- 833 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
İLLUMİNATİ HEYULASI
Korku imparatorluğu kurma savaşı, Siyonizm fikriyle Avrupa’da Osmanlı’nın son dönemlerinden başlayıp cumhuriyet döneminde de faaliyetleri devlet eliyle kapatma neticesinde palazlanması ne denli engellenmiş görünse de aslında varlığını yer altında sürdürmüştür. Kapatılma sürecinde bu harekâtın eli ve ayağı basının köpürterek devlete hibe ettiği tedavül mallarına demokrat partiyle beraber mahkeme kararları ile tekrar iadesi sağlanmış bulunmaktaydı.
O zamana kadar sayısı bir elin parmaklarını geçmeyen satılık Siyonist beyinler, yabani mantarlar gibi üredikçe üremiş hatta bir ara aynı parti tarafından kapatılma kararını kendi eliyle rafa kaldıran mebusların köstekli yuvası vazifesi görmüştür. Önü alınamayan Siyonist akımın yandaşları öyle bir kesret-i mukavemet göstermeye başladı ki; bütün vücudu saran sarmaşık gibi devlet dokularımızı işgale kadar yeltenerek hadsizlik alameti gösterdi.
Bu gelişme ve terakki hareketlerini Siyonist okulları açma, haddi hesabı kayda küreğe geçmeyen faaliyeti gizli müstatir vakıflar, siyasete yön veren gruplaşma ve manifesto ekipmanları teşekkül edildi. Ağını dünya denizine atan arsız bir balıkçı gibi, yedikçe doymayan bir tamahkârca bir siyasî anlayışla hükmetme iştahını ve misyonunu kimseye bırakmadılar. Aslında Adnan Menderes, (?) kahveci infiallerin altında da imzaları bulunan Siyonist akımın uşakları, demokrasi adı altında soyundurup adeta önlerinde kahpe dansöz yüzsüzlüğünde oynatmaktan geri kalmadı şanımızı dünya arenasında. Esas olarak bu; korku imparatorluğu kurma ve Türk milletini kabuğunda sindirme ile benliğine yabancılaştırma hareketinin merdiven başıydı.
Her adımda alanı daralan piramit tabanı misali, ahkâm kesilecek makamları arkasına almak; bu biri yıkılınca diğerinin devreye girdiği, tarih arenasında hükümran 17 devlet, âlemi titreten 4 imparatorluk sahibi milleti boyunduruğu altına almak, elbet kolay olmayacaktı! Siyasi manevraların içyüzünü okumaktan uzak körpe ve saf milletimiz ne hazindir bu kanlı ellerin kirli emellerine bir piyon olmadan öte gidemeyen (her ne kadar masonlukta 33. Derece çıkanları da olsa) bir paspas vazifesi görebildi ancak şahsiyetini satarak!
Cesaret tacını giymenin bedeli ödemeden eyyamcılığa kalkışıp günübirlik kahraman türetedursun Avrupa! İslam’ın tam bağrına diktiğimiz gönül sancağımızla mührümüzü bastık hakikate sadık tarihin alnı ak sathına! Varsın karalasın ve istediği kadar kabul etmesin içimizdeki satılık masonlar! Dilediği kadar inkâr etsinler damgasını toprağa düşen canlarla vurduğumuz zaferlerimizi. Bizi bilen bilir okursa şayet iffet ve şeref perdesi yırtılmayan hakîki tarihten. Bilmeyen ancak, Avrupa gibi kendi esâmesini okur gerçek ona aynada sırıtıp dururken!
Atlatmadan es geçtiğimiz badire mi kaldı? Dostlar mı görmedik bizler sırtımızdan hançeri eksik etmeyen? İşin hülasası dostlar; kurtlar sofrasında kelam yarıştırmak, hasımla bıçak savaşı yapmak, uçsuz bucaksız Budin’inden, Hotin, Belgrat ve Viyana kapılarında İslam’ın kutlu sancaktarlığıyla ölümü kucaklamak yürek işidir! Bu cesaret tacının tarih arenasında dik başıyla tartışmasız tek sahibi de yalnızca Türk milletidir vesselam…
Kalemdâr 19.03.2014 03:10:13
YORUMLAR
hocam
ciddi manada hakikate yapışık duyarlılığınız için size yürekten saygılarımı ve sevgilerimi sunuyorum...
illüminati konusu altında şekil alan konulardan ...oryantalizm... kurgusu bilimsellik ve din açısından sizin değerlendirmelerinizi ilgiyle bekliyorum...
saygılar...
kalemdar68
kalemdar68
kalemdar68
kalemdar68
Biraz kafamı karıştırdı ama,
sonu güzel bağlandı.
Hoş bir anlatım, iyi bir kalem.