- 997 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beğeni
ŞU ERMENİ MESELESİNE BİR DE BİZ DOKUNALIM BAKALIM-20-
Lozan görüşmelerine 15 Aralık 1922 tarihinde Azınlıklar Alt Komitesinde Ermeni konusu tekrar gündeme gelmiştir. Komisyon Başkanı İtalyan Montagna görüşmelerde Ermeni yurdu konusunu tekrar açmıştır. İtalyan, İngiliz ve Türk temsilcileri arasında Ermeni yurdu konusunda şöyle bir konuşma geçmiştir:
Montagna ’Ermeniler için bir ulusal yurt yaratmak sorununun da ele alınması gerekmektedir.’
Rıza Nur Bey Türk temsilci heyetinin böyle bir sorunu görüşmeyi reddettiğini bildirdi. -
Montagna: Böyle bir karşılıkla yetinmenin mümkün olmadığını, bu sorun üzerinde bir görüşme gerektiğini bildirdi ve ’Türk temsilci heyetinin, müttefiklerin teklifini ne gibi sebeplerle kabul edilmez saydığını açıklaması, bu heyet için bir ödev olacaktır’ Dedi. İngiliz heyeti temsilcisi Sir Horace Rumbold, Montagna.nõn sözlerine katıldı. Montagna Türk temsilci heyetinden, bu konuya ilişkin tutumda direnmemesini rica etti. ’Gerçekten, Ermeni sorunu bütün bir dünyayı ilgilendirmektedir, üstelik bu sorunun bir çözüme bağlanması Türkiye’nin yararınadır.’ Dedi. Yine İngiliz heyeti temsilcilerinden Laroche da Montagna’nın görüşlerine katıldığını söyledi. ’Türk Hükümeti, belki de tezinin doğruluğuna Müttefikleri inandıracak kanıtlar öne sürecektir, fakat alınmış karar ne olursa olsun, bu kararın gerekçesi ciddi kanıtlarla gösterilmelidir. Müttefikler, Türk Temsilci Heyetinin açıklamalarını dinlemeye tamamiyle hazırdırlar.’ Dedi. -
Montagna: Müttefik Devletlerin, Türkiye.nin bağımsızlığına ve egemenliğine hiç de halel vermek niyetinde olmadıklarını bir kez daha hatırlatmayı gerekli gördü.Müttefik devletler yalnõz bu sorunun, bir adalet ve hak gözetirlik zihniyeti ile incelenmesini istemektedirler, bu istek de Türkiye’nin yararõnadır.’ Dedi.
20 Aralik 1922 tarh’ndeAzınlıklar Alt Komitesinin oturumunda gene Ermeni konusu tartışılmıştır. Bu oturumla ilgili Dr. Rõza Nur Bey daha sonraları şunları söylemiştir : 20 Kanunuevvel içtimaında Amerika delegesi Ermeniler için Ermeni yurdu istedi ve bunu insaniyet namına lazım olduğu söyledi. Ben de: ’ Madem ki Amerikalılar insaniyet için Ermenilerin rahatlarını istiyorlar ve kendileri insaniyete hizmet gayretindedir. Bu halde onlara Amerikada yurt versinler.’ dedim. ’ Niçin?’ dediler. ’ Çünkü, Türkiye’de henüz konfor yoktur. Amerika tamamiyle teşkilatı yapılmış rahat ve saadeti yerinde zengin bir memlekettir. Ermeniler orada çok rahat olurlar.’ dedim. Hepsi güldüler. Amerika delegesi de güldü zabıt nameye bunu koymamışlar. Montagna ’ Yarın yılbaşıdır. Bunu yılbaşı hediyesi olarak ver ’ dedi. ’Bizde yılbaşında hediye vermek adeti yoktur. Hem bu Hıristiyan yılbaşısıdır, hem de bu adet sizde var, siz veriniz .’ dedim. Buna da güldüler. Biz de güldük celse de kapandı. Bunu da zabıt nameye koymamışlar.
Gerçekten de Dr Rıza Nur’un dediği gibi Amerikan delegesi ile yapılmış olan bu konuşma Lozan’da tutanaklarda yer almamıştır.
[ Görüldüğü gibi Lozan’da Ermeni meselesi ile ilgili ilk görüşmeler tabiri caizse bir geyik muhabbetinden öteye gitmiyor.]
20 Aralık’ta yapılan bu oturuma genel olarak baktığımızda, Müttefiklerin Ermeni yurdu konusundaki tutumlarının çok fazla ciddi olmadığı anlaşılmaktadır. Bundan olsa gerek Amerikan Dışişleri Bakanlığı delegasyondan, Ermenilere korunmuş bir bölge sağlanması konusunda Müttefiklerin Türklerden ne gibi istekleri olduğunu, Ermenilere vatan olabilecek yurt konusunda herhangi bir teklifleri olup olmadığını sormuştur.
[ İlk ciddi teşebbüs budur. Yani bizim tabirimizle eşeğin aklına karpuz kabuğunu getiren Amerika olmuş. ]
Bu durum karşısında Lord Curzon( İngiliz temsilcisi ) genel bir ifadeyle, Türkiye’den Ermenilere ’milli yurt’ istemiştir. Milli kelimesinin kullanış biçimine bakacak olursak Lord Curzon sanki yüzyıllardan beri Türk topraklarının Ermenilerin milli toprağı imiş gibi bir çağrışım yapmıştır ki, daha sonraları da Amerikalılar ’Milli yurt’ ifadesini kullanmışlardır.
22 Aralık 1922 Azınlıklar Alt Komisyonunun toplantısında . Genel af gündeme gelmiştir. Türkiye, Türkiye’de oturan azınlıkların işledikleri suçlar için af ilan etmeyi kabul ederken, Türkiye’den ayrılmış olanlar için affı kabul etmiyordu. Yani Türkiye’den kaçan Ermenilerin aftan yararlanamayacağı ve bir daha Türkiye’ye dönemeyeceklerini ifade etmekteydi. Daha sonra yapılan Azınlıklar Alt Komisyonunun oturumlarında Amerika delegesi, genel affın kapsamında Türkiye’den kaçan ya da sürgüne gönderilen Ermenilerin de olması gerektiğini ifade etmekteydi. Aynı gün yapılan oturumda Montagna azınlıklar temsilci heyetinin dinlenmesini talep etmiş, ancak Rõza Nur Bey bu talebi hiçbir şekilde kabul etmeyeceğini belirtmiştir.
Bu gelişmeyi Rıza Nur şöyle anlatmaktadır: Bir gün ruzname, ekseriya bize yaptıkları gibi, celseden bir saat evvel geldi. Bunun gayesi bize cevaba, hazırlanmaya, tahkikat yapmaya vakit vermemek, Türkçesi bizi gafletle yakalamak... Ruznamede ’Bugünkü celsede Ermeni heyeti dinlenecek.’ deniyor... Hayret içinde kaldım. Ermeniler Lozan’a dolmuş, Ermeni yurdu diye paçaları sıvamışlar çalışıyorlardı. Alıklaştım. Derken pek kızdım. Demek bize oyun ediyorlardı. Behemehal bunları dinleyeceklerine hükmettim. ’Ben de onlara oyun ile mukabele edeyim de görsünler.’ dedim. Celseye iştirak etmeyecek, fakat bunu ani yapacaktım. Toplantıya yarım saat kala bir not yazdım. Kendi imzam ile imzaladım. Bunda diyordum ki: ’Ben size söylemiştim, bunları dinleyemezsiniz. Dinlemek isterseniz de biz gelmeyiz. Hem Ermeni, devlet değil ki. Biz devletlerle müzakereye geldik. Bu sebeple celseye gelmiyoruz.’ Celseyi yapamamışlar, fakat hususi mahiyette diye Ermenileri dinlemişler ancak bunları zabıtnameye geçirmemişler.
Rıza Nur’un bu hareketinden sonra Montagna Ermeni konusunda Rıza Nur’la görüşme yapmış ve onu ikna etmeye çalışmıştır. Ermeni yurdu konusu günlerce Azınlıklar Alt Komisyonunu meşgul etmiştir. Amerikan heyeti de bu konuda ısrarcı tavırlar göstermeye başlamıştır.
30 Aralık 1922 tarihinde Ermeni meselesi konusunda tansiyon birden yükselmiştir. Çünkü Amerikan Temsilci Heyeti, Azınlıklar Alt Komisyonu başkanına bir bildiri sunmuşdur. Bildirinin özeti Ermenilere bir sığınak hizmetini görecek özerk bir bölgenin yaratılmasıdır.
[ Ancak Amerika bu teklifini sadece ve sadece kendi ülkesinde yaşayan azınlıklara ( Özellikle Ermeniler şirin görünmek, bu arada Ermeni meselesi ile ilgili sorumluluğunu üzerinden atmak için yapmıştır çünkü komisyona sunduğu net bir özerk bölge tarifi bile yoktur. Öyle görülüyor ki Ermeni Narodukyan’ı dinlemişler ama not bile almamışladı ]
6 Ocak 1923 tarihinde Azınlıklar Alt Komisyonunun yaptığı oturumda Başkan Montagna Ermeni yurdu konusunu bir daha açmış; Türklerden Anadolu’da bir Ermeni yurdu kurulmasını istemiştir. Arkasından İngiliz heyeti temsilcisi Rumbold da Montagna’yı desteklemiştir.
Dr. Rıza Nur Bey olayı şöyle anlatmaktadır: 6 Ocak 1923 celseleri sonlarında Montagna Ermeni yurdu meselesine geçti. Dedim ki: ’ İtilaf devletleri Ermenileri kendilerine siyasi alet yapmışlar, ateşe saldırtmışlardır. Kendi devletleri aleyhine isyan ettirmişlerdir. Bunun neticesi onların te’dibi ( Cezalandırılması ) olmuştur. Te’dip ile sari hastalık, açlık ve hicret ile kırılmışlardır. Bunun bütün mesuliyeti bize değil, İtilaf devletlerine aittir. Ermenilere mükafat lazımsa siz verin!... El malı ile dost kazanılmaz. Ermeniler mazlum imiş, onlara yurt, istiklal verilmeliymiş. Biz bunlara kaniyiz. Ancak dünyada mazlum millet bir tane değildir. Mısır hürriyeti için birkaç defadır ve daha dün kan içinde çalkalandı. Hindistan, Tunus, Cezayir, Fas hürriyetlerini, yurdunu istiyor. Hatta İrlandalılar yurtları, istiklalleri için kaç asırdır, ne kadar kan döktüler?... Siz bunlara istiklallerini, yurtlarını verin, biz de Ermenilere derhal verelim. Bütün bu okuduklarınız keelemyekundur. Bu şart dahilinde burada duramayız. Celseyi terk ediyorum’ dedim. Ayağa kalktım. Bu sözlerim çok ağırdı. Hepsi pancar gibi kıpkırmızı idi. Zabıtnameye sözlerimin bu son kısmını da geçmemişler. Zabıtnameler ile istedikleri gibi oynuyor, tağşiş yapıyorlardı.( Değiştiriyorlardı ) Montagna pürtelaş: ’Celseyi terk edemezsin! ’ diye bar bar bağırmaya başladı. Yõrtınıyor. Dedim ki: . Celseyi terk edemeyiz mi?. Montagna: . Evet, edemezsiniz!.... diyor. Dedim ki : ’Türk heyetini burada tutmaya kadir kuvvet var mı? Celseyi terk ediyoruz, görünüz.’ Montagna hala bağırıyor ’ Celseyi terk edemezsiniz.’ Diyor. Tepiniyordu. Diğer delegeler, birbirine karışmış herkes hayrette... Biz çıktık, gittik.
Lozan Konferansı sırasında Türk heyeti bütün oturumları T.B.M.M..ne telgrafla bildirip, T.B.M.M. den de heyete rapor gelmekte idi. 6 Ocak 1923.de olan gelişmeler, 7 Ocak 1923 tarihinde şu telgrafla T.B.M.M..ne bildirilmiştir: ’ Heyet-i Vekile Riyasetine Tel. No. 198 7 Ocak 1923 . Bundan sonra müttefikler müteakiben Ermeni yurdu, Asuri, Geldani yurdu içün müteakib mufassal beyanat ve müddeiyata başladılar. Rıza Nur Bey bu beyanata müsaade etmeyeceğini ifade ve Reisden vakti ile söz almak hususunda tekaddüm ve õırar etmiş ve nihayet Reisin çabalamasına rağmen komisyonu, heyeti ile beraber terk ederek çekilmiştir. Ermeni mesailine söz söylemek, teklifat yapmak içün emr-i vaki ihdasına çalışan müttefiklere karşı, vaziyetini istilzam ettiği tedbir bu idi..’
Dr. Riza Nur.un, 6 Ocak 1923 tarihindeki celseyi terk etmesi uluslararasõ basında büyük yankı uyandırdı. 7 Ocak 1923 tarihli gazetelerde olayın haber ve yorumlarına geniş olarak yer verilmiştir. . Echo de Paris, Gazette de Lausanne ve Journal de Geneve. gibi birçok gazetede Türk heyetinin kararlı ve taviz vermez tutumundan bahsedilmiştir. Avrupa basınının yanı sıra Amerika hükümeti de bu olaydan oldukça fazla etkilenmiştir. 15 Ocak 1923 tarihinde Amerika Dışişleri Bakanına, Amerikan heyetinden yazılan mektupta; Türklerin Ermenilere yurt vermemesinden dolayõ duydukları üzüntüden bahsetmiş, Hıristiyan Ermenilerin bu duruma düşmelerinden dolayı dindar Amerikalıların büyük bir hayal kırıklığına uğrayacaklarını, ancak Ermeniler lehine yapõlabilecek fazla bir şey bulunmadığını, Ermenilerin en büyük destekçilerinin bile Ermenilere ayrı bir toprak sağlamak için savaşı göze alamayacaklarını bildirmiştir.
[ Oysa Ermeniler, onlar için yüzyıllardır birlikte yaşadıkları bir devletle savaşı göze almışlardı ]
Türkiye’nin izlediği kararlı tutum Amerika Hükümetini açmaza sürüklemiştir. Tek bir seçenek vardı o da Türkiye ile savaşmaktı. Ancak bunu göze alamamışlardır. Bu durum sadece Amerika için geçerli değildi. Müttefik devletler için de geçerliydi. Tekrar bir savaşa girmeye cesaret edemiyorlardı.Bu yüzden 6 Ocak 1923 tarihinden sonra Lozan Konferansında Azınlıklar Alt Komisyonun hiçbir oturumunda Ermeni yurdu konusu bir daha hiç açılmamıştır. Oysa Ermeni yurdu konusunda İngiltere, Fransa, İtalya ve A.B.D..nin ortak görüşleri Türkiye.nin Ermenilere toprak vermesi idi.
Bir de Lozan Konferansının sadece Boğazlar rejimi ve sorunu hakkındaki toplantı ve görüşlerine katılmış olan Sovyet Rusya’nın bu konu ile ilgili görüşlerini ortaya koyan bir belge, 25 Ocak 1923 tarihinde Sovyet Dışişleri Bakanı Çiçerin tarafından . Ermeni Dostları Birliğine gönderilen mektuptur. Çiçerin Bu mektupta konu ile ilgili görüşlerini bildirmiştir. ’Sizinle ve beraberinizdeki Ermenistan Milli Birliği üyeleriyle olan görüşmelerim sonucunda Lozan Konferansında Rusya, Ukrayna ve Gürcistanın Ermeni meselesi ile birlikte gözden geçirilmesiyle ilgilendirilmemiş olduklarını duydum. Halbuki bizim katılmamız bu meselenin doğru bir şekilde ve gerçek olarak çözümlenmesini temin ederdi. Şimdi size, Rusya ve Ukrayna Hükümetlerinin sayıları doğru olarak saptanacak olan Ermeni kaçaklarını hudutları içerisine almayı teklif ettiklerini bildiririm. Bu teklifin ilgililere duyurulmasını rica ederim.
Bu mektuptan çıkan sonuca bakacak olursak, Sovyet Rusya’nın da Müttefik devletlerden çok da farklı Ermeni meselesine yaklaşmadığını görüyoruz. Her ne kadar Sovyet Rusya Lozan Konferansında Boğazlar rejimi ve sorunu hakkında yapılan oturumlarda Türkiye’nin tarafında bir tutum göstermişse de ( elbette kendi çıkarları için) Ermeni meselesi konusunda Türkiye aleyhinde bir görüşü olduğu Çiçerin’in mektubunda açık açık görünmekteydi.
Her ne kadar Türkiye Lozan Konferansı sırasında Ermeni meselesi konusunda tek başına kalmışsa da ( esasında gündeme gelen bütün konularda yalnız kalmıştır ) kararlı tutumu sayesinde müttefiklerden önemli tavizler almıştır. 9 Ocak 1923 tarihli rapora göre, iki konuda müttefikler taviz vermiştir. Bunlardan birincisi; Müttefikler, gayri müslümler konusuyla ilgili isteklerinden vazgeçmişlerdir.İkincisi Milletler Cemiyeti’nin İstanbul’da temsil edilmesi fikrini bırakmışlardır. Ayrıca Türkiye’nin geniş kapsamlı genel bir af ilanını ve azınlıkların askerlik görevinden muaf tutulmasını reddetmesine itiraz etmemişlerdir. Tali komisyonun bu raporu İsmet Paşa ve Lord Curzon tarafından imzalanmış ve bir daha Ermeni konusu resmi görüşmelerde gündeme getirilmemiştir.
[ Yani daha önce de dediğim gibi... Yorgan gitmiş, kavga bitmiştir. (!) ]
----------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Not: Bu yazı dizisini okuyan ve facebookta özel olarak mesaj yazan bazıları ’ Lozan Antlaşmasının gizli maddelerini (!) Gönderiyorlar bana ve ’ Hocam yüreğin yiyorsa bunları da yazsana’ diyorlar.
O gizli maddelere baktığınız zaman gördüğünüz şey Lozan’da memleketin resmen satıldığı. Hem de Atatürk eliyle...Tabii ki sadece ve sadece ’ Lozan Antlaşmasının gizli maddeleri’ Diye önünüze sürülen maddelere baktığınızda durum bu. Neyse daha fazla uzatmadan sözü Murat Bardakçı’ya bırakıyorum:
Bakın Murat Bardakçı ne diyor:
Murat Bardakçı’nın 25 temmuz 2012 tarihli yazısı
İŞTE LOZAN’IN GİZLİ MADDELERİ
Dün, Lozan Anlaşması’nın imzalanmasının 89. yıldönümüydü. Bu yıldönümü vesilesi ile size bu anlaşmanın gizli tutulan, dolayısı ile
bilinmeyen bir başka özelliğinden bahsedeyim... Lozan’ın, üzerinde ’çok gizli’ yazan 21 maddelik bir ek protokolü vardır ve 24 Nisan 1923
günü imzalanmış olan anlaşmanın asıl maddeleri, işte bu bölümdedir! Herkesin bildiği yayınlanmış maddelerin hükmünün sadece yüz
seneliğine, yani geçici olduğu ifade edilir. Son maddede de anlaşmanın asıl hükümlerinin, imzalanmasının 100. yıldönümünde, yani 24 Nisan 2023’te yürürlüğe gireceği vurgulanır.
GİZLİ PROTOKOL
Bendeniz, anlaşmaya taraf olan bir Avrupa ülkesinin devlet kasasında muhafaza edilen bu gizli protokolü, yani Lozan’ın bilinmeyen maddelerini bundan senelerce önce çok güçlü bir dostumun vasıtası ile okuyup notlar alma bahtiyarlığına erişmiş nâdir kişilerden biriyim. Ama, yıllardır muhafaza ettiğim bu tarihî sır zamanla bana son derece ağır gelmeye başladı, taşıyamaz oldum ve bir başlangıç olarak, bazı maddeleri sizlerle paylaşmaya karar verdim... Bu kararı almamın ardında hem tarihe ve gerçeklere hizmet arzusu, hem de bir gazeteci sıfatıyla Lozan’ın aslını yayınlama önceliğine sahip bulunma hissi vardı...
İşte, Lozan Anlaşması’nın gizli maddelerinden bazıları:
MADDE 2: Türkiye, Boğazlar üzerindeki hâkimiyetinden 24 Nisan 2023’ü 25 Nisan 2023’e bağlayan geceyarısı tamamen vazgeçecek ve bölge, anlaşmada imzası bulunan diğer devletlerin hâkimiyeti altına girecektir.
MADDE 7: Türkiye 24 Nisan 2023 tarihi itibariyle bütün yeraltı servetlerini ve doğal kaynaklarını kullanma hakkından feragat edecek, bu hak anlaşmada imza sahibi olan diğer memleketlerin olacaktır. İş bu maddeye ormanlar, madenler ve bütün enerji kaynakları da istisnasız dahildir.
MADDE 9: Türkiye, Fener Patrikhanesi’nin ekümenik olduğunu kabul edecektir. Patrikhane 24 Nisan 2023’ten itibaren milletlerarası hükmî şahsiyete sahip olacak, Aya Yorgi Kilisesi merkez kabul edilerek 25 kilometre çapında ve Ayasofya’yı da içine alacak olan arazi bedelsiz olarak Patrikhane’ye devrolunacak ve burada daha sonra kurulacak olan Vatikan benzeri yeni devlet, geçmişin Bizans’ının hatırasını ihyâ edecektir.
MADDE 10: Ayasofya yeniden kilise hâline getirilecek ve Yeni Bizans Devleti’ne ait olacaktır.
MADDE 13:Hristiyan dünyasının organize edeceği her türlü misyonerlik faaliyeti serbest bırakılacak, Türkiye din değiştirmek isteyen vatandaşlarına her türlü desteği verecektir.
MADDE 17: Bu anlaşmanın imzalanmasından önce yürürlükte bulunan ama Türkler’in 1919 ile 1922 seneleri arasında sürdürdükleri silâhlı başkaldırı yüzünden uygulama imkânı kalmayan Sevr Anlaşması’nın bazı maddeleri de yine 24 Nisan 2023’ten başlamak üzere hayata geçirilecek; öncelik Ermenistan, Lâzistan ve Kürdistan projelerine verilecektir.
MADDE 21: İşbu anlaşma 24 Temmuz 1923 günü Lozan Palas Oteli’nin kömürlüğünde Türkiye Hariciye Vekili İsmet ile İstanbul’daki İngiliz Yüksek Komiseri Sir Horace George Montagu Rumbold tarafından gizli olarak imzalanmıştır.
YOKSA İNANDINIZ MI?
Lozan’ın nasıl kan ve gözyaşı ile dolu senelerin ardından ve hangi şartlar altında imzalandığını düşünmeyi bir türlü akıl edemeyip yıllardan bu yana "Lozan’ı zafer falan zannetmeyin, apaçık bir yenilgidir", "Bağımsızlık belgesi falan değil, Türkiye’yi ele geçirme planıdır",
"İmzalanmasının üzerinden hele bir asır geçsin, bilmem nemizi işte o zaman göreceğiz" diye geveleyenler var ya... Aslı astarı olmayan hayâlî bir gizli protokolün maddeleri imişçesine yukarıda yazdığım maddeleri bu zavallıların verdiği ilhamla uydurdum... Ama uydurduklarım da birşey mi? Bunlar "Lozan zafer değil, hezimettir" diye geveleyenlerin daldıkları rüyada açmaladıklarının ve etraflarını sarmış birkaç avallıyı da ikna ettikleri palavralarının yanında zemzemle yıkanmış gibi kalır!
[ İYİ KAPAK OLMUŞTUR UMARIM))))))))) ]
Gelecek bölümde okuyacaklarınız karşısında gözlerinize inanamayacaksınız. Meğer Ermeni katliamı varmış ama bunu biz değil Kürtler yapmış (!) Yok yok Kürtler de değil, Sabatayistler yapmış. ( Belgelerle hem de )
Yukarıdaki resim dönemin gazatelerinden biridir( Hangisi olduğunu tespit edemedim ) Büyük yazıda ’BU GÜN SULH( Barış) BAYRAMI. HAKİKİ HALAS (Kurtuluş) VE İSTİKLAL BAYRAMIDIR’ Yazıyor.
YORUMLAR
Hocam bu bölümü dün akşam okumuştum ancak bir türlü yorum yazmama rağmen yorum sayfaya geçmedi nedense Benim bildiğim yüz sene kendi kaynaklarımızı kullanmamak gibi yüz seneden sonra kendi sınırlarımız içinde istediğimiz gibi söz sahibi olabilmek ve kaynaklarımızı kullanmak çıkarmak işlemek meğerse tam tersiymiş ikibin yirmiüçten sonra nolacak bu türkiyenin hali şimdi boşuna ümitleniyormuşum meğerse kolay gelsin saygılarımla
sami biberoğulları
2023ten sonra bir şey olacağı yok. Anlasana o belge diye ortaya konan şeyler birilerinin oturup masa başında uydurduğu şeyler.
Selam ve sevgilerimle.
bu seri kitap haline getirilmeli hocam....büyük emeğin var ve ben diyorum ki Sami hocamın iki arkada ikide önde gözleri var bunu da korkusuz yüreği ve eşsiz kalemi ile tamamlıyor...
SEN İYİ BİR ARAŞTIRMACI NESLİ TÜKENMİŞ BİR ÖĞRETMENSİN...SAYGILAR EN BÜYÜĞÜNDEN...
sami biberoğulları
Gerçekten de oldukça fazla raştırıyorum ama araştırmaları hep internetten yaptığım için ve bu sanal alemde çok rahatlıkla yalan söylenebildiği için işin doğrusu zaman zaman sıkıntılar yaşıyorum. Bu arada belge diye burnuma bir sürü şey dayayan oluyor ( Örneğin Lozan Antlaşmasının gizli maddeleri gibi ...Sonra bakıyorum adamlar bir yazının tamamını değil bir kısmını kırpmışlar, internet ortamında ''İşte Lozan'ın Gizli Maddeleri '' Diye milletin beynini iğfal ediyorlar )
Bu seri bir kitap olur mu? Bildiğim kadarıyla internet sitelerinden yapılan alıntılarla kitap olmuyor ama yine de araştıracağım bu konuyu.
SELAM VE SEVGİLERİMLE.
Karışık bir bölüm.
Bu Lozan Konferansı hakkında çok yazılmış, çok çizilmiştir.
''Lozan Zafer mi, Hezimet mi'' kitabını,
genç bir üniversite öğrencisi iken okumuştum.
Karşı mahallemizdeki bir ağabey tarafından yazılmıştı.
Kadir Mısıroğlu.
Komşumuz kitap yazar da,
bizlerin okumaması doğru olur mu?
Olmaz tabi ki.
Okuduk.
Sonuç?
Şu anda aklımda kalan bir şey yok ama,
uzun yıllar Lozan'a iyi gözle bakmadığımı hatırlıyorum.
Akli selim düşündüğünüzde,
orada Türkiye'yi temsil eden insanların işi hiç de kolay değildi.
Bir şekilde,
vatanımızı bu güne taşımamızı sağladılar.
Ve,
bu gün o kutsal vatan tehdit altındadır.
Hocam...
Çok şey öğrendik sayenizde.
Sağ olun.
sami biberoğulları
Kadir Mısıroğlu'nu çok uzun zamandan beri bilirim. Türkiye'de hiçbir akademisyen tarihçi onu bir tarihçi olarak kabul etmez. Aynen Mustafa Müftüoğlu gibi. İsabetli tesbitlerinin yanında tamamen sdaçmaladıkları da bir o kadar fazladır.
Lozan Antlaşmasına gelince: Yapılabilecek bir antlaşmanın en iyisi miydi diye tartışılabilir. Burnumuzun dibindeki adaların verilmesi tartışılabilir. Lozandan hemen önce Saltanatın ve Hilafetin kaldırılması, daha kıyafet inkılabı yapılmamış olduğu halde Lozan'a giden heyetin kafasına şapkayı takmış olması tartışılabilir ama - Yanlış hatırlamıyorsam- otuz sekiz devletin müdahil olduğu bir antlaşmada bu gün hâla toprak yüzölçümü , stratejik konumu ve sahip olduğu kaynaklarıyla dünyanın en önemli kara parçalarından biri olan Türkiye'nin kurtarılması tartışılamaz bence.
Selam ve sevgilerimle.
Neden bizde amerikanın kızılderelileriyle uğraşmıyoruz onların haklarını savunmuyoruz onlar bize karışırlarken yüz sene önce aynisi şimdi yine ayni..
Tebrik ederim saygılarımla.
sami biberoğulları
Sorunun cevabı gelecek bölümde inşallah.
Selam ve sevgilerimle.