- 8633 Okunma
- 1 Yorum
- 1 Beğeni
TOMURCUK DERDİYLE GEÇEN BİR ÖMÜR ÜZERİNE...
Sanatkarlık noktasında, liyakat fethinin fatihi bildiğim;
"Memlekette, şöhretin sanatçıya şahsiyet kazandırıyor" olmasından muzdarip;
"Sanatçının, şöhrete şahsiyet kazandırması" şiarını düstur edinmiş olan; asrın ozanı Uğur Işılak’la, geçte olsa tanıştı Türkiye.
Beylik cümlelerle, ısmarlama bir hissi, pazarlama gayesi içerisinde olmadığımızın sebebine gelince;
İbrahimce kafa tut ki ateşe,
Cehennemin narı seni yakmasın.
Yüreğinden bir kor at ki ateşe,
Bundan böyle mağrurlanıp bakmasın...
Dörtlüğünde olduğu gibi, kimi zaman İbrahim Aleyhisselamın şeceatini; nice şiirlerinde de, Eyüp Aleyhisselamın sabrını hatırlattığındandır.
"Biz senin kıymetini, bilemedik efendim!" derken, asrı saadete uzanan muhabbet silsilesinden tutunda, "Allah’ın arslanı, Mürteza Ali" nidasıyla, gönüllerdeki ehlibeyt sevgisini, bir vesile yeşertiğinden sevdik Uğur Işılak’ı.. Gönülleri hakkın nazargahı bilip, bu liyakat ölçüsüyle ortaya koyduğu eserlerden ve Gönüller Sultanına olan sevdasından ötürü sevdik.
Kudretinin tasarrufatıyla "Suları büklüm büklüm burmaya muktedir olan Rabbim, Sakarya’nın sırtına Türk tarihini vuracak" ve bu muazzam sözlerin sahibi Üstad Necip Fazıl’ı, senfonik bir orkestra eşliğinde, milletimizle buluşturacaktı birgün. İşte o gün, daha önce fikrinin dahi yakınından geçemeyen sanatçıların arasından bir ses, "Üstad Senfonisiyle" üstada ve sevenlerine olan vefa borcunu ödedi.
Evet...
Bir zamanlar biz de millet, hem nasıl milletmişiz,
Gelmişiz dünyaya; milliyet nedir öğretmişiz!..
Diyen Milli şairimiz Mehmet Akif’in şiiri, notalarla ölümsüzleşecek "Akifçe" bir tavrın, davasını anlatacaktı Asım’ın Nesline.. Mevsimlik şarkıların, zaman dairesinde erimesine inat, atiye ekilecek bir tohumun derdindeydi Uğur Işılak.. Onun için sevdik.
Çağ o çağ idi ki, "Dede Korkut’un öğütleri, Kültigin’in bildirgeleri gelmiyor" ve "Bir kahraman Bekliyordu" Osman Yüksel Serdengeçti. Tarihe düşülen bu destanın mirasçısı Uğur Işılak, bağlaması ve mızrabıyla bizleri "Ural-Altay Dağları’na" götürüverdi ansızın...
Bu arada "Miras" demişken..
Tokatlı Nuri, Kusuri, Kağızmanlı Hıfzi ve Bayburtlu Zihni isimleri bizlere ne kadar tanıdık geliyor? Geçtiğimiz asırlarda yaşayan bu ozanların eserleri şöyle dursun, isimleri bilinmezken; dokusuna en küçük halel getirilmeden, bu isimlerin eserleri "Miras" projesiyle kültür arşivimizde ki en kadim yerini aldı bile.
Hepsi bir yana, çağlar ötesi bir aşkla asırları şekillendirmiş olan Kanuni Sultan Süleyman, Fatih Sultan Mehmet ve Yavuz Sultan Selim; Muhibbi, Avni ve Selimi mahlasıyla edebiyat sahasınıda şekillendirecek divanlar bıraktı torunlarına. Ne kadar okuduk sorusuyla kimseyi itham altında bırakmadan, "Padişahların şiirleri, şiirlerin padişahlarıdır" sözünde ki ihtişamın, "Makam-ı Sultan" albümüne de ziyadesiyle yansıdığını belirtelim.
Tüm bunlarla birlikte Türk müziğinin, alışkın olmadığımız bir hararetle tartışılır olduğu son günlerde, Hüseyni, Nihavend, Rast, Hicazkar, Hicaz, Uşşak, Hüzzam, Muhayyer, Buselik ve Kürdi gibi temel Türk müziği makamlarının, Uğur Işılak tarafından 25 senedir bestelenilerek Türk halkına sunulduğu gerçeğini hatırlatma ihtiyacı hissediyorum. Bu eserlerin bestelenmesinde temel ve aksak usüllerin kullanılması ise, ciddi bir deneyim ve müzikal nazariyyat gerektiriyor. Uğur Işılak bestelerinde 2/4, 3/4, 4/4’lük temel usullerin dışında, 5/8, 6/8, 7/8 ve 9/8’lik gibi aksak usullerin kullanılması teknik bağlamda, kısır bir müzikal döngü içerisinde tekerrür eden güncel popüler müziğin çok ötesine geçmeye yetiyor...
Ve bestelenen eserler, müziğin mutfağı olarak telakki edilen stüdyo aşamasına geldiğinde, müzik yönetmenliği, aranjörlük ve tonmaisterlik süreci başlıyor. Müzik teknolojisi biliminin sınırları içerisine giren bu sanat dalları ise oldukça zor ve karmaşık. Albümlerin arka kapağında yer alan bu bilgiler, çoğu zaman albümü yapılmış olan sanatçıyı bağlamıyorsada, Uğur Işılak; hemen hemen birçok albümünde kendi müzik yönetmenliğini, kendi aranjörlüğünü ve kendi tonmaisterliğini yapıyor.
….
Söylenilecek daha onca şey olmasına karşın, en başa yeniden dönmek istiyorum…
"Memlekette, şöhretin sanatçıya şahsiyet kazandırıyor" olmasından muzdarip;
"Sanatçının, şöhrete şahsiyet kazandırması" şiarını düstur edinmiş olan; asrın ozanı Uğur Işılak’la, geçte olsa tanıştı Türkiye.
Hasılı kelam hakikat gerçeğinin, yegane sarayı gönüller ise, evet… Uğur Işılak gerçek bir saray ozanıdır!...
UĞUR IŞILAK SEVENLERİ ADINA KALEME ALINMIŞTIR.