- 531 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
.........
…………………………….
Yoğun ve sıkıntılı bir gün geçirmiştim .Telefonumun sık sık çalmasından ve gelen mesajlardan usanmış, telefona bakmak istemiyordum. Mesaj ışığı yandığında vazgeçip ya kötü bir şey olduysa diye endişelenerek mesaja baktığımda gözlerimde kocaman bir ışık yanmıştı. Başımı yukarı kaldırmış masamdakileri kontrol etmiş, çehreme çöken üzüntü ve endişenin mutluluğa dönüşmesini çevremdeki herkesin anlamasından korkmuş başımı öne eğmiş duygularımı gizleyerek yeniden mesaja bakmıştım. Gelen kutusunda Ayşecik yazıyordu.Parmaklarım titreyerek mesaj kutusunu açıp okumaya başlamıştım. Ayşecik mesaja yakınımda bulunan bir mekanın adres ve ismini yazmış,benden oraya gitmemi saat tam 21.00 ‘de orda olmamı girişte sağda reyonun köşesindeki masaya oturmamı , ’’iki espresso biri Ayşecik için’’ diyerek içeceğimi ısmarlamamı istiyordu.Bu bir şifre veya sihirli bir cümleydi.Söylenen yere tam vaktinde gitmiş, tarif edilen masaya oturmuş garson geldiğinde ’’iki espresso biri Ayşecik için’’ demiştim. Durumu izliyordum,garson reyona gitmiş belli ki durum ona karışık gelmişti diğer garsonlarla konuşurken beni işaret etmişti. İçlerinden biri oturduğum masaya bakıp gülümseyerek konuya vakıf olduğunu belirten tavırla bir şeyler söylemiş gözden kaybolmuştu .Mekanda o an insanların fısıltılarından başka hiçbir ses duyulmuyordu ve müzik susmuştu. Birazdan müziğin sesi açılmış ve Fikret Kızılok’un
Bunca yıl herkesten kaçtın En sonunda buldum sandın
Ansızın içini açtın Yapma dedim yaptın gönül
Gözleri senden uzaktı Fark edilmez bir tuzaktı
Sana böylesi yasaktı Yapma dedim yaptın gönül
sözleri ile başlayan şarkısı çalmaya başlamıştı.O şarkının anılarıma girdiği ilk gününü hatırlamış, etkisiyle sonrasında yaşanılanların bir film şeridi gibi gözlerimin önünden geçişini izliyordum ki garsonun ‘’buyrun beyefendi’’ sesi ile irkilmiş kafamı kaldırmıştım.Garson Espresso getirmiş masaya bırakmış ve üzerinde Dalgaların Prensi’ne yazan bir küçük paketi de bu sizin için diyerek bana uzatmış, masaya bırakmıştı.Ellerim tireyerek paketi açtığımda uzantısında üst üste dört küçük resim bulunan bir anahtarlıkta anahtar ve bir not kağıdı vardı.Anahtarlıkta üst üste asılı dört resim aynı kadının dört ayrı hareketini yansıtıyordu 1.iki ellerini göğsünde birleştirmiş, 2.işaret parmağını karşıya uzatmış,3.ellerini kocaman yana açmış,4.ellerini kalbinin üzerine koymuştu. Notta ‘’bu akşam bende kalmanı istiyorum’’Ayşecik yazıyor ve bir adres veriliyordu.Ayşecik bir kaç gün önce şehre geldiğimi ve dışarıda kaldığımı biliyordu. Arabama binmiş durumu tam kavrayamamış ,heyecan duymuş,ona duyduğum kayıtsız şartsız güvenin ve bana duyduğu güvenin de etkisi ile ve bir sürü karmakarışık düşünceyle birkaç gündür bulunduğum ve çok iyi bilmediğim bu şehirdeki verilen o adresi navigasyona yükleyerek ona gitmek için bitmek bilmeyen yola koyulmuştum.Bir sitenin önüne gelmiştim.Kapıdaki görevliye teyit için adresi sorduğumda’’ siz Ömer beysiniz değilmi? gelin benimle’’ diyerek yürümüş ve beni bahçe içindeki iki katlı evin önüne getirmişti . Saat gece on sıralarıydı ve evin ışıkları yanmıyordu.Gitmeyi düşünerek geriye döndüğümde görevlinin gittiğini ve kapının önünde tek başıma kaldığımı farketmiştim.Ne yapacağımı düşünürken elimdeki anahtar aklıma gelmiş ve kilidi çevirerek açılan kapıdan içeriye girmiştim.Cebimdeki çakmağı yakıp lamba anahtarını bulmuş ve ışıkları açmıştım. Salona geçip oranında ışıklarını açmış şaşkın bir şekilde salonun ortasında kalakalmış, Ayşecik’in çıkageleceğini düşünerek seslenmiş cevap gelmeyince evde kimsenin olmadığına kanaat getirmiştim.Kimsecikler yoktu ve hayal kırıklığına uğramıştım.Geriye dönüp evden çıkmak için yürüdüğümde girişte görünmeyecek ama ancak çıkarken görülebilecek şekilde ayakkabılığa bırakılmış bir not ilişti gözüme.’’sakın gitme’’yazıyordu. Şaşkın, şaşkın tekrar geriye dönüp koltuklardan birine yığılmış , son iki saattir yaşadıklarıma anlam yüklemeye çalışıyordum.O anda evin telefonu çaldı ama ben üzerime vazife olmadığı için açmamaya kara vermiştim, ama ısrarla çalıyordu.Açmaya karar vermiş ve ahizeyi kaldırmış,dinlediğimde karşıdaki dünyanın en güzel melodilerini kıskandıracak güzellikteki o sesi tanımıştım Ayşecik ‘’aloo’’ ve ardından ‘’senmisin Ömer’’ demişti. ‘’E e e evet ben’’ derken karşıdan muzipçe attığı kahkahayı duyabiliyordum. ‘’Evde yoksun sende kalmayacakmıydım’’ dediğimde ‘’ benimle değil bende kalmanı istiyorum diye yazmıştım, bulunduğun yer benim evim’’ demişti.Sonrasında şehir dışında olduğunu bu akşam evde olamayacağı için üzgün olduğunu evde benim için her şeyin düşünüldüğünü ve ikinci kattaki sağdan birinci odanın hazırlandığını ancak yarın akşam gelebileceğini ve rahat olmamı sabah anahtarı kapı görevlisine bırakıp gidebileceğimi , buzdolabında yiyecek bir şeyler olduğunu özellikle pazı dolmasının tadına bakmamı söyleyerek telefonu kapatmıştı. Heyecandan hiçbir şey söyleyememiş kalakalmıştım.Onun yokluğunda hiçbir şeyin anlamı yoktu ve hayal kırıklığına uğramış gitmek için birkaç kez kapıya yönelmiş kapının kolunu kavramış her seferinde geri dönmüştüm.Aklıma gelince o istiyor diye buzdolabında bulunan pazı dolmasının tadına da bakmıştım. Sonrasında uyumaya ve sabahleyin gitmeye karar vermiştim.Onu yine göremeyecektim. Yukarı çıkıp benim için hazırlandığını düşündüğüm odaya girmiş ve hava sıcak olduğu için soyunarak odadaki banyoda duş almış temizliğimi yapmış hiçbir şey giymeden yatmıştım.Uyuduktan sonra uçsuz bucaksız bir sahilde, deniz meltemlerinin dalgacıklarında, sürekli koşuyor önümde sabit duran Ayşecik’in hayaline bir türlü ulaşamıyordum.Sabah üzerim açık, yarıçıplak ve yüzüm sol tarafa dönük kolum yastığın altında,kapıya sırtım dönük uyuyordum. Kulağımın ve burnumun kenarı sürekli kaşınıyor burnuma bir keresinde bana gönderdiği hediye kutusundan hatırlayıp bilinçaltıma kazınmış olan Ayşecik’in parfümünün kokusu geliyordu.Gözlerimi açtığımda yatağın diğer kenarında pencereden vuran ışığın saçlarının yüzüklerinin arasından odaya dağıldığını ,dizlerinin üzerine çökmüş bir vaziyette kolunu diğer yastığa dayamış, eğilmiş, diğer eliyle tuttuğu saçlarının yüzüklerini yüzümde gezdirdiğini görmüştüm. Rüyalarımda ulaşamadığım kadının kanlı, canlı karşımda yana eğilmiş başından ve omuzlarına düşen saçları, yüzünde beliren göz alıcı tebessüm,gözlerinde gizlemek isteyip ama taşmasına engel olamadığı sevginin doruk yapmış ifadesi ile bana doğru baktığını görmüş sarhoş olmuştum .Aşağıdan Vivaldi’nin dört mevsim konçertosunun kısık sesli müziği duyuluyordu.Gözlerimi yeniden,yeniden oğuşturup galiba hala rüya görüyorum diye etrafıma bakınıp duruyor dönüp tekrar ona bakıyordum. Karşımdaydı, olanca şefkatini ve sevgisini yansıttığını hissettiğim bir tonla ‘’iyi uyudun mu ‘’demişti .Gerçek olup olmadığını kontrol etmek için ellerimi saçlarında, dudaklarında ,burnunda, yanaklarında gezdiriyordum. O da yanaklarıma bir eliyle avuçlarını bastırmış bende ellerini dıştan tutmuş başımı çevirerek avuçlarının için öpmüştüm . Saçlarını parmaklarıma dolayıp kendime çektiğimde , gözlerini kapattığını görünce aniden aklıma geleni yapmış dudaklarını uzun uzun öpmüştüm.O an o da aniden yanımdan kalkmış ve pencereye yönelerek kalın perdeleri hiç ışık geçirmeyeceğine kanaat getirerek kapatmıştı .Yatakta ellerimi arkaya koymuş ,oturur vaziyette doğrulmuş öylece onu seçmeye çalışıyordum.İçerisi loş ve karanlık olmuştu. Belli belirsiz farkedebildiğim kadarıyla soyunuyordu. Sonrasında yanıma doğru seğirtmiş göğsüme elini dayayıp beni itmiş, sırt üstü yatağa düşmüştüm.Teni tenime değdiğinde sıcaklığını ve kokusunu hissettiğimde çırılçıplak yanıma uzandığını anlayabildim..Arada birde rüyada olduğumu düşünmekten kendimi alamıyor ona dokunmaktan, onu incitmekten korkuyordum.Sırt üstü durumdaydım Ayşecik başını göğsüme koymuş ellerini vücudumda gezdirerek öylece yatmış, nefes alış verişi hızlanmış, kalbinin atışlarının da hızlandığını bedenimle hissediyordum.Elini kalbimin üzerine koymuş , avucunu bastırmış ‘’heyecanlısın’’ demişti.’’Rüyada olmadığımı nereden anlayacağım’’ demiştim. O da bana ‘’ ikimiz birlikte olduktan sonra gerçek veya rüya ne fark eder’’ demişti.Onun her zaman kullandığı kelimeyle ‘’ peki’’ demiştim. Vücutlarımız kalplerimizin birbirlerine duyduğu sevgi ve özlemi eyleme dönüştürmekte hiç zorlanmamış, kalplerimizin ve ruhlarımızın çıkardığı melodilere eşlik ederek yatağımızda birlikte saatlerce dans etmişlerdi. .Yeniden kucağımda uyuyakaldığında zaman öğleyi geçiyordu ve hissettirmeden yanından kalkmıştım. Hazırladığım kahvaltıya dışarıdan gizlice kopardığımbir kaç sardunyayı eklemiş yatağına getirmiştim. ’’Nereden aklına geldi’’ dediğimde,şehre geldiğimi duyduğunda bu planı yaptığını ama dün gece şehir dışına çıkması gerektiğini ama bu sabah bana sürpriz yapacağını düşünerek yeni durumu planladığını söylemişti. Dün gece bir ara gitmeyi düşünmüştüm’’ dediğimde ’’ ‘’ gitmeyeceğini kalacağını biliyordum’’ demişti’’ Aslında hiç gidemediğimi ve gidemeyeceğimi bedenim gitse de ruhumun hep onunla kalacağını nereden bilecekti ki . Belki o da gitmek istiyor bedeni gitse de ruhunun hep burada kalacağını düşünüyor bana hiç söylemiyordu. Bu sabah yaşanılan; bunca zamandır saygı duyulan, yitirilmeyen ve sonsuza kadar sürecek olan sadakat ve aidiyetin ödülü olan bir finaldi.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.