- 1678 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
ÖZGÜRLÜK İSTEYENLER ÖZGÜR MÜ ?
Hikaye
Zenci köle de özgürlük istemiş,
Sormuşlar: ne istersin hayatta seni mutlu edecek?
Zenci bir kölem olsun isterim.
Paradoks
Tutsağı değimliyiz ‘ fikirler’imizin./alışkanlıklarımızın.
Seçtiğimizi sandığımız ‘izim’lerimizin.
Bizim özgürlüğümüz kimin esaretidir.
Biz gülünce kim ağlayacaktır.
Kategorize edilmiş mutluluklar
Kuşlar özgürmüdür gerçekten, ya balıklar.
Aslan neden işaretler sınırlarını?
Biri bana söylesin ülkemizde hangi özgürlük yok?
Bu araba yakanlar, cam çerçeve kıranların istedikleri özgürlük nedir?
Her çeşit parti, her çeşit fikir , her çeşit cinsellik serbes …
Yeni nesil özgürlükten kuralsızlığı anlıyor. Oysa sonsuz kuralsızlığın sonunda toplum dibe vurur ve peşinden çözüm için tam zıddı olan baskıcı rejimler gelir. Batının istediği de bu. Ülkeleri baskı altında tutmak …
yukardaki resimde yakılan otobüsün önünde poz veriyorlar. Ne kadar ilginç değil mi?
Basınla ilgili olanları dert etmeyin kendinize çünkü onların şamatası ihalelerle, büyük paralarla ilgili.. basın büyük bir sektör, başka büyük yatırımlarında ayrıcalıklar elde etmek için kullanılan bir silah. yandaş basın iktidara göre isim değiştirir. Zaten hakaret özgürlüğü de var.
aşağıdaki alıntı yazı çok manidar.
Bu tezin en ünlü savunucularından birisi, 1829-1901 yılları arasında yaşamış, İskoç kökenli bir Amerikalı gazeteci: John Swinton. New York Times Gazetesi editörü Swinton’un daha o yıllarda meslektaşları tarafından şerefine verilen bir akşam yemeğinde yaptığı konuşma, bu konuda mihenk taşı kabul ediliyor: "Dünya tarihinin bu aşamasında, Amerika’da özgür basın diye bir şey olmadığını, siz de, ben de biliyoruz. Hiçbiriniz sahici kanaatlerinizi yazmaya cesaret edemezsiniz, etseniz bile, asla basılmayacağını bilirsiniz. Ben, gerçek düşüncelerimi bağlı olduğum gazeteye sokmamak için para alıyorum. Sizler de benzer paraları, benzer nedenlerle alıyorsunuz. Aranızda gerçek düşüncelerini yazacak kadar aptal olanınız varsa, kendisini sokakta başka bir iş ararken bulacaktır. Gerçek düşüncemin gazetemin tek bir nüshasında görünmesine izin versem, yirmi dört saat geçmeden işimden olurum. Gazetecinin işi, gerçeği yok etmek; açıkça yalan söylemek; saptırmak; kötülemek; servet tanrısına yaltaklanmak ve günlük rızkını çıkarmak için ülkesini ve soyunu satmaktır. Bunun böyle olduğunu ben de, siz de bildiğinize göre ’bağımsız basın’ şerefine kadeh kaldırmak da nasıl bir maskaralıktır?! Bizler sahne arkasındaki zengin adamların köleleriyiz. Bizler, ipleri çekildiğinde dans eden kuklalarız. Yeteneklerimiz, imkânlarımız ve hayatlarımız başkalarına aittir. Entelektüel fahişeler, bizler buyuz.
YORUMLAR
CESARETİ OLAN VAR MI?
Hürriyet !Kişilerin,toplumların tek derdi bu mudur?Aslında her şeyi yapabilmek midir?Yada her düşündüğünün ardından gidebilmek midir?Tüme mi varacağız yoksa tümden mi geleceğiz?Aslında o kadar zor bir kelime ki,ortaya attığımız yada anlamlandırdığımız kelimeler başımıza sorun oluyor.Ne uğruna yapılırsa yapılsın sonu ölümle biten hiçbir hürriyet,başarı sağlamamıştır.Tek hayat yaşıyoruz ve bedelini ben özgürlük için ödüyorsam,ben özgür değilim.Benim olmayan bir dünyada yaşamak,aslın da her şey benim olması gerek düşüncesi,bizi tutsaklığa sürükler.Ben maddenin tutsağı olduğumda neyin özgürlüğünü yaşayabilirim ki? Ne kadar özgür düşünce varsa hepsini kabul ediyorum.Lakin ne kadar özgür hayat varsa hepsini reddediyorum.
Dünyada verilen her özgürlük savaşı bir sonraki kuşaklara tutsaklığı getiriyor.Hiç bir toplum tutsaklıktan kaçamaz.O zaman verilen hiçbir hürriyet savaşının kıymeti yoktur.Bu durumda kişilerin toplumdan,toplumların diğer toplumlardan istekleri her zaman karşılıksız özveriye dayanacak.Eğer bedel benim dışımdaki bireye,topluma yarayacaksa,bencilliğimin ötesine geçemeyecektir.Çünkü geldiğim dünya benim isteğim dışında zaten tasarlanmıştır.Hiç bir insan varlığını hissettiği andan itibaren özgür değildir.Düşünce tarihide böyle değil midir?Hürriyet adına özgürlük adına eteğimizdekileri döktüğümüzde barajlar kurulur ve bir savaş verilmeye başlanır.Bu kez sahne iyi olanla kötü olan arasında başlar.Her zaman bu döngü gece gündüz gibi birbirini yeniler,giden gider kalanlar ortalıkta birbirlerine baş eğer.Felsefi düşünceler böylece yığılır yığılır ,ütopyalar hayalde kalır.Daha dün İskendiriye kütüphanesini yaktık sonra Kafdağı’nda anka kuşunu aradık.Daha dün din uğruna hallac-ı yardık,olmaz diyen nietzsche’yi çıldırttık.Bu durumda kimsenin dünyası kendine ait değil.O zaman bize ait olmayan bir dünyada misafir olarak geldik ,ne olarak döneceğimiz ise hep meçhul hep meçhul.
Şimdi cesareti olan var mı?-Neye ! diye cevap geldiğinde,soruyorum.Sizin görmediğiniz,asla ulaşamayacağınız hürriyete.Cevap aynen şöyle gelecek.Bizler özgürlük savaşı vererek gelecek nesilleri özgürleştireceğiz.Ya senden sonra mücadelesini verdiğin dava uğruna karşında biriken nefret?İşte şimdi sıra onlarda.Yine soruyorum .CESARETİ OLAN VAR MI?
Saygılar Ustaya