- 411 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Devlet 2
İttifakı köleci düzenle, artık; yenilen içilen şeyler nimet ve rızk olmuştu. Bu dönemde erken dönemin totem yasakları, dini iman nedeniyle temiz ve helal rızk oluşla belirtiliyordu. Diğer yandan da zenginin malını çalıp çalmamanızla belirleniyordu. Şimdilik efendinin sizin emeğinize el koymuş olması bir şey ifade etmiyordu.
Ortada bir mülkü olan vardı. Bir de mülkten yoksun olan. Mülkten yoksun olanın emeğinden demle söz edilmiyor, mülksüz olanın mülkü olanda çalışması gerektiği buyrulmuştu. Özne nesnel ifade dili bu tür ideolojiye göre yansıtılıp geliştirilerek, aksayan süreç olgu ve olaylarına anlamlar veriliyordu.
Şimdi iman, sınıfsal ideolojiydi. İman, ön ittifakı dönmedeki etki alanı oluşla etkimeye devam etse de; artık ittifakın imanından eser kalmamıştı. Bunu ilahlar takdir etmişti. Mülkü (rızkı-şansı) takdir etmek göki olan ilahların (mülkü olan yukarı yerli efendilerin) işi olmuştu. Takdir etme gibi yerleşen tanımlar efendinin köle rızkıyla oynamaması gibi göki olan ittifak içindeki varlıkların rızkları dağıtması türünden anlam, anlatım ve yorumlamalarla; eski kavramsal söylemler anlam bozulmalarına uğramaya başladı.
Tarihsellik, her bir sınıfsal inançların ve mülkiyetçi ilişkilerin türlü evrimiyle mülkü olan mülkü yöneten talihli grupları ya da şanslı kişileri süreç devletlindi, devlet edindirdi. Devletli kılınanlar da devlet olan bu zenginliği, bu mülkü çekip çevirmenin, mülkü elde tutmanın uzmanlık ilişkileriyle donandılar. Ezen ezilenler arasındaki çelişkilerin sürtüşmelerinden doğan rekabeti kült uzmanlaşmalarından karmaşık hale gelen devleti, tarihsellik; süreç seçme ayıklatmalarını yapa yapa bugünkü hale getirtmiştir.
Osmanlı da devletin adı, "mülktü". Bu nedenle topraklar, zanaatlar, ticaretler padişahın izinle kontrol ve tekelindeydi.
Bu nedenle 1800’lü yıllara değin devlet kavramı her daim farklı şekillerde kullanıldı. Bu anlatım şekli başlangıçtaki tarihselliğin akışı içindeki devlet kavramını oluşma evrelerini içermenin sürecine, uygun bir tanımdı.
Bir yandan ezen ezilen kutuplaşmaları ve bu kutuplaşmaları yöneten biçimleyen tutum (ahlak) ettiren iç süreçler bir yandan da çeşitli girişmelerle dıştan İttifaklarla, ikizleşen tevhitler yıllık, altı aylık, hatta mevsimlik devirlerle sırayla (çarkı felek usulü dönen devri daimle) ittifakı yönetimin başına geliyordular.
Bey, ensi süreçlini içinde olan kült kişileri; çarkı felek usulü dönen zaman sırasıyla (keşik nöbetleşe) yönetimin başına geliyorlardı. Yani ittifakı bir eski totem gruba ait kişi talihli oluşla yönetimin başına geliyordu. İşte bu talihli ya da şanslı olma işine de, devletli (şanslı-talihli) olma deniyordu. Şansını ve devleti (mülkü) elinde tutan kişinin başına da, devlet (malın-mülkün) kuşu konuyordu.
İttifakı oluşmalar içinde yönetime geliş şekli bir türden durum değildi. Bunlardan birsi de, çarkı felek usulüyle yönetimde bulunmaktı. Çarkı felek usul çerçevesinde mülki yönetimin tevhitçi başı; kimi kez grup içinde ya da gruplar arasında; koşu, yürüme, zıplama, atlama vs. türü müsabaka sonundaki sıralamaya göre devleti (mülkü) yönetiyordu. Bunu kazanan da yönetime gelip yine talihli oluyordu.
Sadece bu da değildi. Köleci ittifakı sistem, mal edinme ve mal edinememe ikilemi oluşla, mülk ve mülkün korunması üzerine inşa oluyordu. Köleci ve emperyal Osmanlı’nın devlete mülk, mülke de devlet demesi çok doğaldı. Örgütlenme yapbozları bu mülk edinme ve bu kabilden mülkü korumanın ekseni etrafına olan sarım lamalardı.
Giderek mülk Allah’ın olmuştu. Allah mülkü dilediğine vermişti. Padişah ta Allah’ın mutlak vekili ve gölgesi oluşla (asıl ne yaparsa gölge de onu eyleyişle), mülk padişahındı. Devlet, padişah demekti.
Açıkçası mülk sahibinin sıfatı devletti. Zenginlik devleti (mülkü) olmaktı. Ya da devletin sahibi olan kişiler, şanslı talihli olan mülk sahibinden olmaktı. Mülk üzerinde olan, devleti olmayan insanlarda bu mülkün kapsamı içinde oluşla; bir başka alınır satılır mülktüler (kuldular). Çünkü Allah’ın mülk verdiği (el rızkul Allah) rızklı kişiler, bu tür şansa sahip oluşla, talihli; seçilmiş kimselerdi! Köleci olan mülkçü ittifakı düzenin temel ideolojisi ve yapılanma iman kültü buydu.
Mülkü olmayanın kaderine de mülkü olanın, mülkünde; köle oluşla çalışmanın; alınıp satılmanın talihi yazılmıştı. Bu dünyada gülmeyenler öte dünyada gülecekti. Mülkü olmak demek, dönemlerin yönetiri olmasıydı. Yönetemezseniz köleyi çalıştıramazdınız. Şimdiki dönemde de, iş bulup çalışmanız bir başka şans talih işi olmuştur. Bu nedenle örgütlenmeyi finanse edemeden devleti yönetemiyordunuz.
Yani mülk=devlet=padişah aynı vurguyu değişik açılarda tekrarlıyor ve sürece yabancılaşılıyordu. Mülk dayanışan sınıf güç birlik ittifakı ile devletlerin güç birliğini, devletlerin güç birlik ittifakı ve tevhidi de, tevhidin (birliğin) başını ortaya çıkarmıştı. Bu nedenle "kara budun" olan (halk ta) mülk sahipliğiyle devletli olmanın, ya da padişahın kuluydu (kölesiydi).
Sürecek
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.