki silahı kaptığı gibi tek kurşunla onu yere seren komutan yani? Hasan Kundakçı Paşa idi.
Hasan Kundakçı, 20 Mart 1995 tarihli Cudi Dağı Operasyonu sonrasında pkk lılara ‘Her şey bitti başkanım.’ dedirten ( Pkk lılar öyle bir darbe yemişlerdi ki muhtemelen Apo’ya ya da başka bir başkanlarına ’ herşey bitti ’ Diye telsiz mesajı yollamışlardı ) bu Paşa 14 Ağustos 1996 da T]rk bayrağını gönderden indirmeye çalışan Solomos Spyrou Solomou ’yu boynundan vurmadan önce ’ Ulan neme lazım imdi Avrupa ayağa kalkar, bizim rütbeleri filan da söker mökerler ’ Diye düşünmedi. Aklının ucundan bile geçirmedi o tetiğe basarken. Çünkü ülkenin şerefi olan bayrak her türlü rütbenen, makam , mevki ve menfaatten çok daha önemliydi. Nitekim bu olay sebebiyle hakkında kırmızı bülten çıkarıldı. Bu olay sebebiyle -orgenarallik ve hatta Genel Kurmay Başkanlığı beklediği bir anda- emekliye sevk edildi.
Şimdi geldiğimiz noktaya bakın bir de. Diyarbakır 2. Taktik Hava kuvvetleri Komutanlığı önündeki bayrak gönderden indiriliyor bir uyarı atışı bile yok. Hiç olmazsa bir plastik mermi yok. Yerden sökülen bir taş, yakılan bir belediye otobüsü ya da atm, çiğnene bir kaç çiçek gibi sebeplerle gaz bombası kapsüllerini direkt insanların kafalarına hedefleyen, plastik mermi, hatta arada gerçek mermi de kullanan güvenlik güçlerimiz bayrağımız yerlerde çiğnenirken kılını bile kıpırdatmıyor.
Bir tane Hasan Kundakçı çıkıp da ’ Sizi gahpa analılar sizi ’ ( Sandılılılar böyle der ) diyerek tetiğe dokunmuyor.
Şimdi eminim bu yazıyı okuyanlar içinde ’ İnsan canı mı, iki metre bez parçası mı önemlidir ? ’ Ya da ’ Hocam sen iç savaş çıksın mı istiyorsun, Provakatör müsün?’ Diye itiraz edenler de olacaktır.
Bayrağım söz konusuysa evet provakatörüm arkadaş. Var mı itirazı olan?
İç savaş mı? Adam ’Kazım Karabekir’in mezarını kaldıracağım, adını sileceğim Ağrı’dan ’ diyor. Dağa çocuk kaldırıyor. Günlerdir yol kesip kimlik kontrolü yapıyor. Kava Kuvvetleri Komutanlığına saldırıyor.Bu bir iç savaş değil de nedir?
Eğer ki benim hükümetim -hiç bir zaman tasvip etmediğim 1 Mayıs’ın Taksimde kutlanmasını önlemek için- 25.000 Polisini, 50 adet tomasını devreye sokabiliyor buna karşılık bayrağının hem de bir Hava Kuvvetleri Komutanlığının içinde gönderden indirilmesine karşı bir şeyler yapamıyorsa yazıklar olsun, yazıklar olsun, yazıklar olsun.
Resimdekiler: ( Yukarıdan aşağıya )
1- 1996da Türk bayrağını indirmeye çalışırken boynundan vurularak öldürülen Solomos Spyrou Solomou ’nun ölmeden ölnceki son görüntüsü
2- Diyarbakır’da bayrağımız indiriliyor ne vuran var ne de ’ Nae yapıyorsunuz ulan ’ Diye soran.
3- Kazım Karabekir Ermenilerle savaştığına ve 15. Kolordunun içinde Dersim Gönüllüleri diye gönüllü bir Kürt birliği olduğuna göre Sırrı Sakık’ın derdi nedir sizce.
4-Sürmeneli bir aslan: Eniştem Halis Burhan Paşa
5- Sandıklı’nın aslanı: Hasan Kundakçı Paşa.
YORUMLAR
ilk defa bir yazınızın tamamına imzamı atıyorum
sabah siteye girdim
bu konuyla ilgili en iyi kim yazar dedim
ve
iç güdüm sizin sayfaya yöneltti
ama'sı olmayan bir durum
O bayrağı indiren değil
indirmeyi düşünen bile sonuca katlanmalı
Ah! Ülkemin geldiği duruma bak
Genelkurmay olaydan 24 saat sonra açıklama yapıyor
sebeplerine girmenin
hükümetin hatalarını konuşmanın anlamı olmadığı bir durum
her asker
sonucu ne olursa olsun
sancağa
bayrağa
vatan toprağına uzanan eli
anında kırmalı
Saydığımız vatan kahramanlarına ben
Mete paşayı da eklemek isterim
tebriklerimle
ersinbaşeğmez
devletin bir zamanlar mit'i
biti falan vardı
her devlette olduğu gibi
ve her devlet
bayrak
istiklal marşı
ve
vatan toprağı ile ilgili
yersiz
yurtsuz konuşanların sesini kesmek için ara sıra
mit bit
gibi gizli örgütlerini kullanır
ki
demokrasiye zarar gelmesin
ya abi bak şimdi
bunların sebebi kuzey ırak ile yapılan petrol silkilasyonu
öyle mi değil mi?
illahaki öyle...
lakin bizde vatan bayrak at avrat camii kutsaldır da kutsalima el uzatan kim
pkk mı
ı ıh değil bu işleri pkk diye kendini pkk zannedenler yaptı zannediyorum...
o yüzden arkası çürük mü çürük
bunları yapabildiklerinin tek sebebi
hükumetin kürtlere karşı kardeşlik duyguları
eskiye dönmemek adına
bunlar kurulu fak
faka basar mı insan
heh basmamızı istiyorlar şerefsizler de
avuçlarını yalıyacaklar
saygılarımla
yok,sul tarafından 6/10/2014 8:34:14 AM zamanında düzenlenmiştir.
eski bir askerim.........bu olaylar BENİM KANIMA DOKUNUYOR KANIMA.........
sami biberoğulları
Söyleyecek söz bulamıyorum maalesef.
Selam ve sevgilerimle.
Bu bayrak indirme haberini az önce duydum ve üzüldüm.
Bayrağımızı PKK'nın uşakları çoktan indirmişlerdi gönüllerinden.
Bu da şekle bürünmesiydi.
Buna neden olanlar acaba bir nebze utanıyorlar mı, sanmam.
Türküm diyemeyen, Türk milleti diyemeyen resmi kurumlardan T.C ibaresini silmek isteyenler, silenler
Türk bayrağı indirilirken de sessiz kalırlar.
Halkın üstüne tomalarla binlerce polisle yürüyenler nerde acaba?
Yook korkarlar. Amerika döver bunları.
Demokrasi diye diye bu ülkeyi bölüyorlar.
Ey millet aklını başına devşir.
Türkte sensin Kürtte.
Bölünmek yabancıların işine gelir.
Daha kolay kullanırlar seni.
Bir elin nesi iki elin sesi var demişler.
Birleşin..
tebrikler,
selâmlarımla..
sami biberoğulları
Ben aslında söyleyeceğimi söyledim.
Sınırımızın 100 metre ötesinde Suriye hudutları içinde PYD bayrağı dikildi diye o hava üssünden jetlerimiz havalanıyorsa birinin bana izah etmesi lazım sınırlarımız dışında bir terör örgütünün bayrağının dikilmesi mi daha üzerinde durulması gereken bir konu yoksa sınırlarımız içinde, hem de o jetleri Suriye için havalandırdığımız yerdeki Türk bayrağının indirilmesi mi daha üzerinde durulması gereken bir konudur?
Selam ve sevgilerimle.
glenay
gösteri.
Yapılan sınırımızdaki ülkeleri bölmek.
Tıpkı bizim ülkemize yapmak istedikleri gibi.
Bu bir Amerika plânı.
Bizim bayrağımızın inmesi umurlarında olmaz.
Hani yetkililerden bir istifa var mı?
selâmlar..
"Televizyona bile çıkarsınız. Öyle oluyor değil mi şimdi? İki dakikalığına... Ne iki dakikası, kırk beş saniye! Kırk beş saniyeliğine kahraman olursunuz!"
Kırk beş saniye: Toplumsal hafızamız daha uzunu kaldırmıyor.
Saygılarımla.
sami biberoğulları
Sanırım genlerimizle bayağı bir oynanmış olsa gerek. Artık toplumsal hafıza öyle kırk beş saniye sürmüyor.
Şimdi isim isim yazıp da yeni yanlış anlamalar, dahası polemiklere yol açmayım; o kadar çok isimleri, cisimleri senelerdir unutulmayan var ki say say bitecek gibi değil.
Direkt kendime gelince: Ben televizyona da çıktım öyle kırk beş saniye değil 90 dakikalık bir programda hem de...Şiirlerimle çıktım. Yani o zevki taddım. Sırf böyle bir zevki tadmak için insan öldürülmesi gibi bir derdim yok anlayacağınız.
Selam ve sevgilerimle.
İlhan Kemal
Yazınızı okuyunca aklıma geldi, alıntıladım. Sahneyi tekrar seyretmek isteyenler için:
http://www.youtube.com/watch?v=5eXDTScJWl4
Toplumsal hafıza ise gerçekten kısıtlı. Ancak bugünkü söylemlere destek verecekse hatırlatılıyor. Yoksa kim ''Kıbrıs Türktür, Türk kalacak'' diye gösteri yapan kalabalıkların bir gecede ''Ya taksim, ya ölüm''e döndüğünü hatırlıyor?
sami biberoğulları
( Olaylar kıbrısta cerayan ediyor )
''Fin karakolunun etrafını çeviren ,kalın beyaz bir çizgi var . Bu çizginin içi Finlandiya toprağı sayılıyor. Bu yüzden onlara saygısızlık etmemek için çizginin uzağından geçiyor , onlarla yüksek sesle selamlaşıp, bazen onların davetiyle misafirliğe bile gidiyoruz. Bölgemizde olmalarından memnunuz , çünkü İngilizler olsa samimiyet kurmak çok zor.
Karakolda iki Fin askeri var. Çok rahat hareket ediyorlar. Üst tarafları çıplak , şezlonga uzanmış , güneşlenerek , buzlu kolalarını içmekteler. Onlar da bu kalın beyaz çizginin dışına çıkamadıkları için adeta izafi bir kafes içinde gibiler.
Bir er koşarak bana doğru geliyor. “ Komutanım , ilerideki Kafeteryada daha güzel masalar var, müsaade ederseniz onları alalım” Çocuk benimle konuşurken onların en uzak, köşe çizgisine , o lanet otuz santimlik beyaz çizgiye , ayağıyla , beş santimlik bölümüne basıyor. Elimle bu tarafa gel diye işaret ediyorum . Çocuk hala daha güzel masalar bulduğunu , bütün masumiyeti ile anlatmaya çalışıyor.
Fin askeri birden yerinden fırlayıp, yanından hiç ayırmadığı tüfeğini kapıp , uzun dipçik vuruşu dediğimiz , eğitimde bile zor zor yapılan, ayak ve vücut hareketlerini yaparak , korkunç bir nara ile bizim erin tam kafasına tüfeği patlatıyor.
Zafer kazanmış Türk Ordusunun elli neferi ona bir şey ifade etmiyor. Erin tek düşüncesi ,Finlandiya topraklarına yabancı ayağı bastırmamak . Sonra hemen diğer er ile çelik başlıklarını başlarına geçirip, kum torbalarından oluşan mevziinin içine atlayarak , A4 makineli tüfeğin kurma kolunu geriye çekip ,silahı ateş etmeye hazır hale getiriyorlar''
Olay budur işte...Evrensel hukuk bu durumda belki de sadece uyarı ile yetinecekti o Türk Askerine ama Finli asker yetinmiyor basıyor dipçiği...O darbe ile öldürebilirdi de. Sonrası? Bu işlerde sonrası diye bir soru yok. O an yapılması gereken ne ise o yapılmalıu ve Fin askeri de yapması gerekeni yapmış.
Bayrağa kadar uzanıyorsa kadır kıymet bilmeyenlerin eli ve koca kumandanların lal oluyorsa dili
Şehitlerimizin uğrunda akıttığı kanlara yazık değil mi?
:(
sami biberoğulları
Selam ve sevgilerimle
Hocam dediğiniz gibi bunun yenilir yutulur bir tarafı yoktur artık her ne olacaksa olsun daha neyi beklerler anlamış değilim ve o resimlerin sıralamasıda yanlış bana göre göre o ermeni benim komutanımın üstünde olmamalı saygılarımla selamlar
sami biberoğulları
Resimleri alt alta sıralarken ben de böyle bir itiraz geleceğini düşündüm ama yazımı belli bir sıraya göre yazdığım için resimler de maalesef öyle oldu. Öte taraftan o resimlerin altta olması bence biri akrabam olan paşaları küçültmez.
Selam ve sevgilerimle.
CanMaybul Diyor ki:
Her zaman bayrak bayrak, gerisi teferruat.... :)
Ve Tanrı elbette, bu dünyadan göçen kullarına ''bayrağınız ne ve nerede'' diye bir soru soracaktır.
Aksi halde neden Tanrı ,bunca devlet kurulmasına izin versin ve her birine bir bayrak nasip etsin ki ?
Bayrağı olmayan düşünsün. !!!
(★ Az sözle çok şey anlatmak, bazen en uzun cumlelerin en kısa alkışı olabilir... ★)
Saygılar Değerli Hocam
sami biberoğulları
Tanrının yanına gittiğimizde eğer dediğin gibi bize Bayrağın ne diye bir soru yöneltirse ne ala? Yöneltmezse o zaman senin dediğin gibi yapar sorarız. '' be hey tanrım madem ki sormayacaktın ne diye her birimizin ayrı bayraklar altında toplanmasına '' Diye...Hep o bize hesap soracak değil ya. Biz de ona hesap soralım öteki tarafa gittiğimizde oldu mu?
Selam ve sevgilerimle.
sami biberoğulları
Selam ve sevgilerimle.
Kıymetli hocam
Dediniz ya var mı? İtirazı olan vayy farkındaysanız hafif tırsmış bir var.
Espri biryana elbet bu olayın kabul edilir bir tarafı yoktur ancak sizin duygu ve duygusallıkla kaleme aldığınız bu yazınında kabul edilir bir tarafı yoktur.
Bayrak her ülkenin sembolüdür aynı zamanda milletleri temsil eden bir değerdir. Hiç şüphesiz sadece bu yönüyle bile saygıyı hak eder kaldı ki bizim bayrağımız fazlasıyla saygıyı hak eder. Fakat saygı ve saygısızlık göreceli bir kavramdır.
Bayrağımızı indiren bayrağımızı indirmekle saygısızlık yapmıştır suç işlemiştir hukuk devletine yakışır bir şekilde cezalandırılmalıdır. Ancak sizin yaptığınızda bayrağımıza karşı farklı bir saygısızlıktır.
Hani yazınızda diyorsunuz ya; Şimdi eminim bu yazıyı okuyanlar içinde ’ İnsan canı mı, iki metre bez parçası mı önemlidir? ’ Ya da ’ Hocam sen iç savaş çıksın mı istiyorsun, Provakatör müsün?’ Diye itiraz edenler de olacaktır.
Evet, hocam sizi alenen siyasi düşüncelerinize bayrağı alet ediyor bayrağa iki metrelik bez parçası muamelesi yapıp ve çok tehlikeli bir şekilde absürt örnekler vererek provokatörlük yapıyorsunuz üstelikte ülkemiz böylesine hassas günlerden geçerken.
Ülkemiz insanı da bayrağı da çok kıymetlidir.
Dün vatan millet edebiyatı yapanlar tarafından ülke soyup soğana çevrilirken. Bu ülkenin bankalarının içi boşaltılırken sırf ülkedeki yanlışları ortaya koyduğu için. pentagondan emir alan g.t ler tarafından ve yine sadece fikirlerinden dolayı gencecik insanlar işkence masalarında bas bas bağırtılırken. Sus pus olanların şimdi sosyal medyada ahkam kesmeleri ne garip.
Üstelik ay yıldızlı bayrağımızın timsali olan ülkemiz insan hakları ihlalinde dünyanın ilk üç ülkesi arasında olmasını kendine dert etmeyen utancını yaşamayanların şimdi çıkıp ta bayrak edebiyatı yapmasının ciddiye alınır bir tarafı yok ama. Maalesef herkesin siyaset bilimini bilmesi beklenemeyeceği için doğal olarak ta bu tür provokatörlüklerin sonuçları çok ağır olabiliyor.kaldıki yakın ve uzak tarihimizde de olmuştur
Kusura bakmayın size bravo yürü be hocam demek isterdim ama olmuyor işte….
Saygı sevgi selamlarımla.
Bir tutam hayat
Bu yorumunuzu muhatabı muhakkak değerli hocamdır ama,
merak ettiğim bir konu var.
İzin verirseniz size sormak itiyorum.
Şu provokatörlük meselesi.
Benim bayrağımı, benim karargahımın direğinden indiren soysuzu,
orada bir asker çıkıp alnından çivileseydi ne olacaktı?
İnsan hakları mı devreye girecekti?
Katil asker sloganları eşliğinde gösteriler mi yapılacaktı?
Ne olacaktı.
Benim bağımsızlık simgem o, bir bez parçası değil.
Yerim ben onu indirenin gençliğini, yaşama hakkını, insan haklarını...
Eper bu yazdıklarım provokatörlük ise,
kusura bakmayın,
ben Sami Hocamdan yüz kat daha provokatörüm.
Bunları yazıyorum diye alınmayın sakın.
Aslında sizi gönülden seviyorum.
Fikirleriniz ayrı, insanlığınız ayrıdır neslimizde.
Serhat BİNGÖL
Evet, sevgili dostum o bayrağı direkten indiren insanı çekip vurmak evrensel hukuk normlarına göre insan hakları ihlaline girer ha deseniz ki yemişim evrensel hukuku o da başka bir şey
Provokatörlük meselesine gelince sizin gibi yüreği insan sevgisiyle dolu olan biri bile savaştan bahsedip aklıselim olmayı kaybede biliyorsa. İşte provokatörlük bu denli tehlikeli bir şeydir.
Benimde size olan saygım ve sevgimden emin olabilirsiniz.
sami biberoğulları
Ben de her ikinize de olan sevgim ve saygımdan emim olduğunuzu bildiğim için bir açıklama yapacağım:
Bayrağa saygısızlıktan bahsettik değil mi?
Evet evrensel hukuk normlarına göre bayrağa saygısızlık suçtur ve bu suçun cezası da kanunlarda bellidir . Yani ne boynundan bir kurşunla vurulmak, ne de idam...En fazla bir iki sene hapis cezasıdır. Eyvallah...
Bu durumda Fransız işgali sırasında Maraş kalesindeki Fransız bayrağını gösteren ve "Bu kalede Fransız Bayrağı olduğu müddetçe cuma namazı kılmak caiz değildir." diyerek halkın cuma namazı kılmadan Fransız Bayrağı'nı indirip Türk Bayrağı'nı asmasına sebep olan, bilahare başlayacak mücadelede de binlerce Müslüman_ Türk'ün ölümüne sebep olan (!) Rıdvan Hoca adi bir provakötördü(!) Bencileyin evrensel hukuk normlarından habersiz, bencileyin siyasi görüşleri sebebiyle bayrağa iki metrelik bez parçası muamelesi yapan , ülkenin içinde bulunduğu hassas durumu göz önüne almayan, daha önce padişahımız efendimiz yahut İttihatçıların devlet kasalarını boşaltmalarına sesini çıkarmadığı halde şimdi birden bire kahraman kesilen zibidinin tekiydi demek ki. Ya Sütçü İmama ne demeli? Alt tarafı bir karışlık bez parçası için zavallı bir Fransız askerini yere sermiş, akabinde koskoca bir şehrin kana bulanmasına neden olan bir provakasyon yapmıştı. Ama normal tabii ki . O da siyaset bilimi okumamış, evrensel hukuk normlarından bihaber provakatörün tekiydi.
Burada kişisel bir olaydan bahsetmiyoruz arkadaşlar. Bir ayaklanmadan, bir isyandan bahsediyoruz. Bir isyandır bu. Dahası devlete karşı açılmış bir savaştır. Savaşta da savaş hukuku geçerlidir. Bayrağını mı indiriyorlar? Onlar senin bayrağını indirmeden sen onları indirirsin.
Biz insan hakları ihlallerinde dünyanın ilk sıasındaymışız. Kime göre? ''Ermeni Soykırımı diye bir şeyi kabul etmiyorum '' Diyen insanların hapse tıkıldığı Pek çok Avrupa ülkesine göre...Solingen'de Türkleri cayır cayır yakıp katillerini hâla bulamayanlara göre...Bizleri insan yerine bile koymayanlara göre...
Sevgili Serhat. Bu tür fıkralardan hoşlanmıyorsun, arada bağm da kuramıyorsun biliyorum ama yine de bir fıkra ile noktalayacağım ki daha önce anlattığım fıkralardan biridir.
Adamın biri şüphelendiği karısının peşinde bir dedektif takar. Akşam olunca da dedektiften rapor ister. Dedektif başlar anlatmaya...
-Efendim siz evden çıktıktan hemen sonra karınız da çok şık ve dekolte bir kıyafetle evden çıktı
-Eeeee..Du bakali ne o'lcek...
-Sonra efendim son model bir araba evinizin kapısına yanaştı, karınız o arabaya bindi.
-Eeeee..Du bakali ne o'lcek...
-Sonra eşiniz çok pahalı bir evin süit dairesine çıktı arabadaki yakışıklı beyle
-Eeeee..Du bakali ne o'lcek...
-İçeri girer girmez eşiniz ve adam soyunmaya başladılar
--Eeeee..Du bakali ne o'lcek...
-Sonra ışıkları söndürdüler
-Eeeee..Du bakali ne o'lcek...
-Yataktan sehvet dolu sesler, mırıltılar geliyordu ama etraf karanlık olduğu için göremedim daha fazlasını.
-E be birader o kadar para verdik ama bir şey görrmemişsin ki sen...
Verlhasılı kelam evrensel hukuk normlarına göre ortada sorun edilecek bir durum yok....Bir gün ışıkları söndürmeden yaparlar da her şeyi apaçık görürüz inşallah. Görmesine görürürz de o gün bile '' yahu durun, provakasyon yapmayın '' Diyen çıkar mı bilmem. Bence kesin çıkar.
Selam ve sevgilerimle.
Serhat BİNGÖL
Esasen ben yorumumda anlatmak istediklerimi anlatmış, söylemek istediklerimi söylemiştim. Fakat az önce haberleri izlerken Genel Kurmay Başkanlığından yapılan bir açıklamayı dinledim.
Bu açıklamayı da sizinle ve sizin vasıtanızla Gökhan Bey dostumla paylaşmak istedim. Genel Kurmay Başkanlığı Kamuoyuna yaptığı yazılı açıklamada şunları söylüyordu.( Hiç kimsenin Bayrağımıza yaptığı saygısızlığı kabul edemeyiz hukuk çerçevesinde failleri gereken cezaya çarptırılacaktır.) Devamındaysa burası çok önemli!! Yazılı açıklamada şöyle deniliyor( hiç kimse Türk Silahlı Kuvvetlerini Hukuk dışı bir eylemin içerisine çekmeye çalışmasın çekemeyecektir v.s.)
Genel Kurmay Başkanlığına da. Bu metni kamuoyuna sunmak adına kaleme alan silahlı kuvvetler mensuplarını da canı gönülden kutluyor ve bir vatandaş olarak teşekkür ediyorum. İşte Demokratik Devlet olmak budur. Bu da Demokratikleşme yolunda gösteriyor ki, Türk Silahlı Kuvvetleri Önemli mesafe kat etmiştir. Ha bu arada umarım bu açıklama öylesine yapılmış bir açıklama değildir.
Değerli Hocam,
Her ne kadar Gökhan Beyin son yazısında fahişe fıkranızdan bir bağlantı kuramadıysam da genelde espri zekâm iyidir. Hani bir söz vardır muhtemelen bilirsiniz, hem şoför mahalli hem cam kenarı 2,5 lira yok öyle yağma evet tamda bu sözde olduğu gibi,
Eğer Türkiye gelişmiş medeni Ülkeler arasında hak ettiği yeri alacaksa o ülkelerin sahip olduğu çağdaşlık kriterlerini de ve ileri Demokrasiyi de uygulamak zorundadır. Azıcık Demokrasi, Azıcık insan hakları, ortaya karışık servis edilsin hem onun tadına bakalım, hem diğerinin tadına bakalım, gibi bir mantıkla medeni Ülkeler arasında yer alma şansımız olmaz, yani sizin anlayacağınız ya herro ya merro, efendim ben Uluslar arası hukuku takmam dersek. O zamanda İran gibi bir rejimi tercih etmemiz gerekir. Yani dünyaya ve medeniyete kapalı
Dünya buna saygı duyar mı bilmem ama en azından kendimize saygımız olur çünkü bir tutarlılık söz konusu olur,
Son cümle olarak şunu söylemek isterim.
Asla Bayrağıma yapılacak bir saygısızlığı kabul etmem. Hukuk içerisinde gereken ne ceza varsa istinasız uygulanmalıdır. Tabi gözaltı veya tutukluluk süresinde de aynı şekilde hukukun dışına çıkmadan, mahkûm veya tutuklu haklarına saygılı olarak.
Saygı sevgi selamlarımla.
sami biberoğulları
Bu evrensel hukuk denen şey sadece bizim için mi çalışıyor. Ya da bunu en çok ihlal eden biz Türkler miyiz? Bunu niye sordum biliyor musun. Bir yazı okudum...Bir anı yazısı...Bu sitede bu yazan Terör mağduru emekli bir binbaşı olan kukurikuu mahlaslı Eyüp Yaşar Ovalı abim yazmış.
O yazıdan bir bölüm gönderiyorum sana ama sanırım yazının tamamını da okursun. Neyse göneriyorum o bölümü: ( Olay Kıbrıs'ta cereyan ediyor )
'' Fin karakolunun etrafını çeviren ,kalın beyaz bir çizgi var . Bu çizginin içi Finlandiya toprağı sayılıyor. Bu yüzden onlara saygısızlık etmemek için çizginin uzağından geçiyor , onlarla yüksek sesle selamlaşıp, bazen onların davetiyle misafirliğe bile gidiyoruz. Bölgemizde olmalarından memnunuz , çünkü İngilizler olsa samimiyet kurmak çok zor.
Karakolda iki Fin askeri var. Çok rahat hareket ediyorlar. Üst tarafları çıplak , şezlonga uzanmış , güneşlenerek , buzlu kolalarını içmekteler. Onlar da bu kalın beyaz çizginin dışına çıkamadıkları için adeta izafi bir kafes içinde gibiler.
Bir er koşarak bana doğru geliyor. “ Komutanım , ilerideki Kafeteryada daha güzel masalar var, müsaade ederseniz onları alalım” Çocuk benimle konuşurken onların en uzak, köşe çizgisine , o lanet otuz santimlik beyaz çizgiye , ayağıyla , beş santimlik bölümüne basıyor. Elimle bu tarafa gel diye işaret ediyorum . Çocuk hala daha güzel masalar bulduğunu , bütün masumiyeti ile anlatmaya çalışıyor.
Fin askeri birden yerinden fırlayıp, yanından hiç ayırmadığı tüfeğini kapıp , uzun dipçik vuruşu dediğimiz , eğitimde bile zor zor yapılan, ayak ve vücut hareketlerini yaparak , korkunç bir nara ile bizim erin tam kafasına tüfeği patlatıyor.
Zafer kazanmış Türk Ordusunun elli neferi ona bir şey ifade etmiyor. Erin tek düşüncesi ,Finlandiya topraklarına yabancı ayağı bastırmamak . Sonra hemen diğer er ile çelik başlıklarını başlarına geçirip, kum torbalarından oluşan mevziinin içine atlayarak , A4 makineli tüfeğin kurma kolunu geriye çekip ,silahı ateş etmeye hazır hale getiriyorlar''
Evrensel hukuk normları içine ettiğim bir beyaz çizgiye ayağını bastığında kafana dipçik yemeyi mi gerektiriyor?Alt tarafı s.tiri *oktan bir çizgi. Ama adamlar savaş durumuna geçiyorlar. O Türk eri kafasına yediği darbeyle ölebilirdi de...
ersinbaşeğmez
ortada es geçtiğimiz bir konu var
ortada bayrağa saygısızlık yok.
İndirilen bayrak herhangi bir gönderden indirilmemiştir
kanunen O'nu korumakla görevli askerlerin olduğu askeri bir alandan indirilmiştir. Hepimiz biliriz
karakolllarda 92-94 yıllarında çok olmuştur. Teröristler karakol basmış ve verdiğimiz şehitlerden sonra gönderden bayrağımızı indirmiştir. Ama o bayrak için karakollarda kaç tane şehit verilmiştir? Aynı olay
Bu bayrak herhangi bir kurumdan indirilmemiştir
O'nu korumakla görevli O'nu korumak için canını her an vermeye hazır(kanunen de) askerlerin arasında ve askeri bir alanda olmuştur.
Son on yılda çuval olayından sonra
Silahlı Kuvvetlerin alnına sürülen ikinci bir lekedir bu durum
ve maalesef tarihe de böyle geçecektir
Çok üzüldüm
Bu arada Serhat Bey'in diğer söylediklerine elbette katılıyorum
Çağdaş uygarlığa ulaşmak için çalışmalı ve toplumsal tepkimizi muhakkak göstermeliyiz
Elbette bu şahsi düşüncem ve
yorum sahibinden haddim olmadan yorumuna yorum yazdığım için özür dilerim
ama
arkadaşın iyi niyetine ve dostluğuna inandığım için görüşlerimi paylaşmak istedim
Serhat BİNGÖL
Kıymetli hocam
Sizin kaleme altığınız ‘’TÜRKİYE TOPRAKLARINDA TÜRK BAYRAĞINI İNDİRMEK ‘’adlı yazın içeriğine benzer yazılara sayfada veya farklı alanlarda denk geliyorum okuyup geçiyorum benim için bir şey ifade etmiyor.
Fakat böyle bir yazıyı ‘’Siz’’ kaleme alıyorsanız o zaman iş değişir
yazınızın içeriğine olan itirazım aslında böyle bir nitelikte yazıyı kaleme almanıza olan itirazımdır. Çünkü Siz sıradan bir insan değilsiniz eğitimci öğretmen olmanızın yanında benim gözümde entelektüel birikimi olan duayen bir insansınız dolayısıyla da siz bir yazı kaleme almışsanız tepkilerde doğal olarak sıradan olmaz. doğal olarak lehte ve aleyhte yorumlarda olacaktır.
Bu arada hakkınızı teslim etmek adına şunu söylemek isterim. Yorum yapan tüm dostların yorumlarını bir öğretmen ve aydın olmanın ötesinde bir abi olgunluğuyla hoş görü gösterip bizleri kucaklayan açıklamalarınızdan dolayı size çok teşekkür ederim.
Sayfadan bir öğrenciniz ve kardeşiniz olarak bu yönünüzle benim bu sayfalarda bir idolüm olduğunuzu beni dostunuz olarak kabul etmenizden dolayı mutlu olduğumu ve sizinle gurur duyduğumu da ayriyeten belirtmek isterim.
Sizinle benim yazışmalarımızda faklı kaynaklardan faydalanıp örnekler vermemizi gayet doğaldır veya konuyla ilgili bir yazıyı önermemizde. Kaldı ki ilerleyen satırlarda benimde size önereceğim bir yazı olacaktır bu başka bir şeydir. Fakat al bu yazıyı oku şeklindeki bir yaklaşım pek hoş olmayan farklı bir şeydir.. Kaldı ki örneğini verdiğiniz yazıyı bende okumuştum eğer o yazıya benim nezrimde yorum yapmam gerektiren bir durum olsaydı girer dostumuzun sayfasına fikrimi söyler yorumumu yaparım.
Size önereceğim yazıya gelince bu yazınıza yorum yazmış İlhan Kemal dostumuzun Sabiha Küçüktüfekçi hocamızı eski bir yazısına yazdığı nefis bir analiz yorumu var âcizane o yazıyı okumanızı tasfiye ederim. http://www.edebiyatdefteri.com/yazioku.asp?id=87763
Değerli hocam; Daha öncede söylemiştim benim hayallerimi insanlığın yaşamında orduların olmadığı bir dünya süsler. Ha bu mümkünümdür bu gün için değil elbet ama bizler göreme sekte gelecek zaman dilimlerinde bunun olacağından hiç kimsenin şüphesi olmasın.
Nasıl bizler orta çağda, insanların diri diri yakılmasını veya canlı insanların aslanların önüne atılmasını ve coşkuyla alkışlayan insanların tavrını yaşamını ilkellik olarak görüyorsak.
O zamanlarda yaşayan insanlar muhtemelen vay be demek insanlar eskiden beyaz çizgiyi geçtiği için birbirlerinin kafasına dipçikle vurup bayrak direğine çıkan insanları kuş gibi öldüre biliyorlarmış üstelikte bunu hararetle isteyen insanlarda varmış deyip hayretle karşılayıp bunu bir ilkellik olarak göreceklerdir.
Saygı sevgi selamlarımla.
Serhat BİNGÖL
Kıymetli dostum Ersin Bey
Önemli olan bayrağımıza yapılan saygısızlıktır ve bu saygısızlığı yapan failler bulunup ‘’hukuk ‘’ dışına çıkmadan hukuk içerisinde mutlaka cezalandırılmalıdır.
Yoksa nerde nasıl yapıldığının çok bir önemi yoktur yani ajitasyon yapmaya olayı dramatize etmeye farklı bir boyut kazandırıp toplumu germeye hiç gerek yoktur.
Bu arada o askeri birliğin komutanını sağduyusundan dolayı tebrik ederim.
Saygı selamlarımla.
evet üstadım malesef oyu içinde oyun var.mevlam hakkımızda hayırlısını nasip etsin
sami biberoğulları
Dualarımız hep aynı. Rabbim hakkımızda hayırlısını versin.
Selam ve sevgilerimle.
Ne denilmesi gerekir siz yazdıktan sonra,Bekleyelim bakalım işin içinden ne çıkacak.Soma'dan sonra ikinci üzücü olay..
Duyarlı yüreği tebrik ederim saygılarımla.
sami biberoğulları
Hep beklemedeyiz zaten. Soma'ya '' takdir-i İlahi '' dedik geçtik. Buna ne diyeceğiz peki?
Selam ve sevgilerimle.
Nasıl yorum getirsek bu yazıya?
Bu haberi okuduğum andan beri,
kara kara düşünüyor, derdimi paylaşacak bir insan evladı bulamıyorum.
Çok şeyi sineye çektim de bu güne kadar,
bu bayrak işi iyi koydu be....
Olmayacak böyle...
Bir çare bulmak lazım hocam.
Benim ciğerim böyle yanıyorsa, başkalarının da yanıyordur ve
bu elim olayın bir tezahürü olacaktı. olmalıdır...
Savaş ise savaş...
Ölüm ise ölüm...
Bir bayrak, ona kast eden candan daha kıymetlidir benim gözümde.
Bana atalarım bunu böyle öğretmiş.
Söyleyecek başka sözüm yoktur.
O bayrağı indiren derhal bulunmalı,
gereken cezaya çaptırılmalıdır.
Aynı olay bir daha tekrarlandığında ise,
Kıbrısdaki gibi, cezası anında kesilmelidir.
Bayrak bu, bayrak...
Boru değil...
sami biberoğulları
1985lerde, 1995lerde de bu ülkede terör olayları vardı ve bu gün artık dökülmeyen kan o günlerde fazlasıyla dökülüyordu. Hiç bir zaman bir insanın kanının dökülmesinden yana değilim ve olamam. Ama kan dökülmemesinin bedeli ülkem topraklarında bayrağımın gönderden indirilmesi, bir başka bayrak altında , sanki bir başka ülkenin toprağına giriyormuşumm gibi yolumun kesilerek kimlik tespitim yapılması olacaksa ben buna rıza gösteremem. Kimse kusura bakmasın.
Selam ve sevgilerimle.