Kadın Doğulmaz Kadın Olunur
Kadın doğulmaz, kadın olunur
Kadınla erkek arasında ki farklılıkları oluşturan neden, sadece biyolojik nedenler mi yoksa toplumun gelişmişlik düzeyini de göze alarak, oluşmuş toplumsal kurumlar mıdır?
Kadının toplum içinde ki yerini belirlerken, aynı zamanda topluma etkinliğini de belirlemiş olduğumuzu var sayar ve kabul edersek, toplumun geleceği ataerkil bir yapıdan, anaerkil bir yapıya dönüşmesi durumunda, acaba şikayet edip durduğumuz toplumsal içerikli suçlar ne ölçüde azalır?
Dünya tarihine bakıldığında, kadının egemen olduğu bir topluma rastlamak mümkün görünmemektedir. Kimi kadınların sıyrılıp, siyasete etki eden insana, etki ettiği gerçeği de yadsınamayacak kadar aşikar olmakla beraber, bizim üzerinde durmak istediğimiz, sadece kadının bir toplumu idare etmesi henüz gerçekleşip gerçekleşemeyeceğidir.
Acaba, doğan kadın adaylarının, kadın olamaması buna bir neden olmuş olabilir mi?
Bu sorunun üzerine durmadan önce şunu da hemen belirtmek istiyorum.
Toplum içinde hak ettiği yeri alamadığını düşünen kadınların, örgütle-nip, kadın hakları başlığı altında, yaşadığı topluma itiraz etmesi, zamanla bu itirazların sadece kadınlardan geldiğini gördüğümüzde, bunun bir feminist akımına dönüşmesi, toplumun diğer olgusu olan erkeğin, bu hak arayışı sürecinde, bütün haklarını elinden alan unsur aktörü olarak görünüp, bir nefret ve cinsel tercihleri değiştirecek kadar kaotik bir duruma neden olabilmektedirler. Kadın olmamış kadın haklarını arayanların durumları.
Kadın neden olunamaz ?
Yaratılış gerçekliğini, özünde ki hem duygu hem de fiziksel niteliklerini göz önüne almayan bir kadın, erkeğin yapıp ettiği her şeye talip olursa, ilk zorlayacağı görünmez yönü ve en güçlü yönü olan duygu yönüdür. Kadınların duygularının en çok tahrip edildiği alanlar, erkeklerin alanlarına girmeleridir.
Oluşturulmuş eşitlik söylemleri ve toplumda kariyer ve rol almalarla gelen tetikleyici unsurlar , kadının doğasında olan yumuşak, öfkeden arınmışlık, anaç, merhametli, affedici yönü, erkeğin işleri ile ilişkilen-dikçe, duyguları da erkekleşmektedir.
Bütün kadınlar doğası gereği ilgiyi sever ve bu ilgiden mutluluk duyarlar. Bunu da bir erkekten beklerler.
Bir erkekse, zekasını kullanan kadına hayranlık besler, aklını kullanan kadına ise saygı ve hürmet eder. Aklı ile zekasını beraber kullanan kadına ise evlenme teklifi eder.
Bir kadının en çok onur duymasına neden olan şey, herhalde evlenme teklifi almasıdır. Fiziksel etkinliği ile erkeğin üzerinde cazibesini otorite kılan kadın, üzerinde etkin olduğu erkekte aradığını bulamayacak, cazibesi karşısında, erkeğin diğer yönlerde ki yetersizliği onu yeni bir arayışa itecektir. Çünkü erkeğin gerçeği, kadın doğulmaz, kadın olunur, bunu bilir.
Sorumuzu hatırlarsak ‘ Kadın doğulmaz olunur kabulünden sonra Ama neden olunmaz’? sorusu.
Cevap, kadının alanı dışında, duygularını öldürücü, erkeksileştiren tutumlara neden olan edinimlerinin, kadın üzerinde ki zamanla etkisi, kadını kadın olmaktan alı koyar.
Bu tip erozyona duyguları uğramış kadınlar, gerçek mana da hiçbir erkeği mutlu edemezler.
Şimdi sorunun diğer bir kısmına geçelim.
Kadın bu duruma isteyerek mi, üzerinde ki baskıyı kaldırmak için mi geldi?
Bu sorunun cevabı , elbette bu kadının bir isteği değildir. Hiçbir kadın doğasına aykırı olan bir şeyi yapmak istemez. Buna itilir, nedenleri oluşturulur.
Bu konuda kurallar konulur. Üretimi doğal fıtratın da taşıdığı halde, çocuk doğurgan niteliği, ayrıca bir üretim metası olma haline zorlanılır.
Hayatın her yerin de, istismarın baş aktörü konumunda bir meta olarak kullanılır. Artık karşınızda dişi bir canavar vardır.
Öfkesini edindiği maddi güç ile, toplum içinde bulunduğu her konumda, örtülü veya açık serzenişlerde bulunarak ifade eder. Asla huzurlu ve mutlu değildir. Çünkü doğasında olan kadınsı duygular vahşileşmiş bir toplum yapısının kurbanı olmuştur.
Şimdi ütopyamıza geçelim, kadının yönettiği bir toplum nasıl bir toplum oluşumuna neden
Kadının toplumu yönetiminden kastımız, bir kurumun başına geçip, o kurumun kurallarının bu kez kadının eli ile icra edilmesi değildir.
Kadının toplumda, duygu yönünün eğitim alanlarına çıkartılıp, yeniden toplum yapılanmasında, bütün ilişkilerin, kadının anaç yönünün merkeze alınması ile yeniden yapılandırılmasıdır kast ettiğim.
Doğası bozulmamış, erkekleşmemiş, kadınsı duygularını muhafaza etmiş, yavrusuna gösterdiği merhameti, toplumuna gösterecek kadar toplumu oluşturan her kurumda yer bulmuş bir kadının fıtri kuralları.
Eğer kadınların, özel alanları olan gelişmiş yönleri, topluma kurallar olarak, benimsetilip yaşam pratiklerine taşınırsa, toplumda oluşmuş bir çok haksızlıklar çok büyük oranda ortadan kalkacaktır.
Sonuç olarak şunu söyleye bilirim;
Bir erkek olarak, kadınların, doğasal anaç yapılarının topluma kurallar manzumesi olarak uygulanması durumunda , başarılı olacağına inanıyorum.
Bu konuda kadının doğasına, bu kadar güvenmem, bir kadının evladı olmama dan ileri geliyor.
Bir kadının evladı olmayan bana katılmayabilir. O kadın, kadın doğmadı ama kadın oldu.
Onun için, kadın doğulmaz, kadın olunur…
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.