- 499 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
NOTLAR-2
Bir baştan bir başa sarmış memleketi taşeron canavarı… Nasıl da beslemişler? Nasıl da semirtmişler? Milletin kürsüsünden milletin gözünün içine baka baka… en yetkili ağızlar bu kölelik, sömürü düzenidir itirafında bulunurken… Doymamış, doyuramamışlar… daha yok mu diyor alev alev yanan cehennem ateşi gibi… işçinin emeğini, alın terini çoktan silmiş süpürmüş… kanla besleniyor maden ocaklarında…
Param-parça… Türk evi… Tanzimattan beri… Her ne yaşanmışsa Batı toplumlarında… bayağılık, süflilik, müstehcenlik adına…. Sinsi bir mikrop gibi… Girivermiş hemen topluma… metres hayatı, ensest ilişkiler… eli kulağındadır belediye başkanlarının erkek ile erkeğin nikahını kıyması…
Ne kazandık? ne kaybettik? Para, mal, mülk, ev, arsa, araba… ancak uzun bir tarih süreci olan kapitalist topluma alışamadık. Alışmak için ailemizi, çocuklarımızı, moral ve kültürel değerlerimizi kaybettik… Ruhumuzu kaybettik… İnsana güven duygusunu, itimadı, samimiyeti, sıcak ve candan olabilmeyi kaybettik… Sıcak bir gülümsememiz vardı çehremizde, onu kaybettik… Peki insanı insan, aileyi aile ve milleti millet yapan en başta, bu değerler değil midir?
Bizler Edirne’den hududu geçtikten sonra marktan başka bir şey görmez, düşünmeyiz demişti yıllar önce bir tanıdık. Edirne’den hududu geçtikten sonra marktan başka bir şey düşünmeyenlerin evlatları bugün yabancılık, yalnızlık, kaybolmuşluk ve eziklik duygusu çekiyorlar. Markın yerini alan euro ise onların dertlerine derman olmuyor.
Bu topraklara matbaa ne geç geldi, ne de matbuata düşman bu millet. Sadece okumasını sevmiyor, okumuyor. Tenha bir köşeye çekilip kitapla baş başa kalmayı bilmiyor. Tıpkı kendisiyle baş başa kalmasını bilmediği gibi. Yazılı kültüre alışık değil, İlle de sözlü olacak…
Kat be kat asma kilitlerle kilitlemişler… kitapları…21. yüzyıl Türkiye’sinde… mübalağasız...
Zamane delikanlısı;
“hapşu” dedi.
güngörmüş ihtiyar;
“çok yaşa evlat”
“sen de gör dede”
“gesuntheit”
“danke shön”
“bless you”
“thanks”
“a tes souhaits”
“merci”
“yerhamukellah”
“…???”
İhtiyarın dudakları kıpırdadı;
“yehdina ve yehdi kumullah”
Akşam yemeği… anne… belli ki yüksek bir mevkide görevli… çocuğu ile İngilizce konuşuyor, çocuk bülbül gibi şakıyarak annesinden su istiyor; “Mom, can you please give a cup of water please?”
Akşam yemeği… anne… orta halli bir memur olsa gerek… çocuk ise devlet okuluna gidiyor muhtemelen. Çocuk annesinden İngilizce olarak su istemeye çalışıyor “mother, give me please water of a cup?”
Akşam yemeği… anne… köylü olsa gerek… yer sofrasında aynı kaptaki yemeklere kaşık sallıyorlar... Çocuk annesinden su istiyor; “ ana gıı susadım bi tas su yetiştir.”