GÖK-DELenler ve mesCÎDler..
“Abi, işinden olmasaydın…” dedim ;
“Asıl iş bu… Onlar teferruat… Oyun… Gel kardeşim sen gel… ” Dedi…
Öğle vakti, vergi müfettişinin yanından çıktığımızda saat 12’ ye çeyrek vardı… Cuma günü…
Etrafa şöyle bir bakındım bir minare görebilir miyim diye… Yüksek binaların ötesini görme imkânı yok sokak arasında…
Ne zaman böyle yüksek binalar görsem, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimizin, kıyamet alâmetleri ile ilgili Hadis-i Şerifi gelir aklıma… Ve;
“…Ey Hâmân! Benim için bir ateş yakıp tuğla pişir de bana bir kule yap! Belki Mûsâ’nın ilâhına çıkar bakarım(!)…” (28/38)
…
Bildiğim bir yer de değil ki görebileceğim bir nokta arayayım… Vakit te yok zâten…
Öyle olunca tek çare sormak… Ben de öyle yaptım….
Düşünüyorum da; İnsan, başka bir insana bir şey sorduğunda, kendi aklında bulunmayan bir bilgiyi, o bilgiyi taşıyan kimseden almayı umuyor.
Ödünç te değil üstelik; Bir nev’ î sadaka istiyor.
Kendisinden istenen kimse de aklının sadakasını veya zekâtını veriyor.İnfak ediyor yani…
Göz için de kulak için de bu böyle… Bu demektir ki her insan diğer insanların aklının bildiği, gözünün gördüğü, kulağının işittiği şeylere ortaktır aslında…
Bu, bir insanın malına ortak olmaya veya malından istemeye benzemiyor tabi… Malından veren kimse malının eksildiğini görebilir veya verirse eksileceğini düşünebilir… Ama bilgi için böyle bir şey düşünülmez. Bilgi almak; “Ateş almak” gibidir. Yanan ateşten elindeki çırayı tutuşturduğunda bir şey eksilmez ateşten… Bilâkis artmış, çoğalmış olur ateş.
Eskiden bizim köyde – birçok köyde olduğu gibi – her evde çakmaktı, kibritti bulunmazdı…
Ben hatırlıyorum, bizim eve ateş istemek için gelenler olurdu. Yanan ocaktan-sobadan elindeki çırayı tutuşturur ve evinin yolunu tutardı geri…
“Ateş almaya mı geldin” sözü bunun için söylenmiş anlaşılan.
Çünkü ateşi almaya gelen kimse, yaktığı ateş sönmeden evine varsın ki sobasını-ocağını yaksın.
Ya yemek pişirecek ya ısınmak için kullanacak… E haliyle elindeki ateş yanarken; "Ya otursaydın komşu…" denmiyor…
Neyse…
Asıl mesele zaten âit olmadığı yerde fazla kalamıyor insan… Kalsa da âciz kalıyor…
“Bülbülü altın kafese koymuşlar; İlle de vatanım” demiş…
Ben de bir iki günlüğüne geldiğim bu şehirde bülbül gibi kendi vatanımın hasretini çekiyordum;
Türkiye’nin Başkenti’nde bir başıma kaldığımda…
Baktım ki el arabasına sergi gibi diziyor ekmek parası için satmayı umduğu malları…
Yanına yanaştım;
- “Abi! bu yakınlarda bir cami var mı?
- Câmi yok ama mescid var!
- Nerede?
- Bak! Şu “Eren” yazan tabelâ var ya! Oradan gir…
- Eren mi?... Nerede?
- Gel kardeşim…
Demesiyle el arabasını, mallarını olduğu yerde sokak ortasında bırakıp beni de yanına katıp yürümeye başladı.
- Abi, işinden olmasadın… Dedim
- Asıl iş bu… Onlar teferruat… Oyun… Gel kardeşim sen gel… dedi
Nerede lavabo bulabilirim, nerede abdest alabilirim, nerede namaz kılabilirim gösterdi ve tekrar ekmek teknesinin yanına döndü…
“Allah işini rastgetirsin” dedim… Aklıma geldi ki; “Rast” …
“ Raslantı” anlamında mı kullanılıyor acaba? Ama ben “işini denk getirsin… Denkleştirsin” demek istemiştim…
O anlamda kullandım o sözü yâni…
Bir Cumâ Namazı’ nı daha ihsan eyleyen Âlemlerin Rabbına sonsuz şükürler olsun.
Saflarda yerini alınca insan, ne gurbet kalıyor ne yabancılık…
Şimdi aklımda “Acaba, İmam Efendi Fâtiha’dan sonra hangi âyetleri okuyacak” merakı var.
Bu aslında Rabbimle benim aramda… Ama şimdi yazarken söz buraya gelince içimden, içimde olanı da demek geldi…
Fâtiha’ dan sonra İmam Efendi hangi âyetleri okuyacak diye hep merak ederim ben. İçinde bulunduğum hâl ile ilgili bir veya birkaç âyet bekler gönlüm…
Ama asıl ve asıl;
İçinde “Kerim… Kamer… veya Ekrem”… geçen âyetleri beklerim.
Nedendir bilmiyorum ama bunların geçtiği âyetlerde bir başka oluyor içim…
Sanki o an… hani kalbim onikiden vurulmuş gibi derler ya… Öyle oluyor…
Böyle şeyleri söylediğimde bir daha artık eskisi gibi olmayacak diye korkuyorum.
Ama korku sahiplendiğin şeyi kaybetme endişesinden doğduğu için de diyorum ki;
Neyi sahipleniyorsun ki bu kadar korkuyorsun kaybetmekten…
O nedenle de işte böyle içimdeki en özel his ve düşünceleri dahi söylüyorum.
Hem insan bir güzellik yaşıyorsa bunu Allah’ın lütfundan başka bir nedene bağlamasının doğru olmadığına inanıyorum.
Hani Abdulkadir Geylanî Efendimizden okumuştum. “Sen ne yaparsan yap. Takdir edilen rızık gelir seni bulur” diyordu…
E her şey sonuçta rızkımız olduğuna göre… Neyse işte… Bu benim düşüncem…
Zâten İmam Efendi de beklediğim âyetlerden okumadı sonuçta… Maun Suresi ile Kevser Suresi’ni okudu…
Allah’ ın tüm âyetleri güzel ve MuteBeRRdir gönlümüzce.
Lâkin bu Sureleri namaz kılan hemen herkes ta en başta öğrendiği için gönlüm istiyor ki hiç olmazsa Cuma’ dan Cumâ’ ya bunca insan toplanmışken kulaklar gönüller başka ayetleri de işitsin. Ama nedendir bilmem bir çok imam bu Sureleri okuyor…
Muhakkak vardır bir hikmeti. Benim beklentim farklı olsa da kimbilir o cemaat içinde kimlerin beklentisidir veya kimler anlaması gerekeni anlasın diyedir.
Ben de o esnada anlamam gereken asıl şeyleri kaçırmışımdır belki içim bu düşüncelerle meşgulken… Nedenim ne olursa olsun. O an aklımla da gönlümle de Rabbime yönelebilmeliydim.
"Yazıklar olsun o namaz kılanlara ki..." (107/4)
Âyetinin muhatabı ben değil miydim!
"Fesalli lirabbike venhar." (108/2)
Sâll’ imin Rabbim için olması gerekmez miydi! Aklımın nefsimin isteklerinden vazgeçmem, Nefsimi Rabbim uğruna kurban etmem gerekmez miydi!
Ben bilsem de bilmesem de rızkım neyse gelip beni bulmuştu zâten…
Yine de bir kulluk görevimi yerine getirebilmiş olmanın gönül rahatlığı ile çıktım mescitten… Allah kabul eylesin inşaALLAH cümlemizin kulluğunu…
Mescitten çıktıktan sonra… Gerçi mescidin içine giremedim içerisi doluydu. Dışarıda otoparka serilen hasırların üzerinde yer bulabilmek mümkün oldu.
Bir apartman altı… Ankara Havası buz gibi.. Bir de böyle iki yandan esen bir yerde… Ama dedik ya; Bülbülü altın kafese koymuşlar ille de vatanım demiş…
Altın kafese değişmezdim o an o soğuk yerdeki hasırı…
Neyse!
Şimdilik burada bağlayalım sözü…
İşte ben de yaşadıklarımdan infak etmiş oldum böylece…
Kimin nasıl bir rızkı vardır bunda ancak Er-Rezzâk olan bilir…
Muhammedi Muhabbetlerimle…
17.12.2013 - 13:45..
YORUMLAR
halimkok
Saygılar
halimkok
Diyecektim. (Yazdığım mesajı düzeltme imkanı bulamayınca düzeltilmiş haliyle bir kez daha yazdım)