- 993 Okunma
- 2 Yorum
- 4 Beğeni
muamma
Bütün bir ömür boyu yasaklarla örülü bir muammanın mayın tarlasında evcilik oyunu oynuyoruz. Ateş hatlarından geçiyoruz. Büyütemediğimiz çocukluğumuzun kanıtı dizlerimizde ki bu yaralar...Adım attığımızda ki her patlamada, geçmiş sıfatlı yaralar bırakıyoruz geleceğe...Adına geçmiş deyip bir türlü geçiremediğimiz yaralar hem de...Gün gelip de bu yaralardan başka aşklara ekmekler çıkardığımızda, vardığımız tek yer sevildiğini sananların gözlerinde ki çıkmaz sokaklar oluyor. çünkü kabuk tutamayan her yara, bir sonraki başlangıcın katilliğini üstleniyor aslında. O an düşünemiyor, bilemiyoruz hayata baştan başa yarım, baştan başa eksik devam etmeye çalıştığımızı. İşte tam bu zamanlarda kabuklarımızın yaralarımız üzerinde ki babacan tavırlarıyla kandırılarak büyüyor ve alışıyoruz...Daha sonra sorguladığımız şeylerin cevapları, patlama sonrası bir izdihamla bırakılıyor avuçlarımıza...
Bile bile yeniliyoruz...Unutma özürlü hafızalarımızın yanılgı sahnelerini her hatırlatışında, halihazırda bekleyen pişmanlık uçurumuna üstünkörü yuvarlanıyoruz...
Oysa biliyoruz, kan revan katilliğe boyanan bir unutma, işlenen en haklı suç oluyor bu durumda...
Ama işleyemiyoruz...
Biz buna rağmen tüm yaralarımızı alıp koynumuza , koca bir "umarım" ın kapı önü nöbetine yatıyoruz...
Zeynep Ulya