- 600 Okunma
- 2 Yorum
- 1 Beğeni
Mezarıma kürek kürek kitap atsınlar
“Bu evde artık kitap okunmasını istemiyorum.”
Bu cümle kulaklarında tesirli bir bomba şiddetiyle patladığında bir tercih yapması gerektiğini anladı.
Görünen o ki, zor bir tercih olacaktı.
Bir tarafta henüz, yaşamın her anını oyundan ibaret sanan çocuklar…
Diğer tarafta kitapsız o bir ölüydü.
Kitap okumayıp da ne yapsın? Geçip televizyon karşısına beyni eroin gibi uyuşturan magazin, eğlence programlarını mı izlesin? Zamanını tartışmalı bir pozisyonun saatlerce konuşulduğu spor programlarına mı harcasın? Siyasi içerikli programları oldu olası hazzetmez zaten. Olmadı sanal alemde devrimcilik yapsın, seviyesiz, bayağı sohbetlere katılsın.
Kitabın her şeyini severdi; kokusunu, okumasını, dokunmasını, elleriyle tutmasını, koltuğu altında taşımasını, mühim cümlelerin altını çizmesini sonra da deftere kaydetmesini…
Kitapları bakışlarıyla okşayarak severdi, onlara saatlerce bakarak hayallere dalmasını severdi.
Hani birisi onu dışarıdan görecek olsa şöyle diyecekti muhtemelen; “vah vah zavallı, ömrünü dört duvar arasında kağıt kürekle tüketiyor.”
Oysa nereden bileceklerdi ki, o daracık mekânın maden ocaklarındaki yaşam alanı olduğunu; oksijen alıp vermeye orada başladığını, yaşama orada tutunduğunu nereden bileceklerdi ki…
İlk ne zaman başlamıştı bu sevgi?
Alimin çocuğu alim, zalimin zalimi zalim mi olur hep.
İçinde kitabın olmadığı, okuma ameliyesinin önemsenmediği bir evde geçmişti çocukluğu.
Okumayı sökünce her şeyi okumasını sevdi. Bir gazete küpürü, ciklet ambalajındaki yazı, takvim yaprağı ya da ilaç prospektüsü…
Bir gün çöplükte kitap bulmuştu. Altın çamura düşse değerinden ne kaybeder? Çok hapis yatmış, çok çile çekmiş büyük bir şairin şiir kitabıydı. Kitabı bir güzel temizlemiş, sayfaları yapıştırmış, mısra mısra okumuştu. “Bu kitabın yazarı” diyordu büyük şair, tüm alçak gönüllüğüyle; “yüreğini, kafasını, kalemini, boydan boya ömrünü halkına vermiş olmakla övünen sıradan bir Türk şairidir.”
Hangi akıl kitabı çöpe atar ve hangi mantık kitaplığa kilit vurur. Hem de bir kamu binasında. –gerçi özel, kamu kurumun ne ehemmiyeti var.-
Bu gözler gördü kitapların kat be kat asma kilitler altındaki esaretini.
Yüreği paramparça, görevliye koştu;
“şu kadar senedir buradayım, daha dolap kapaklarının tekinin açıldığına şahit olmadım.”
“asma kilit vurmak reva mı?”
“kitapların çalındığına dair duyumlar aldık”
“okunacaksa bırakın çalsınlar, gidenin yerine yenisini getirmeye razıyım.”
“…”
Bu topraklara matbaa ne geç geldi, ne de matbuata düşman bu millet. Sadece okumasını sevmiyor, okumuyor. Tenha bir köşeye çekilip kitapla baş başa kalmayı bilmiyor. Yazılı kültüre alışık değil, İlla ki sözlü olacak…
Ne zaman ki; metrolar, trenler, otobüslerle seyahat eden insanlar arasında elinde kitap tutanlar, tutmayanlardan fazla olur, ne zaman ki; parklarda, meydanlarda kitap okuyanlar okumayanlara üstün gelir, ne zaman ki, kahvehanelerde kitap okuyanlar taş döşeyip, kağıt oynayanlardan artık gelirse… işte o zaman Tanzimattan itibaren yapılan bir dizi yenilik, düzenleme, devrim, inkılap başarıya ulaşmış demektir.
İstiyordu ki, bu evde yapılacak son uğraş; kitap okumak olsun.
İstiyordu ki, gökten kitap yağsın, yerden kitap bitsin…
İstiyordu ki, kitap alsınlar kitap satsınlar kitabı kitap ile tartsınlar…
İstiyordu ki, çocuklar, içinde kütüphanenin bulunduğu bir evde büyüsün. Odaları hantal, pahalı konsollar değil kitaplar süslesin. Evet… en çok bunu istiyordu. Çocuklar evin içinde kitap okunduğunu görsünler, varsın kitapları yırtsınlar –anlatılırsa yırtmazlar- kitaplarla oyunlar oynasınlar.
Eskiden insanlar sevdikleri eşyalar ile birlikte gömülürmüş.
İstiyordu ki, öldüğünde üzerine toprak değil, kürek kürek kitap atsınlar, mezarını kitapla doldursunlar ve mezar taşını beyaz mermerden değil, siyah cildli kitaplardan diksinler.
Beden çürüyecek elbet, dağılacak, toprağa karışacak. Kitap da şirazeden çıkacak, cildi atacak sayfalardan cümleler kelime kelime, harf harf dökülecek. İşte o anda beden ile kitap birbirine karışacak, karışıp sonsuzluğa uçacak. Sonsuzlukta yepyeni bir kitap çıkacak topraktan ve ebediyen okunacak
YORUMLAR
kitaplığımda anca bir sırayı doldurabilir benim kitaplarım , 2. sayfasına ismimi , tarihimi yazar okuduktan sonra illa reklamını yaparım ki birileri isteyip okusun , gecen senelerde k.maraşta bir akrabamda rastladım kitaplarımdan birine öylw memnun oldum ; sevdim yazıyı ve konusunu kitap deyince akan sular durmalı yüreğinize sağlık :)