- 1031 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Kopan Kıyametin Bercestesi
Kendimle baş başa kaldığımda kader ile keder arasında cenge duruyorum.Bak bu gün de çırılçıplak çıktım savaş meydanına. Çattım önüme gelen her duyuya, çattıkça battım balçık deryasına. Umut umut, diye fırladım yatağımdan, beden fırtınalarına ninni söyleyen rüyalarımdan. Sen yakındın aslında bana; maskemin altına gizlediğim, gözümün kuyusunda beklettiğim, yüreğimin zarına sarıp sarmaladığım sendin. Devrik fincanlarda aradığım, kayan yıldızlarla dilediğim sendin.
Seninle büyürken beynim, yüreğim;
O bendim hasretinle delirdiğim.
Bir dolu başaktım ben rüzgarınla devirdiğin.
Ah beklenen; yem oldum kurda kuşa, şimdi karanlıklardayım. Geçerken uğrayan kuşun kursağında nafaka, bir dilenci torbasında sadaka oldum. Rızıktım bir kurdun diş kavuğunda… Acının gümrah memeleriyle emzirip eteğinin altında büyüttüğü çocuk acı kadar filhakika. Bir taraftan akıtıyordun gözyaşlarımı, bir tarafta güldürüyordun rüyalarımda. O sendin sen hem güldüren, hem de ağlatan…
Bir kuşun kanadı kadar kırıktım.
Tutulmamış söz kadar buruktum.
Bitkindim şahın ölüm haberini getiren ulak kadar.
Bak ellerim, bak gözlerim, bak yüreğim tarumar…
Bir melek dayanamayıp sildi gözyaşlarımı ve kahkahalar kattı gülüşlerime. Bir melek durmadan kadehimi dolduruyordu, abı hayatla yaşam sunuyordu ölüm yatağıma. Bir melek karanlığıma kandiller yakıyorduk ve dua okuyup üflüyordu nefesime. Sura üflendiğini sanıp kopardım kıyametimi. İndirin gökten zembilleri, çekin gemileri, kürekleri. Atın burçlardan aşağı sadık kalebentleri. Salın üzerine ağzından salya akan köpekleri, karışsın kanım salyalarına. Düşsün bakışlarım ayaklar altına. Çekip alın beni musallaya bin yıldır beklettiğiniz darağacından…
Ey beklenen; varlığıyla yaşatıp yokluğuyla öldüren sendin. Artık Pire haber salın uyansın uykusundan. Sorsun beni ahaliye; ahali susuyorsa, saklasın beni feracesinin arkasına. Pir susuyor eyvah! Yok mu arkamdan su dökecek bir el? Yok mu dağlarda yankılanacak bir ses, bu gök kubbenin altında çınlayacak bir nida? Bağışlayın, o bir âşıktı desinler en azından…
Sabaha yakışmayan bu dağdağada duramadı daha fazla, yüreğim dile geldi. Bağırdı kahır hanın kapısında avazı çıktığınca. ’Ne bekliyorsun,’ dedi? Gözünü bile kırpmadan beni avuçlarına bıraktığın maşukun yakmadı mı seni sükutun dergahında? Giriftar etmedi mi beni kanayan yaralara?
Eğdim başımı söğütlerce: O bendim ah/raz/lıktan,lal/lıktan,ama/lıktan nasibini alıp sunulana duçar olan. O bendim, sabrın tahtını yerle bir eden. O bendim suyun kaynağında çürüyen. Ve yine o bendim bir ömre bin ölümü deviren…
Nimet Öner
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.