- 789 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
KAYIP
***
Tek tek dökülen sonbahar yapraklarına döndük. Kucak kucağa, ıssız hayatlarda, ıssız sonbaharlarda savrulup giden yapraklar… Nereye, neden; hepsini geçtik de, zamanın tozlu sayfalarının arasına sıkışıp kalmış bu beyaz odalarda yapayalnız ölmek asıl sorumuz. Ben burayı kendim seçtim; benim hatam oldu diyelim.. Peki Kenan gibiler? Şeref abi gibiler?..
Dün kaybettik değerli dostumuzu. O cıvıl cıvıl, sohbeti bizim için her şeyden kıymetli, en acı hatıralarını anımsarken dahi gözlerinin içi gülen eşsiz insanı dün kaybettik.. Sabaha karşı pencere kenarındaki masasında,bir tarafında resimlerle ölü bulmuşlar Şeref abimizi. Bir çoğumuz öylesine dost olmuş ki ölüme; ağlamak şöyle dursun, adamın çilesi bitti diye sevindiler. Bizi bu hale getiren kim? Çocuklarımız mı? Bizim öz canlarımız mı?… Uğurlarına hayatlarımızı vakfettiğimiz geleceklerimiz mi?.. Kendimiz mi…
Ölüm gerçekten zor şey. Hatta öyle ki; ‘‘ ölümün son iyiliği bir daha ölmemektir’’ der Nietzsche. Öyleyse; zaten bu derece ağır bir terk edişi, bu zayıf bedenlerin tek başına yüklenmesini bekleyen insanoğlu nasıl bir vicdan taşıyor, hiç anlamıyorum. Hiç olmazsa ölürken yanında olmak, azabını biraz olsun paylaşıp hafifletebilmek kadar bile mi boyun borcu yok bu evlatların anne ve babalarına?
Gariptir,senelerce aradım cevabı;vakitle benim de devrim geldi geçti bu dünyadan; lakin hala tanımlayamadım insan denen varlığı…
***