- 1140 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
Gezinin Tekrarı
24 Yaşındayım.
Bu zamana kadar Devlete karşı eylemler doğuda olurdu,
Polis,Asker ve diğer devlet memurlarına saldırılar olurdu.
Düşünüyorum da o zamanki olaylarda kimse Devrimci gençler,Ülkenin Gençliği,İyi çocuklar dememişti,hemde hiçbir kesim onlara sahip çıkmamış ve ağzına gelenleri söylemişti.
Geçen yıl gerçekleşen gezi parkı olaylarında gördük ki,Doğuda devlete karşıysan Terörist,Batıda karşıysan Devrimci oluyorsun...
Gezi parkı olaylarına katılanların da iyi bildiği gibi kimse birkaç tane ağaç için orada değildi.
Gerçekten samimi olmayanlar yok mu diyebilirsiniz. Vardı fakat ilk günlerde vardılar,eylemin şekli şiddette dönüşünce bu kişiler oraları terk etmişti.
Onlar gidince gezi parkında kalanlar sadece ’’Tayyibofobi’’ sendromuna yakalananlar ve hayatına heyecan katmak isteyenlerdi.
Olaylar her iki tarafında aşırı tepkileri nedeni ile çığırından çıkmaya başladı,bazı yerlerde polisin anlamsız müdahaleleri tepkileri artırdı,
Aslında az önce olan bir olay da benim sinirlerimi bozdu, ’’CNN International muhabirinin canlı yayın esnasında tutuklanması’’ Hangi akla hizmet merak konusu,tabi ki bu olay uluslararası basın tarafından iyi kullanılacak ve göstericilerin şiddetini görmezden gelecek mazeretlerden biri olacaktır.
Yapılan gereksiz ve amaçsız her müdahale olayları tırmandıracak ve toplum psikolojisini negatif olarak etkileyecektir.
Bu Anlamsız şiddete son verip,sağduyu ortamı oluşturmalıyız.
Geçmişte Başımıza gelen; Türk-Kürt Alevi-Sünni kutuplaşması gibi Gezici-Gezi karşıtı kutuplaşma ve bizi bize düşman etme ve Türkiye’yi kabuğuna hapsetmeye çalışıyorlar.
Türkiye Kendi içinde sorun yaşamadığı dönemlerde,dış politikaya önem verip Ortadoğu’da vizyonunu genişletmeye ve bu coğrafyada Avrupa’dan etkin konuma gelmiştir.
Türkiye dışa bağımlılığını azaltmaya çalıştığı her hamlenin akabinde iç sorunlarla karşılaşmış ve küreselleşme sürecinde yavaşlamıştır.
Sözü çok uzatmaya gerek yok, Düşünmekten vazgeçmeyin
Eflatun’un dediği gibi :İnsanlar akılsızlıkları yüzünden ‘alınlarında yazılı olandan’ daha çok acı çekerler.
YORUMLAR
Sözün Kısası:
(Aklın Vicdanla) (Vicdanın İnsanla)
Kavgası
Ve bir gün yollara düştüğümüz de, cebimizdeki günahlarla sevapları takasa kalktığımızda; o yüzlerini gökyüzüne çeviren insanlara, Tanrı; ‘’Hangi hakla, hangi vicdanla ?’’ diye sorduğunda Yere ,dizlerinin üzerine düşenlere ,kırk bin kez yıkanıp temizlenemeyen ellere. Ve ben de bir İnsan diliyle ’Kimden aldınız sevinerek tonlarca günahları , kime sattınız sevapları,karşılığında yollara attığınız günahsız insanları !!!
Yaşarken sen ‘’düşmanının’’ öldüğüne inanmakla kendini tatmin ederken, ölüme yaklaşırken ardınızdan gelen neslin beynindeki nefreti öldürmek mümkün olabilecek mi? Ey tanrım! Ömür biçtiklerin senin verdiğin tenin, insanın dışındaki tarifin üzerinde fedailik yaparken, sense yukarıdan bahşettiğin aklın sınırlarını zorlayan kullarını izlemekle yetiniyorsun.
Ey kıyası yine canlara karşı mallarla yapan bizler, hataya hatayla cevap veren bizler ! Bilinen sınırın ardına geçince, attığımız her adımda her an bir düşman mayının patlamasına vesile olabileceğimizi hala neden anlamayız ? Korkmuyoruz korkularımızın bir gün yanı başımızdan bize gülümsemeye başlayacağından. Çünkü biz ancak gerçekleşmesi güç hayaller kurarız ki ,İşte o hayaller bir gün ,bizim asıl korkularımız olacaktır.
‘’ Ve işte o Hayal ‘’
Üç kıtadan topladım geldim günahları, hani üç kıtaya yayacaktık ya bütün sevapları. Kimilerine bahşedildi o kirli hayatları, kimilerine işe vuruldu zindan kapıları. Hâlbuki her dönemde yoldaş sandıklarımızı, ya dinsiz diye vurduk boyunlarını, güya sürdük, dövdük bozduk oyunlarını
‘’Ya şimdi’’
Kaybedilen zamandan kaçıp ,affedilen hatalar ne kadar çok olursa; içimizdeki nefretten o kadar kurtulmuş oluruz…Belki zaman ‘’acısı bol olan dönem için’’ biraz daha acımasız olur…’’ Nefretin karatahta üzerinde beyaz tebeşirle yazılı olması ’iz’-belirginliğini yüzümüze vururken, belki de biraz daha gayret etmeliyiz not alırken acıları, nefreti sönük kalemlerle yazmaya. İşte o zaman içimizden atamadığımız nefret, insanı kör eden doyumsuz ve acımasız benlerin büyümesini engelleriz
‘’Halbuki’’
Ve artık gidiyorum izniniz olmadan. Hâlbuki Unutmuşuz Mevlana’yı nasılda bağırıyor ayrım yapmadan ,ta derinlerden çağırıyor, insana olan aşkından.' "gel, gel, ne olursan ol yine gel,ister kafir, ister mecusi, ister puta tapan ol yine gel,bizim dergahımız, ümitsizlik dergahı değildir,yüz kere tövbeni bozmuş olsan da yine gel..." Yunus ta diliyordu insana en güzel mısralardan’’ Severim ben seni candan içeri, Yolum ötmez bu erkandan içeri. Nereye bakar isem dopdolusun, Seni kanda koyam benden içeri’’
‘’ En Büyük İsteğiydi Sanki’’
Ve dönmemek üzere evimizden giderken, çok sonraları gelecek sesin, dizelerin etkisinden. Kulağıma gelen bir şiir dinletisi, sanki ormandan yükselen bir çığlığın nefesi, bu Nazim’in insan sevgisi 'Yaşamak bir insan gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine…
(maybull)
Saygılar Değerli Kardeşim