- 649 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
TARİHİ İNÖNÜ DÜŞMANLIĞI
TARİHİ İNÖNÜ DÜŞMANLIĞI
Dr. Sadık Özen
Gün geçmiyor ki; Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ nin "İkinci Adamı", Büyük Atatürk’ün en yakın arkadaşı, "Birinci" ve "İkinci İnönü Savaşı" nın başarılı komutanı, "Lozan Anlaşması" nın Başmurahhası İsmet İnönü’ ye yalan ve iftiralarla saldıran birileri çıkmasın.
Kurtuluş Savaşımız’ da Büyük Atatürk le birlikte çalışan ve savaşan. Cumhuriyetin kuruluşunda O’ nunla birlikte hareket eden ve en büyük desteği veren İnönü’ ye reva görülenler vefasızlık ve nankörlük duygularının en belirgin örneğinin üstüne çıkmış ve "İhanet" niteliği kazanmıştır.
O kadar ki; ulusumuzu İkinci Dünya Savaşı’na sokmamakla gösterdiği olağanüstü başarı bile, muhalifleri tarafından "Milletin erkekliğini öldürdü" diyecek kadar hayasızca bir eleştiriye dahi uğratılmıştır.
Yaşadıkları süre içinde Büyük Atatürk ile İnönü’ nün arasını açabilmek için çeşitli desiseler yaratanlar, ölümünden kırk bir yıl geçmesine rağmen bu büyük insanın yakasından ellerini çekmiyorlar. Bu, damarlarında Türk kanı taşıyan ve Yüce İslamiyet dinine mensup olduklarını söyleyenlere yakışmayacak bir durumdur.
"Para ve pullardan Atatürk resimlerinin kaldırılması", "ABD ile yapılan İkili Antlaşmalar", "Türk Milli Eğitimi’ nin ABD’ nin emrine verilmesi", "Ege Adaları’ nın Yunanlılar’ a peşkeş çekilmesi", "Türkocakları" nın, "Halkevleri" nin, "Köy Enstitüleri" nin kapatılması, kendisini "Milli Şef" ilan etmesi ve kasıtlı olarak uydurulmuş daha birçok yalanla bu büyük insana saldırılar devam ettirilmektedir.
Bu sayılanlar arasında bir tek Büyük Atatürk’ün para ve pullardan resminin kaldırılması gerçek olup, onun da gerekçeleri ve açıklamaları vardır mutlaka. Kaldı ki, İsmet İnönü de bir insandır, istemeyerek hataya düşebileceği şeyler de yapmış olabilir. Üstelik önemli mevkilerde bulunanların etrafında yağcı ve goygoyculardan oluşan bir çember oluşturulması da söz konusudur. Ama bu tür şeyler, O’ nun bütün doğru yaptıklarının inkarına ve adeta linç edilmeye kalkışılmasına hak tanımaz.
Dünyanın en büyük devlet adamlarından İsmet İnönü hakkında ileri sürülen asılsız iddiaları, O’na duyduğum büyük saygı nedeniyle,bulunduğum her platformda yanıtlamaya ve savunmaya çalışmaktayım. Bu nedenle; sürekli araştırma yapıyor ve bu konudaki bilgilerimi derinleştirmek ve gerçekleri ortaya çıkarmak için çaba gösteriyorum. Böylece, O’ nu ilgilendiren konular hakkında oldukça bilgi sahibi olabildiğimi sanıyoyum.
Kanımca İsmet İnönü, hakkında uydurulan yalan ve iftiralarla dünyada en çok düşmanı olan ve ihanete uğrayan devlet ve siyaset adamıdır. Bunun bir çok nedenleri bulunuyor.
Bunlardan birincisi; Büyük Atatürk’ün en yakın arkadaşı oluşu ve Kurtuluş Savaşımızı birlikte başlatmaları, Cumhuriyeti kurmaları, Hilafeti kaldırmaları ve aralarında Laiklik ilkesinin de olduğu devrimleri yapmalarıdır. Osmanlı İmparatorluğu’ nın yıkılışındaki gerçekleri görmek istemeyen ve halifeliği tekrar getirmeye çalışan padişah yanlılarının düşmanlıklarından kaynaklanmaktadır.
İkinci olarak; Kurtuluş Savaşı sırasında cepheden kaçanlara İsmet Paşa tarafından "Vur" emri verilerek ihanetleri önlenen hainler ile çıkardıkları iç isyanlarla savaşı başarısız kılmaya çalışan ve "İstiklal Mahkemeleri" tarafından yargılanarak asılanların çocukları ve torunlarıdır.
Üçüncüsü; kendisinden daha kıdemli olan subaylar varken; İsmet İnönü’ nün Atatürk tarafından "Batı Cephesi Komutanlığı" ndan başlayarak, "Lozan Konferansı Başmurahhası" gibi önemli görevlere getirilmesi ve tam 6 defa Başbakan olarak atanmasının yaratmış olduğu kıskançlık ve huzursuzluklardır.
Dördüncü neden, Başbakanlık ve Cumhurbaşkanlığı dönemlerinde, İsmet İnönü tarafından, kendisine yapılan bazı görev isteği ve çıkar beklentilerine olumlu yanıt vermemesi olabilir.
En önemli neden olarak; bence bazı tarihçi ve yazarların, tarihi gerçekleri yazmak yerine, kökten dinciliğe ve etnik kökenlerine dayalı bir tutumla; Cumhuriyet rejimi, Atatürk ve İnönü’ ye karşı besledikleri kin ve husumet duygularıyla hareket etmeleri, yalan ve yanlış şeyler yazarak, iftira atarak halkı aldattıkları düşünülmelidir.
Nitekim, Ankara Dördüncü Ortaokul Müdürü iken Demokrat Parti’den adaylığını koyarak 1950 seçiminde milletvekili seçilen Zuhuri Danışman yazdığı Cumhuriyet Tarihi kitabında İsmet İnönü’ nün adını koymamıştır. Cemal Kutay denen sözde tarihçi ise İnönü’ ye olan düşmanlığını ölünceye kadar sürdürmüş ve İsmet İnönü’ ye karşı adeta kin kusmuştur.
Bunları takip eden Cumhuriyet ve Atatürk karşıtı bazı yazarlar ise birbirini takip ederek günümüze kadar gelmişlerdir. Bütün bu sayılanlar, beyinleri İsmet İnönü düşmanlığı ile yıkanmış yeni bir kuşak yetiştirme çabasında olmuşlar ve bunda da bir ölçüde başarı sağlamışlardır. Konuyu araştırma ve gerçekleri öğrenmeye çalışmayan bir zümre "Köroğlu’ nun gözü kör olsun" örneği bir durumla hareket etmektedir.
Ne yazık ki bugün, Cumhuriyetçi, Atatürkçü ve Ulusalcı geçinen bazı ünlü yazarlar arasında bile, kulaktan dolma bilgilerle, buldukları ilk fırsatta İnönü’ye saldıranlar olup, yaptıklarıyla Cumhuriyet ve Atatürk düşmanlarının dümen suyunda gittiklerini bile fark edemeyenler vardır. Zaman zaman, aynı platformda bulunduğumuz sorumluluk duygusundan yoksun bu insanlarla aramızda tartışmalar yaşanmaktadır.
Buraya kadar yapılan açıklamalardan sonra, bu yazının kaleme alınması nedenine gelelim.
Kurucu ortakları arasında yer aldığım "Ulusal Kanal" da, 22 Mayıs 2014 günü Hulki Cevizoğlu tarafından sunulan "İkna Odası" programında; bir zamanların dahilerinden olup, artık beyninin sulanmış olduğu anlaşılan, programın sunucusu kadar ünlü olan kişinin, eşiyle birlikte yarattıkları büyük rezalettir.
Aslında beyni sulanmış birinin zırvalamalarını dikkate almak bile gerekmiyor. Ancak, ulusun en büyük iletişim kaynaklarından olan bir televizyon kanalı ile ünlü sunucunun ona nasıl çanak tuttuklarını anlamakta zorluk çekiyorum. Ünlü sunucunun kimi, neye, nasıl ikna etmiş olduğunu da merak ediyorum.
"Lozan’ ı deldirtmeyeceğiz" sloganıyla İsviçre’den başlayarak bütün Avrupa’ yı ayağa kaldıran Sayın Doğu Perinçek’ in bu mahut program için ne düşündüğünü öğrenmek isterim doğrusu.
Bu programı izledikten sonra; sabahtan gece yarılarına kadar başından ayrılmadığım bu televizyon kanalını, ne yazık ki artık içimden gelerek izleyemiyorum.
Üzüntülerimle...
02 Haziran 2014
www.sadikozen.com
YORUMLAR
Yazı her ne kadar inönüye atfen yazılmış olsada bu vesileyle taraflı tarihçilik anlayışıyla daha ilkokuldan gencecik dimağlara servis edilen yalan yanlış tarihi bilgilerle yetiştiğimiz gerçeğinin tehlikesine dikkat çekmek gerektiğini düşünüyorum.
Tarih, tarafsız olunması gereken bir bilim dalı olmalı.Oysaki herkes kendi görüşü ışığında tarihe şekil vermeye kalkıyor.Bizlerde bu bilgi kirliliği arasında sürekli gel git yaşayan tarih bilgi(sizliği)mizle karşı karşıya kalıyoruz ne yazık ki.
Tarihi, tarafsız ve doğru yazan tarihçilerin sayısının artması ve tarihi onlardan okumak geleceğimize doğru tarihi bilgi mirası ile bakmak umuduyla.
Saygılar...
sadikozen
Kimsenin bu büyük deha adamı hapsedip, nufusuna geçirdiği yok . Alın sizin olsun....Bir turlü bitmedi Ataturk'un kredisi....Tüm hayatımızı endekslediğiniz kisileri,bu kadar hayatımıza sokmaya devam ederseniz ilerde hafızalarda kimse kalmayacak...
Üç kıtadan topladım geldim günahları, hani üç kıtaya yayacaktık ya bütün sevapları. Kimilerine bahşedildi o kirli hayatları, kimilerine işe vuruldu zindan kapıları. Hâlbuki her dönemde yoldaş sandıklarımızı, ya dinsiz diye vurduk boyunlarını, güya sürdük, dövdük bozduk oyunlarını
‘’Ya şimdi’’
Kaybedilen zamandan kaçıp ,affedilen hatalar ne kadar çok olursa; içimizdeki nefretten o kadar kurtulmuş oluruz…Belki zaman ‘’acısı bol olan dönem için’’ biraz daha acımasız olur…’’ Nefretin karatahta üzerinde beyaz tebeşirle yazılı olması ’iz’-belirginliğini yüzümüze vururken, belki de biraz daha gayret etmeliyiz not alırken acıları, nefreti sönük kalemlerle yazmaya. İşte o zaman içimizden atamadığımız nefret, insanı kör eden doyumsuz ve acımasız benlerin büyümesini engelleriz
Saygılar...