Varolma İmtiyazı
Madem varız ve hayattayız, bilelim o halde, farkında olalım, hangi haklara sahibiz; yeterince sahip çıkabiliyor, kullanabiliyor ve koruyabiliyor muyuz onları?
Doğuştan gelen haklarımızı yani..
Yaratılmanın, var olmanın, dünyaya gelmiş olmanın bir imtiyazı olan haklarımızı.. Doğuştan gelen, yüce yaratıcının biz insanlara bahşetmiş olduğu haklarımızı..
Elde edilen değil, bir paye olarak verilmiş olanları.. Ulvi ve yüce bir paye olarak verilenleri..
Korunması ve dokunulmaması gereken,en saygın, en mutena yere konulması gereken haklarımızı..
………………………
Ne zarar verebilirsiniz,ne de başkalarının zarar vermesine müsaade edersiniz. Korumanız gereken en önemli meselenizdir.
Yaşama ve kişilik, yani kutsal haklarınız..
Bu hakka ne kendiniz ne başkaları dokunabilir. Doğdunuz ya da doğruldunuz, varsınız ve hayattasınız işte bu haklara doğrudan sahipsiniz. Kimsenin ona dokunmaya,onu almaya,ona kastetmeye hakkı yoktur.
Farkında mıyız, biliyor muyuz, yeteri kadar değer veriyor muyuz tartışılır.
Yasalarla teminat altına alınmış olan,geçmişten günümüze kadimden beri kullanılan bu haklarımıza.
Peki ne durumda bu kutsallarımız günümüzde. Kim ne kadar önem veriyor,yeteri kadar korunuyor mu yoksa ayaklar altında çiğneniyor mu?
Kağıt üzerinde, sözde insan hakları. Tüm taraflar imza koymuş,uyulsun denilmiş ama isimden öte geçememiş.
Bakın bir, her yaş ve cinsteki insanlara.. Çocuklara, kadınlara yaşlılara..
………………………….
Zorba bir düzen,gücü yeten gücü yetene. Ezilenler hep zayıflar,acizler ve güçsüzler. Ailede bile en çok hırpalanan kadınlar ve çocuklar. Bakar mısınız bir, çocuk yaşta işe zorlanan,emeği sömürülen,eğitimi yarıda kalan yavrulara.. Henüz küçük bir çocukken, minnacık bedeniyle sokağa salınarak çalışması istenen, oyuna bile doyamayan çocuklara..
İnsan en muteber bir varlık. Tüm canlılar içerisinde farklı bir yeri olan ve özel ehemmiyeti olan bir varlık.
İlgiye alakaya,korunmaya değer bir varlık. Biz ne yapıyoruz, böyle bir varlığı; atıyoruz yırtıcıların,vahşilerin,gözü dönmüşlerin önüne.. Kendi kaderine terkediyoruz.
Dünyada sayısız insan açlıktan,susuzluktan,yoksulluktan,barınaksızlıktan yaşamını yitiriyor.
Sayısız insan trafikten,doğal afetten,sebepsiz yere düşmanlıktan yok olup gidiyor.
Niceleri anlamsız savaşlardan,iç çatışmalardan,bölünmelerden yaşamını yitiriyor. Yani burda kişilik hakkından öte yaşam hakkı da ellerinden alınıyor.
Önce yaşam sonra kişilik hakkı. Önce yaşatacaksınız,sonra kişiliğini koruyacaksınız. Yüceltecek. taçlandıracak, onurlandıracaksınız insanı.
Peki nasıl olur bu, kolay mı o kadar, bir yere yazıp çizmeyle; yasa, tüzük, yönetmelik yapmayla mümkün mü?
………………………
Bu iş o kadar kolay değil. Oturmakla olmuyor.Hak verilmez alınır. Hep mücadele gerektirir. Yasal zeminde mücadele.. Şimdi az bulduğumuz haklarımız kim bilir nice zorlu süreçler aşılarak elde edilmiştir.
Kolay olmaz yani hiçbir zaman. Uğraş ve emek gerektirir. Dayanışma ve işbirliği gerektirir. Uzunca bir süreç gerektirir.
Kaçınmamak, yılmamak, usanmamak, geri adım atmamak gerekir bu uğurda. Kendinize ve başkalarına saygı duyuyorsanız. Yüce yaratıcının emanetine saygı duyuyorsanız.
……………………….
Biz bir emanet taşıyoruz üzerimizde. Verilen, üzerimize giydirilen emaneti. Taşıyıcıyız yani..
Sırf bu nedenle bile olsa sahip çıkılmalı ve korunmalı. Kutsallarımızdır çünkü onlar bizim..Bir kutsal varlığın en doğal hakkıdır onlara sahip çıkmak.
Kutsalı korumak,kutsala dokunmamak gerekir.
Onurlu insan yaşamı,onurlu insan duruşu için..
Kemal GÜL
27.02.2014
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.