- 850 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
Niye Dört Kadın?
Dinimizdeki, dört kadınla evlenme hükmünün sosyal yaşantıya göre neden gerekli olduğunu bazı tefsirlerden ve yine bu konunun izahını Bediüzzaman Said-i Nursi’nin hanımlar risalesinden okumuştum.
Özet olarak İslam dini, bir kadınla evliliği dörde çıkarmamış, aksine ondan, dokuzdan dörde indirmiş.
Yâni Rabbimiz bu izni tescillemeden önce dünyada Yahudi ve Hırıstiyan inancı ve bu günde görülen inançsızlık ve purpereslik gibi sapık inançların yaygın olduğu bir dönemde erkekler dört kadından fazlasını, himaye etmeye bile gerek görmeden alıkoyar veya köle diye satarlarmış.
Hem dört kadınla evlenebilmek bütün mü’minler için bir "emir" değil, bazı durumlarda tanınmış bir ruhsat ve bir izindir.
Rabbimizin verdiği hükümlerde birçok açıdan yararlılıklar gizli olduğunu biliyoruz.
Bu yazımda niyetim dört kadınla evlilik izninin sosyal boyutunu ele almak değil.
Fakat Rabbimiz bize neyi tavsiye ve emir buyurmuşsa o emir ve ya sünnet olan fiillerde mutlaka ahirete ve dünyaya bakan pek çok fayda ve hikmetler vardır. Namaz gibi…
Öncelikle şunu hatırlayalım İslam dini ve Peygamber efendimiz (s.a.v) Yalnız İslamı kabul eden müminlere değil, kabul etsin etmesin bütün insanlığa gelmiştir. Hem her gelen Hak dinin bir amacı da kendinden önce gelen dinin hükümlerinin insanlar tarafından sapıtılan önemli hükümlerini tazelemek olmuştur.
Bakara 106. Biz, bir âyetin hükmünü yürürlükten kaldırır veya onu unutturursak mutlaka daha iyisini veya benzerini getiririz. Bilmez misin ki Allah her şeye kadirdir?
Buna göre İslam’da getirilen hükümleri ve bunun içindeki, dört kadınla evlenme iznini de, İslam’dan önce gelen dindeki sapma noktalarını belirleyerek, bu hükümlerin ne amaçla konulmuş olduğunu biraz daha anlayabiliriz kanaatindeyim.
Acaba bu hükmün son kutsal kitap olan Kur’an*-ı Kerim’de zikredilmesinin Hrıstiyanlara bakan yüzü nedir? Bu sorunun cevabı Hz. İsa’dan bir önceki hak Peygamberin ümmetinin neden sapıklığa düştüğünü ve bu şekilde yeni peygamberin gelmesine zemin hazırladığı sebepleri düşünelim.
Hz. Musa’nın kavminden Yahudilerin sapkınlığa düşerek kendilerinin (Allah’ın) haşa, oğlu olduklarını ve meleklerin ise onun kızları olduklarını iddia etmeleri, tekrar putlara tapmaları gibi davranışları olmuş. Aşağıdaki ayeti kerimi okurken hitabın insanlığa olduğunu göz önünde bulunduralım.
Bakara:83. Vaktiyle biz, İsrailoğullarından: Yalnızca Allah’a kulluk edeceksiniz, ana-babaya, yakın akrabaya, yetimlere, yoksullara iyilik edeceksiniz diye söz almış ve "İnsanlara güzel söz söyleyin, namazı kılın, zekâtı verin" diye de emretmiştik. Sonunda azınız müstesna, yüz çevirerek dönüp gittiniz.
106. Biz, bir âyetin hükmünü yürürlükten kaldırır veya onu unutturursak mutlaka daha iyisini veya benzerini getiririz. Bilmez misin ki Allah her şeye kadirdir?
Bunun üzerine Rabbimiz, Hz. İsa Aleyhisselm’ı, ( Allah nezdinde İsa’nın durumu, Adem’in durumu gibidir. Allah onu topraktan yarattı. Sonra ona "Ol!" dedi ve oluverdi. Ali İmran: 59. )
Buyurduğu üzere İsa Aleyhisselam’ı ol demesiyle yaratarak, yaratma mucizesini yenilemiştir.
Hem bu mucize başka ayetlerle de hatırlatılmıştır.
Meryem Suresi: 8.9. Zekeriyya: Rabbim! dedi, karım kısır olduğu, ben de ihtiyarlığın son sınırına vardığım halde, benim nasıl oğlum olabilir? Allah: Öyledir, dedi; Rabbin: O bana kolaydır. Daha önce, sen hiçbir şey değilken seni de yaratmıştım, buyurdu.
20. 21. Meryem: Bana bir insan eli değmediği, iffetsiz de olmadığım halde benim nasıl çocuğum olabilir? dedi. Melek: Öyledir, dedi; (zira) Rabbin buyurdu ki: Bu bana kolaydır. Çünkü biz, onu insanlara bir delil ve kendimizden bir rahmet kılacağız. Bu, hüküm ve karara bağlanmış (ezelde olup bitmiş) bir iş idi.
Rabbim için yaratmak kolaydır, o ol der ve olmasını buyurduğu şey hemen oluverir.
Acaba bu yaratılış ve İsa aleyhisselamın henüz beşikte iken konuşması mucizesi ile sapkınlığa düşen Yahudilere şu mesaj verilmiş olabilir mi?
“Bakın tertemiz bir bakireden doğmuş ve beşikte iken konuşmuş bir insan Allah’ın seçkin bir kulu, elçisi, peygamberi olduğunu söylüyor ama İlahlık ilan etmiyor. Buna göre siz kim olurda İlahlık taslarsınız, hem o peygamberdir, sizin Peygamberiniz gibi. Siz hangi mucizelere tanık ve layık oldu iseniz bu bendendir. Sizin ve bütün kainatın tek bir İlahı tek bir Allahı vardır.”
Hatırlayalım yine, Bakara: 107. (Yine) bilmez misin, göklerin ve yerin mülkiyet ve hükümranlığı yalnızca Allah’ındır? Sizin için Allah’tan başka ne bir dost ne de bir yardımcı vardır.
Hazreti İsa’nın bu mucizeler ile gelmesi, annesinin dünya kadınlarına tercih edilmesi, aynı zamanda kadını aşağılık gören toplumlara bir ibret vesilesi olması istenmiş olabilir.
Hani ilk yaratılan İnsan bir erkektir ve kadın onun kaburga kemiğinden yaratılmıştır.
Bu yaratılış şekli, insanlarda bazen Allah katında kadının daha az değerli olduğu fikrini uyandırmış. Fakat Rabb’imiz yaratmayı dilediği takdirde kadından da başlayabileceğini, bu durumun bir üstünlük, alçaklık sebebi olmadığını ve Rabbim’iz katında değerin ancak takva ile olacağını hatırlatmak istemiş olabilir.
Fakat daha sonra Hırstiyanlar da, Musevilerin sapkınlığına benzer bir sapık inanca düşmüşler. Onlar Yahudilerden farklı olarak kendilerini değil, yalnız (Haşa) Hz. İsa’yı Allah’ın (c.c) oğlu olarak tanımışlar. Hz. Meryemide İlah annesi olarak görmüşler.
Bakara 116 - O zalimler, "Allah kendisine çocuk edindi." dediler. Hâşâ, O sübhândır. Doğrusu, göklerde ve yerde ne varsa O’nundur. Hepsi O’na boyun eğmiştir.
Allah ile beraber başka bir tanrı edinmeyin. Zira ben size O’nun tarafından (gelmiş) açık bir uyarıcıyım. İşte böylece, onlardan öncekilere her hangi bir peygamber geldiğinde hemen: O, bir büyücüdür veya delidir, dediler. Bunu (nesilden nesile) birbirlerine vasiyet mi ettiler? Doğrusu onlar azgın bir topluluktur. ZÂRİYÂT (,51,52,53,)
Nitekim bütün dünyaya cin ve İnsan topluluklarına gelen son Peygamber, Peygamber (s.a.v) efendimiz son Hak din ile geldi.
Yine Hatırlayalım ki, Bakara:106. Biz, bir âyetin hükmünü yürürlükten kaldırır veya onu unutturursak mutlaka daha iyisini veya benzerini getiririz. Bilmez misin ki Allah her şeye kadirdir?
Rabb’imizin, bu dört kadın hükmünü Kur’an-ı Kerim’e koymasının bir hikmeti de şu olabilir. Rabb’imiz, Hırıstiyan’lara bir ibret, Müslüman olanlara da kıyamete kadar kalacak dolaylı bir öğüt olarak, dört eşliliği Kur’an-ı Kerim’e bir ruhsat olarak koymuştur.
Bu şekilde, iman etmeyen Hrıstiyanlara şu mesaj verilmiş olabilir: (Rabbinizi kendinizle kıyaslayamazsınız, size özgü davranışları onda tasavvur edemezsiniz, bakın siz bir çok eşler ediniyorsunuz, ya da birden fazla kadına aynı anda ilgi duyuyor bir çok çocuk sahibi oluyorsunuz. Hem çocuklarınız yeterince büyüyüp kendi evini ve ailesini kuruyor.
Oysa dünya bir tane. Rabb’iniz, sizin (zan) ettiğiniz gibi çocuk edinse, neden bir kadın neden bir çocuk yapsın ve neden İlah (zan) ettiğiniz oğul bu güne kadar yeni bir dünya inşa edip ümmetini yanına almasın. Bırakın bu saçma düşünceleri, Rabb’iniz bir olan Allahtır! Hem bakın, sizin Peygamberiniz bir guruba;
Son Peygamber (s.a.v) ise bütün dünyaya Rahmet olarak geldi o dahi benim bir kulumdur ve bana ibadet eder...
İşte bu mesajı alması gereken başta Hırıstiyan ve Yahudiler, sonra bütün insanlardır, hatta bütün cinlerdir, diye düşündüm.
Yani Allah (c.c) neden bütün insanlığa gönderdiği son dininde dört kadınla evlenebilirsiniz izni veriyor. Bu izin Yahudi ve Hrıstiyanların “Allah çocuk edindi” iftirasına bir misilleme olabilir.
Çünkü şirk ortak koşmaktır, kuma da ortak olmaktır. İnsan yaptığı iyilik ve kötülüğün karşılığını bu dünyada da görürmüş. İşte kadın ve erkek insanlar da, Allah (cc) tarafından düşünsünler ve doğruyu bulsunlar diye böyle bir durumun içine çekilmiş olabilirler.
Hem mümin kullarına da şirkten Allah’a ortak koşmaktan korunmaları için onlara aczini hatırlatan bir ortam hazırlanmıştır ve bu sayede, Mümine; “ ben başkasına tercih edilebilirim çünkü faniyim, geçiciyim Baki olan eşi benzeri olmayan ancak Rabbimdir dedirtir.” Hem ihlas sûresini okutarak bu ahdi sık sık tekrarlatır.
Hem genellikle bir erkek, ikinci bir kadını ilk eşinden daha üstün vasıfları olduğu için ister. Yani daha güzel ve ya daha genç olduğu için kendi menfaati için ister.
Ancak bu şekilde ona rızk temin etmeye ve himaye etmeye kalkışır. İnsanlar genellikle kendinden daha yaşlı ve nefsine hoş gelmeyen özellikleri olan birini kadın olsun erkek olsun ancak bazı dünyalık menfaatler için kabul eder.
Ya, Rabbimiz! öylemi? Rabbimiz yarattıklarına yaşlı genç, güzel çirkin, iyi kötü ayırmaksızın rızk verir ve himaye eder.
İşte erkeğe dört kadın alma kadına ikinci, üçüncü, dördüncü kadın olma izni insana aczini hatırlatmak için gerektir.
"Ne kadar gayret ederseniz edin kadınlar arasında adalete güç yetiremezsiniz. Binaenaleyh, birine büsbütün meyledip diğerini askıya alınmış gibi bırakmayınız. Eğer nefsinizi ıslah eder, Allah’tan korkup haksızlıktan sakınırsanız; hiç şüphesiz ki, Allah çok bağışlayıcı ve esirgeyicidir." (Nisa, 4/129) buyurulmuştur.
Mantıklı ve vicdan sahibi her erkeğin şöyle düşünmesi lazım gelir: (Rabb’imiz biz iki kadınla bile evli olduğumuz vakit, geçim zordur, anlaşmak ve adil davranmak zordur, oysa sen bütün mahlukunun rızkını veriyorsun ve kainatı yıllardır dengede tutuyorsun sen çok yücesin, Subhanallah.)
Vicdan sahibi kadın ise: (Rabbimiz biz üzerimize kuma gelmesine ve ya aldatılmaya, sevdiğimiz güvendiğimiz emek verdiğimiz eşimizin bizi başkasına tercih etmesine tahammül edemiyoruz, hatta düşüncesine bile dayanamıyoruz.
Oysa sayısız nimet verdiğin, güvenip din emanetini yüklediğin, koca bir dünyayı emanet ettiğin biz insanlar ne çok önemsiz şeyleri sana ve senin davetin olan namaza tercih ediyoruz.
Hem dünyada sana ortak koşan ve ya, seni bırakıp başka ilahlar edinen kullarına ne çok tahammül ediyorsun. Gücün yettiği halde onları helak etmiyor, nankörlerin dahi rızklarını verip yaşamalarına müsaade ediyor, tövbe etmeleri için imkan veriyorsun. Doğrusu sen Rahman ve Rahim olan eşi ve ortağı olmayan Yüceler yücesi Allah’sın!)
Düşünsenize kadın olsun erkek olsun ihanete uğrayıp da, sabreden ne kadar az insan var. Kimi silahı çeker vurur, kimi o aldattıysa bende aldatırım der, yani aldatma, çağımızın önemli bir sorunu olmuştur.
Doğruya çağın vebası aldatma ile bulaşıyordu değil mi?
Fakat insan bir ihanete katlanamazken Rabb’imize yapılan bu denli ihanete karşı sanırım bu ceza İnsanlığa az bile…
Nur 20. Ya sizin üstünüze Allah’ın lütuf ve merhameti olmasaydı, Allah çok şefkatli ve merhametli olmasaydı (haliniz nice olurdu)!
Birde şunu düşünelim İnsanlığa Peygamber gönderilmesinin ilk ve en önemli nedeni insanların Rabbini tanıması ve bilmesi ve ona yönelmesi kulluk etmesidir.
Peygamberleri ve Kutsal kelamları ile bu asli görevi tekrar takrar bildirir. Hem yaptığımız ibadetler yine Rabbe yöneliştir, hem bu ibadetler onu dünya telaşı hevesi ve aşkları arasında kaybetmemek için konmuş işaret levhaları gibidir.
Namaz kılmak Rabbin huzuruna kabul edilmek, Oruç tutmak Rabbinin nimetlerini dolayısıyla nimetleri var edeni bulup hatırlayıp şükretmek, zekat vermek yine sahibi olduğumuzu sandığımız dünya nimetlerinin asıl sahibini bilip onun istediği kadarını yine onun kullarına iade etmek içindir.
Yani çağın vebasının çaresi Lokman hekimde değil de LOKMAN SURESİNDEDİR:
26, 22: Göklerde ve yerde ne varsa, hepsi Allah’ındır. Bilinmeli ki, asıl ganî ve övülmeye lâyık olan Allah’tır.
İyi davranışlar içinde kendini bütünüyle Allah’a veren kimse, gerçekten en sağlam kulpa yapışmıştır. Zaten bütün işlerin sonu Allah’a varır.
ZÂRİYÂT:56,57,58: Ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım.
Ben onlardan rızık istemiyorum. Beni doyurmalarını da istemiyorum.
Şüphesiz rızık veren, güç ve kuvvet sahibi olan ancak Allah’tır.
Yani Rabbimizin bize tavsiye ve emir ettiği bütün ibadet ve davranışlar kendini buldurur. Hem ilk yaratılan insan Hz. Adem’de Allah’ın kulu ve resulüdür bunu Hrıstiyan ve Yahudiler de kabul eder,
Rabbimiz ilk insanı var ettiği zaman ona kulum demiştir. Neden milyonlarca insan yarattıktan ve öldürdükten sonra fikir değiştirip içlerinden birini ve ya bir kaçını ilahlığına ortak etsin bunu hiç düşünmez misiniz?
Ali İmran: 64. (Resûlüm!) de ki: Ey ehl-i kitap! Sizinle bizim aramızda müşterek olan bir söze geliniz: Allah’tan başkasına tapmayalım. O’na hiçbir şeyi eş tutmayalım ve Allah’ı bırakıp da kimimiz kimimizi ilâhlaştırmasın. Eğer onlar yine yüz çevirirlerse, işte o zaman: Şahit olun ki biz müslümanlarız! deyiniz.
O Rahmân ve Rahîm (olan) Allah’ın adıyla.
1. De ki: O, Allah birdir.
2. Allah sameddir.
3. O, doğurmamış ve doğmamıştır.
4. Onun hiçbir dengi yoktur.
Şüphesiz Allah ve melekleri Peygamber’e salât ediyorlar. Ey iman edenler! Siz de ona salât edin, selâm edin. AHZÂB – 56
Ey Allahım ! efendimiz Hz. Muhammed’e (S.A.V.) ve efendimiz Hz.Muhammedin (S.A.V.) aline nihayetsiz olan ilminin adedince salatu selâm ve bereketler ihsan eyle. Âmiiin...
Haddim olmayan kanaatlere varmaktan ve vebalinden Rabbime sığınırım...
YORUMLAR
Yorumunuza katılıyorum bu yazımda niyetim bu hükmü sorgulamak değildi, elbet Rabbimiz bizim için en doğruyu bilir ve bildirir. Günümüz Hırıstiyan ve Ateistleri bu hükmü sıklıkla Mümini yıpratmak, dalga geçmek ve kafalarını bulandırmak için kullandılar ve kullanıyorlar. Oysa bir yasa ihtiyaç doğduğu için getirilir. O yasaya ihtiyaç duyuran vakıalar, yasa çıkmadan önce yaşanmış ve mevcut yasayla içinden çıkılamaz hal almıştır. Ki bugün Müslümanlardan medeni olduğunu düşünen Hırıstiyan alemi, Hz. Meryemi ilah annesi görüp kutsallaştırdığı halde kiliselerinde "kadının ruhu var mıdır? kadın insan mıdır?" tartışması yapmışlar. Hem uzun süre insanları köle diye sattılar. İslam köleliği yasakladı yani İslam yalnız Arap coğrafyasının ihtiyaçları için gelmedi, Dünya insanın İhtiyacı olduğu için geldi. Bu nedenle İslam hükümleri ile dalga geçenlere şunu hatırlatmakta fayda görüyorum, Bu gün "İslam hak din olsa Müslümanlar birbirini öldürmez" diyenler, Hırıstiyanlığı hak din kabul ederken nasıl insanı köle diye sattılar, insanları toplu halde dünya serveti için nasıl öldürdüler bu ayeti delil göstererek Kuranı Kerimin çelişkili olduğunu ispat etmeye çalışan zavallılar aslında ona kendileri de muhatap ve muhtaçlar ) (Bakara 106. Biz, bir âyetin hükmünü yürürlükten kaldırır veya onu unutturursak mutlaka daha iyisini veya benzerini getiririz. Bilmez misin ki Allah her şeye kadirdir.)
Sanırım Türkiye de zıvanadan çıkan pek çok konu var, Fransa, baş örtüsünü yasaklayabilirken, Kuranı Kerim yakılır çiğnenirken, biz kendi dilimizde, kendi Ülkemizde, Kuranımıza hakaret edilmesine, Peygamberimizle dalga geçilip onun resmi diye resimler yayınlanmasına bile ses çıkaramıyoruz. Bu haksızlık, hem Milleti yıllardır din devlet işlerini ayırdık diye dininden uzaklaştıracaksın, hem fikri ve fiili taarruzlara göz yumacaksın. Bence bizde de devlet bu konularda önlem almalı. Madem her kes kendi dini fikrini savunup karşıdakini ikna etmeye çalışıyor, o zaman bu ülkedeki yüzde doksan Müslüman kesimini de din cahili etmeye hakları yok. Bu konuyu Milli eğitim ve Diyanet birlikte çözmeli Müslümana, pratik olarak din nasıl yaşanırsa ve dış fikri taarruzlara nasıl karşı konulursa o derece din eğitimi temelden verilsin. Hem bunun kararını Müslüman Halk verecek, Müslüman olmayanlar ancak kendi çocuklarının eğitimi ile ilgilensinler artık bizim çocuklarımız hakkındaki kararımıza eleştiri dahi yapmasınlar, bu bizim kararımız, yalnız bizi ilgilendirir. Yorumunuz için teşekkür ederim Allah Razı Olsun.
ıslamda 4 kadın meselesi için bazı şartlar gereklidir.1 bazı yıllarda kız çocukları çok doğar erkek evladı az olur iş kazası savaşlar vs bu gibi hallerdede hep erkek ler ön planda olduğu için ecel şerbetini içerler.bu gibi durumlarda yonetım araştırır kız çocuklarının istatiğini çıkarır ilan eder heyet kurulur heyette bir sosyoloğ bir psikolog bir hukukçu birde ekonomist bulunur.iki üç dört evlenmek isteyenler bu kurula başvurur enine boyuna incelenir şartlara uygunsa izin verilir uygun deyilse izin verilmez işin aslı budur yosa önüne gelen ik üç dört alacak veleytten vesayetten vekaletten mirasdan hak hukuk yok islamda böyle bir kaide yok kaydu zapt olmayan nikah nikah dyildir