- 551 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
MÜMKÜN MÜ...
Tutunmayı beceremedim ve tutamadım kendime verdiğim onca sözü. Hangi birini dile getireyim ki…
Emsalsiz senaryomun sessiz kahramanıyım. Sessiz olduğu kadar yılgın ve ıssız. Sınırları mürekkeple çizdim ilk günden beri. Çakıl taşları serptim yürüdüğüm yola. Olur da kaybolurum, en azından istikametimi tayin etmek adına. Bilemedim ki, tutturduğum yol bir o kadar ahenksizmiş tutamadığım sözlerime rest çeken. Rest çekmek, belki de önce benliğime çektim resti. Ne varsa yıkık dökük bir araya getirmeye çalıştım.
Candan ve bir o kadar mecalsiz. Bak, bir gün daha devrildi geceye. Kuşlar çekildi yuvalarına. Hani nerede o sessiz çığlığım. Bangır bangır çalarken en hüzünlü şarkıyı, hala teneffüs etmekteyim o boğucu havayı boğulmamak adına.
Yorucu bir maraton yolu hızlı adımlarla adımladığım. Neresinde başlasam ki ve hangi birini sıraya dizeyim yarım kalan düşlerimin. Karar vermek hem de kötü bir karar olsa bile. Zira en kötü karar bile bin kez olumludur kararsızlıktan. Kararsız ve bir o kadar zararsız bir kimlik benimkisi.
Demin demledim birazdan içeceğim çayı. Demi fazla oldu sanırım. Demsiz bir düş ertesi iyidir demlenmiş çayı yudumlamak. Saçmalamak istiyorum bu gün hatta şu an hem de hiç saçmalamadığım kadar. Saçmalamadım da ne oldu tüm saçmalar kalbime isabet etti. Saçma sapan bir hayat. Ne varsa içinde biriken tortusu ta içime çöktü. İçim dışım bir derken bu sefer hedef tahtası oluyor insan. Nereye duvar çeksem ki… Sıvasını da tamamladıktan sonra sokarım başımı. Hatta belki görünmez olurum karargâhımda. Binlerce kural, binlerce racon. Hep derler ya; bu işin raconu şudur, misali. Benim raconum da sayısız matruşkayı birbirinin içinden çıkarmak. Tam bitti derken yeni bir kimlik peyda oluyor.
Söyleyin, sorunsuz bir hayat muhtemel mi. Sıfır hata, hır gür olmadan ve olabildiğince sakin.
Çektim tentemi de en tepeye. İstediği kadar bastırsın yağmur. Ya, erirse yüreğim. Şeker tadında ne varsa eridi işte. Belki de şeker tadında bir hayat hayallerimi süsleyen. Renk renk şekerler ve Hansel Gratel’deki pastadan yapılan ev. Yemeye de kıyamam ki. Zaten ne kıyabilirim ya da kıydım bu güne değin kendim haricimde.
Saçmalamak istiyorum bu gün. Her şey ve herkes o kadar saçma sapan ki. Keşke küçük ve yaramaz bir kız çocuğu olsaydım, alırdım elime sapanımı ve ne kadar cam çerçeve varsa kırardım. Belki o zaman bu denli kırılmazdı yüreğim.
Kim demişse, yalan söylemiş:’’Seni kıracağıma kafamı kırarım.’’
Haricimde kimsenin ne kafası kırıldı ne de toz duman etti her yeri. Nasıl da toz kalkmakta gidenlerin arkasından. Yoksa gelen yoktu da gidenler de mi hayaldi. Kim bilir, belki ben de bir hayalimdir; kimselerin bakıp görmeye tenezzül etmediği. Yoksa sen de mi bir hayalsin bulutların arasında birlikte yol aldığımıza inandığım.
Yağmur dindi dinmesine de hani nerede gökkuşağı? Hani dilek tutacaktım, hani nerede eteğimden dökülen taşlar. Taş taş üstünde kalmadı o günden beri. Nasıl bir depremse artık. Artçıları bile şiddetli. Akut el atsa dahi enkazın altındakileri asla çıkaramaz.
Ne tutundum ne de tutturabildim kıvamını. Sabır da lazım en az sükûnet kadar, seneler evvel yitip giden.
Saat vurdu gecenin on ikisini. Balkabağına dönüştü içinde yol aldığım araba.
Biliyorum, birazdan bozulacak tüm büyü. Yine, eski ben olacağım haricinde bu hikâyenin. Neden hikâyeler mutlu sonla biter de gerçek hayat tamamen farklıdır? Ya, hüzün nükseder ya da depreşir yaralar.
Fazla da ciddiye almamalı ne olayları ne de insanları hatta kendimizi bile ciddiye almamalıyız. Tadında bırakmalı ciddiyeti de hayalleri de.
Ne çıkar biraz da alayla karışık bir gidişat tuttursak. Bakın her yer güllük gülistanlık ve herkes ne kadar mutlu. Ne dert ne tasa. Ne kırgınlık ne yanılgı. Ne sızı ne acı.
Bugün ayın otuz ikisi ve yılın on üçüncü ayındayız. Nasıl da kar yağmakta tam da haziranın ortasında.
Mümkün mü mümkünatsızlığın penceresinden seyretmemek ve duyumsamamak…
YORUMLAR
Hikayelerin güzelliğinde bir hayat yaşamak güzel olurdu gerçekten.
Saati asla on ikiyi çalmayan bir güzel hikaye.
Tüm kabakları yok edilmiş,
tüm hüzünleri prangalara vurulmuş.
Biraz da,
tebessümlerle boyansın hayatımız canım...
Hep mi kaderin karası yazılmış anlımıza?
Birazcık rotası bozulmuş yazının galiba.
Biraz karamsarlık mı kokuyor ne?
Gülüm Çamlısoy
Güzellikler dilerim.
Sağ olun...
köyümüzün yaylasında bir pınar vardı suyu acı (kara su derler ) id,i pınarın adı acı su pınarı kalmış. ama mükemmel çayı çıkardı. çocukluğumda hep gider onun la konuşurdum öyle masum öyle deli akardı ki. sanki dünyanın tüm derdi tasası onda idi. okuyunca aklıma pınar geldi . sonrasında ben.
yazan yürege teşekürlerimle . saygılar
Gülüm Çamlısoy
Çocuk olmak ayrı güzel.
Kalemim aynı işlevi görüyor konuştuğunuz pınar misali. ve sorularımın cevabını tek tek alıyorum.
İyidir bazen sessizlik.
Teşekkürlerimle...