- 981 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beğeni
Büyü
Büyü
Ayşe Anne kızının kapısının zilini çaldığında yorgunluktan nefes nefese kalmıştı.Kolay değildi ağrıyan bacaklarla tam beşinci kata çıkmak onun için. Yaşlanmıştı artık.
Zilin çaldığını duyan Gülay koşarak kapıya gidip kapıyı açtı.Annesinin yüzüne bakmadan
-Buyur geç anne bizde çocularla kahvaltıya oturacaktık,iyi oldu senin gelmen kaç zamandır birlikte kahvaltı yapmamıştık.
-Yüzüme bak Gülay,yine dayak yedin değil mi? Gözünün altı mosmor olmuş, elleri kırılır inşallah o kocan olacak herifin. Ata sözü dinlemeyen ulurmuş,kız kısmı kendi koca bulmaya kalktığında işte böyle manyakları sarar başına.
Gülay annesine hiç cevap vermedi. Zaten yirmi yıldır söylenmemiş hiçbir şey kalmamıştı.Kelimeler anlamsız,cümleler kifayetsizdi artık.Alkolik kocasının yıllardır çilesini çekiyordu.Kolay değildi öyle boşanmak,gençti ve iki çocuğu vardı.Çalışan bir kadın olmasına rağmen, boşandığında toplum baskısına maruz kalacağını biliyordu.Zaten adliyede çalışıyordu.Dul kadınların başına neler geldiğini girdiği davalardan çok iyi biliyordu.
-Yok anne başka çıkışım yok,bu ölse bir an öncede rahatlasam.Hani kumar söndürür,içki öldürür diyorlar ya! Laf anne,laf onlar.Sabahın köründe içkiye başlıyor,geceleri meyhanelerde,gece kulüplerinde dolaşıyor,içtiği sigaranın da hattı hesabı yok. Doktora götürüp ilaç aldım olmadı, hastaneye yatırdım doktor dövmeye kalktı. .bela işte anne!
-Bende o nedenle geldim buraya, Allahım af etsin, yapacağımızın yanlış olduğunu biliyorum ama;bir büyücü varmış. Hani diyorum ki; büyümü yaptırsak…
Gülay hiç düşünmeden
-“Yaptıralım Anne, yaptıralım büyüyü, kötülük için yaptırmıyoruz ki;yuvamı kurtarmak için yaptırıyorum, çocuklarım dağılmasın diye yaptırıyorum. Günahsa benim olsun günahların hepsi..”
“Hadi”dedi annesi “çabuk hazırlan,yolumuz çok uzun bir an önce çıkalım bu evden,yola koyulalım.”
Gülay acele ile hazırlandı.Sabaha karşı eve naralar atarak gelen kocasını yatak odasında uyur halde bırakarak çocuklarını yanına aldı. Büyü yapacak olan adamın istediği; eşinin fotoğrafı ve kirli atletini de çantasına koydu. Çocuklarını da gittikleri yerin neresi olduğunu hiç kimseye söylememeleri için defalarca tembihledi.
Uzun araba yolculuğundan sonra, büyücünün bağ evinin kapısına gelmişlerdi.Büyük bahçeli evin kenarlarında yüksek duvarlar vardı.Kapı kilitli değildi. Bahçenin içine girdiklerinde şahane bir güzellik karşılamıştı onları. Cadı bahçeleri kadar güzeldi. Ren renk ve çeşitli çiçekler adını bilmediği koyu gölgeleri olan ağaçlar,Ortasında fıskıyesi olan büyük bir havuz.Bahçenin tam ortasında büyücünün evine doğru giden elli metre uzunluğunda dar patika yolun kıyıları asmalar ve meyve ağaçları, yolun sağından ve solundan akan suni dereler anlatılmaz derecede güzel olmasına rağmen, huzursuzluk veren bir enerjisi vardı.Sessizce binaya doğru yürüdüler.Kirazlar sanki topla beni diyor,kayasılar mis gibi kokuyordu.
Binaya yaklaştıklarında,orta yaşlı bir kadın güler yüzle karşıladı onları.Binanın duvarının yanına konulan tahta kanepe üzerinde iki kadın oturmuş, sessizce konuşuyorlardı.
“Hoş geldiniz “ dedi ev sahibi kadın.Buyurun buraya oturun diyerek bahçe masasını gösterdi.
Bir tabak meyveyi masanın üzerine bırakarak.
“Buyurun,afiyet olsun, ben yanınızda da getirdiğiniz malzemeleri alayım.taze bir koyun yüreği lazım;ama bizde var dün kesmiştik hayvanı, Onun ücretini de ayrıca ödersiniz.”
“Öderiz” dedi annesi sessizce. Sıkıntılı olduğu belli idi. Alnından akan terleri siliyordu durmadan.
Gülay derin bir nefes aldı. Annesinin yüzüne üzülerek baktı. İkisi de içinde bulundukları durumdan memnun değildi. Denize düşmüşler yılana sarılıyorlardı.
Sıkıntı dolu iki saat geçirdikten sonra, ev sahibi kadın yanlarına gelerek.
“Tamam,burada işiniz bitti.Bundan sonrası size ait,okunmuş yüreği mezarlığa götürüp,ölüsü yeni gömülmüş bir mezarın içine gömeceksiniz.yirmi bir gün mezarda kalacak bu yürek, her gün, gece yarısından sonra,hoca efendinin size yazdığı duaları yedi kez okuyacaksınız.Dolunaylı bir gecede ciğeri mezardan çıkarıp,evinizde gece yarısı yakacaksınız.sonra meydana gelen kömürü bir şekilde alkolik kocana yedireceksin.Alkolü bıraktığına hayretler içinde şahit olacaksın. Bizim hoca efendi kaç alkoliğin derdine derman oldu. Bir bilsen…
Kadın konuşmaya devam etse de ikisi de dinlemiyordu.Bir an önce oradan gitmek istiyorlardı. Yüklü bir ücret ödeyip hızla oradan çıktılar.
“Yapacağız” diyordu annesi “yapacağız kadının dediklerini,başka çare bırakmadı bize alkolik kocan.”
Asıl bunları yapmak zordu.Mezar bul ,beklet, yak, yedir..”Öf “ dedi Gülay “ben bunları asla yapamam,yanlış şeyler bunlar…”
Annesinin öfkeli bakışlarını görünce sustu. Çaresiz yapacaktı bunları.
Ertesi gün akşam üzeri kalabalık bir gurupla mezarlığa gittiler.Mezarları dolaşıp yeni ölü gömülmüş bir mezar aradılar.Mezarcı bunlardan şüphelenmişti.Peşlerini bırakmıyor.Sürekli takip ediyordu.Bir türlü siyah torba içindeki ciğeri mezarın içine gömemiyorlardı.Sürekli dua ve yasin okuyorlar ruhuna fatiha deyip başını kaldırdıklarında mezarcı ile göz göze geliyorlardı.
Uzunca bir zaman bilmedikleri mevtanın başında dua okudular,mezarcı ölenin bir yakınları olduğuna inanmış olacak ki; oradan yavaşça uzaklaşmaya başladığında hepsi de sevindiler.Uzaklaştığından iyice emin olunca,annesi mantosunun içinde gizlediği çapa ile mezarın üzerinde derin bir çukur kazarak torbayı itina ile gömdü “ Allahım af et beni” diyerek ayağa kalktı.Hep birlikte mezarlıkdan çıktılar.
Yirmi bir gün gece yarısından sonra büyücünün verdiği duaları okudular.Dolunaylı bir gecede mezara gidip torbayı almaya gelmişti sıra..
Kalabalık bir gurup mezarlığın patikayı andıran yollarında,içinde yürek bulunan mezara doğru yürümeye başladılar. Haziran olmasına rağmen hava serin ve rüzgarlı idi. Garip duygular içindeydi Gülay,oradan kaçıp gitmek istiyordu;ama annesi asla buna izin vermezdi.
Hay aksi mezarcı yine onlardan şüphelenmiş,peşlerine takılmıştı.Tek sıra halinde on kişi arka arkaya yürürken mezarcı ile tam on bir kişi ediyorlardı.İçinde bulunduğu durum Gülay’ ın iyice sinirlerini bozmuş gülme krizlerine girmiş,kahkahalarını kıstıkça gak guk gibi acayip sesler çıkarmaya başlamıştı.
Mezarın başında yine dua okumaya başladılar,Bu sefer yanlarında hacı babaları da vardı.Nur yüzlü sakallı babamı görünce mezarcı onları takip etmez sanmışlardı.
Yanılmışlardı. Mezarcı az ileride onları gözetliyordu.Birden ekip arabasının ışıkları onların bulunduğu yeri aydınlattı.
Hangi ara mezarcı polis çağırmıştı.Hiç anlamamışlardı.
Neyse polisler adliyeden tanıdıkları olduğu için,sorun çıkarmamışlar,mezarcıda rahatlayıp oradan uzaklaşınca annesi mezarı kazıp siyah torba içindeki kokuşmuş et parçasını,yanında getirdiği çantanın içine koydu.
Eve dönünce annesi kokuşmuş et parçasını bir tavanın içine koyup üzerine alkol dökerek balkonda yaktı.Etrafı öyle bir pis koku sardı ki;uzak apartmandaki insanlar bile balkonlarında öğürmeye başladılar.
Gülay şu yanma,kömürleşme işi bir an önce bitsin diye dua ediyor.Bir yandan da annesine söyleniyordu..
“Anne “yangın var” diyerek şimdi itfaiye çağıracaklar,nasıl açıklayacaksın bunu,söndürelim atalım çöpe,günaha giriyoruz ikimiz de” dese de annesi durmadan alkol döküyordu tavaya.Neyse ki; bir müddet sonra yanma işi bitmiş,pis bir kömür ve ağır bir koku kalmıştı ortada.Hiç kimse itfaiyede çağırmamıştı.
“Al dedi annesi bu kömürleri,bir şekilde yedir kocana,kadeşin seni araba ile evine bıraksın.Acıkır biraz sonra alkolik kocan koyarsın çorbasına,az koy ha belli olmasın.”
“Yok” dedi Gülay, “ben yürümek istiyorum.Temiz hava dolsun çiğerlerime bu leş kokusu beni mahvetti. Zaten ev yakın, sokaklarda kalabalık..”
Hızla sokağa çıktı Gülay…..
Elindeki torbanın içinde ağırlığı yüz gram bile gelmeyecek olan büyülü bir kömür parçasını taşıyordu .Bir müddet sonra kolu yükü çekemez hale geldi. Çöp kuyusunun önünden geçerken..
“Asla” dedi “asla ben bunu yediremem kocama”
Elindeki torbayı çöp kutusuna fırlattı.
Kara bir kedi çıktı çöp kutusunun içinden, parlayan bir çift göz onu korkudan titretti.
Koşarcasına yürümeye başladı..
Arkasında miyav diyen kara kedi O’ nu takip ediyordu.
.
YORUMLAR
İnsan nelerden medet umuyor ne acı ki,belkiler onu bu hale getiriyor birde ondan medet umanlar.en güzeli yaradandan istemek ..
Tebrik ederim saygılarımla.
sareyaprak
Selamlar...
Allah kimseleri çaresiz bırakmasın. Çaresizlik insanoğluna akla hayale gelmeyecek şeyler yaptırıyor maalesef.
Ve yine maalesef ki toplumumuzda bu büyü denen şeyden medet umanlar ile çaresiz insanların çaresizliğini sömürenler oldukça fazla.
Gülay doğru olanı yapmış sonunda. Ama asıl yapması gereken doğruyu yapamamaış maalesef. Hele hele de çalışan bir kadın olarak böyle bir zulme '' Dul kadının başına neler geliyor '' Diye katlanması en büyük hata. Herhalde yaşadığı hayattan daha kötüsü gelmez.
Selam ve sevgilerimle.
sareyaprak
Koşulları ne olursa olsun,bir kadın kolaylıkla yuvasını bırakmıyor..mücadele ediyor yuvası yıkılmasın diye..o kadar çok örnek var ki ..ben bile bazı kadınları dinlerken,içime daral geliyor"yeter artık boşa şu kocanı" bile diyorum...
Dul kadınların toplum içindeki yerine hiç dokunmayacağım...çünkü uzun hikaye...yani kısaca kadın olmak zor zanaat:))))))
Zaten yirmi beş seneden sonra da bunlar boşandılar...Gülay her yolu denedi ama çıkış bulamadı.Her şeye rağmen kocasını ve yuvasını çok seviyordu....
Yorumun için teşekkür ederim...
Selam ve sevgiler....