- 1372 Okunma
- 5 Yorum
- 0 Beğeni
AŞK-I MY MOON
Efendim biliyorum kabak tadı verdi diyeceksiniz belki de ama Nurhayat Ablamda bu maceracı ruh, bende de bu yazma kaabiliyeti olduğu müddetçe maalesef daha çooook okuyacaksınız onun maceralarını.
Yine sabahın körü ve yine Nurhayat Ablam karşımda.
-Huuuu huuuuu...Öldün mü beee ses versene iki saattir sana sesleniyorum.
Yok. Kurtuluş yok. Evde olduğumu biliyor. Ne kadar kafamı yorganın içine soksam da mutlaka sesini duyurur bir şekilde...Neyse...Kalktım zar zor. Açtım kapıyı. Bizimki oldukça heyecanlı.
-Sami Haberi duydun mu?
-Ne haberi abla?
O kadar heyecanlıydı ki ona abla dediğim halde ’’Ablalar götürsün seni ’’ bile demedi.
-Ayol duymadım mı büyük aşkım geliyormuş.
Ulan zaten sabahın köründe uyku sersemiyim. Bu titrek bunağın söylediği cümleyle iyice şoka girdim. Büyük aşkıymış. Fe Sübhanallah.
-Ablacığım Abdürrezzak eniştem evde değil mi? Velev ki evde olmasa bile bu ne heyecan?
-Yahu ne Abdürrezzak’ı. Büyük aşkım diyorum sana.
-Yuh yani. Bu yaşında senin bir de gizli aşkın mı var? Boynuzluyor musun Abdürrezzak enişteyi?
-Yok boynuzlama sayılmaz. Bu başka bir şey. Teyze oğluna aşığım ben?
-Abla sen iyi misin sabah sabah? İnsan hem de bu yaşta teyzesinin oğluna aşık olur mu?
-Yahu teyzemin oğlu değil. Hay Allah’ım ya. Duymadın mı gerçekten de büyük şair Teyzeoğlu şehrimize geliyormuş. Ben o adamın aşığıyım.
-Allah canını almasın e mi? Kahraman Tazeoğlu’nu diyorsun sen.
-Hah o işte...Ben ne dedim?
-Sen teyzeoğlu dedin.
-Neyse. Bu gün bana eşlik eder misin onun imza günü varmış da.
Kahraman Tazeoğlu’nu ben de severim. Nurhayat Ablamla bile olsa gidilir o adamın imza gününe.
-Tamam abla gideriz de imza günü saat 1 de. Daha çok var. Az yatayım ben.
-Ya ne yatması hadi hadi..Giyin kuşan düş önüme.
-Abla bi kahvaltı yapsaydım bari.
-Ben onu düşündüm. Sana kete yaptım. Seversin sen.
Nurhayat Ablam bir müddet Erzurum’da yaşadığı için öğrenmiş keteyi. Laf aramızda nefis yapıyor. Ben de kete için ruhumu bile veririrm. Zayıf noktalarımı çok iyi bilir.
-Abla çay???
Bir termos dolusu çayı da uzattı burnuma.
-Haydi bakalım otobosta yersin yürü..
Efendim yolculuk faslını hiç anlatmayayım. Belediye otobüsü halkı -şoförü de dahil- keteye doydu o sabah.
Neyse..Sonunda imza gününün yapılacağı salona geldik ama salonda in cin top oynuyor tabii ki.Aşağı yukarı üç saat boşu boşuna bekledik. Üçüncü saatin sonuna doğru ben bir sigara içmek için salonun dışına çıktım. İşte o anda Kalabalık bir basın ordusu eşliğinde lacivert takım elbiseli, kel kafalı bir vatandaş bir makam aracından inerek salona yöneldi. Arabaya dikkat ettim. Evet bu bir Milletvekili makam arabasıydı.
Milletvekili içeri girdi ben de dışarıda sigara içmeye devam ettim. Beş dakika bile olmadı salona döndüm ki ne göreyim. Nurhayat Ablam Milletvekiline sarılmış ve koyu bir muhabbetteler. ( Milletvekilinin adını uyduracağım mecburen , Partisini de... Neme lazım ileride papaz olmayalım bir milletvekili ile )
-Kahramanım benim. Seni o kadar seviyorum ki.
-Teşekkür ederim hanımefendi. Biz de bu sevginize layık olmaya çalışıyoruz elimizden geldiğince.
-Sen geleceksin diye gözüme uyku girmedi vallahi. Sabah sekizden beri burada seni bekliyorum.
-Yaaa öyle mi? Bilseydim beni bu kadar seven böyle zarif bir hanımefendinin olduğunu çok daha erken gelirdim.
Eyvah eyvah...Bizimki Milleyvekilini Kahraman Tazeoğlu zannetti. Milletvekili de onu fanatik bir seçmen sanıyor. Yanlarına yaklaşıp yapılan hatayı izah edeceğim ama hem korumalar hem de salonun güvenlik görevlileri pittbull gibi bakıyorlar insana...Sıkıysa daha fazla yanaş. Ancak seslerini duyuyorum. O kadar el ediyorum, göz ediyorum o değil diye ama aştikosuna (!) o kadar dalmış ki beni gördüğü yok. Adamı remen kucağına oturttu yahu. Olacak şey değil. Bir de muhabbeti koyulaştırdılar ki sormayın. Salon görevlileri onlara servis bile yaptı. Yani bir taraftan da yiyip içiyorlar. Daha doğrusu sayın milletvekili muz, fıstık, fındık, çekirdek filan yiyor Nurhayat ablam ise az meşrubat yudumluyor. Muhabbet koyu vesselam.
-Ne kadar yakışıklısınız. Gözlerimi kamaştırıyorsunuz.
Bağıracağım neredeyse ’’ Abla adamın kel kafasınıdan yansıyan ışınlar o senin gözünü kamaştıran ’’ Diye ama bağırsam da duyacak halde değil.
-Siz de çok zarif bir hanımendisiniz.
-Aşkım benim yaaa...Biliyor musun Kahraman. Ben sana aşığım
-Teşekkür ederim güzel bayan. Biz de siz gibi güzel vatandaşlarımıza aşığız.
Adamın sadece kafası kel değil, gözleri de kör. Nurhayat Abla’ya ’’ Güzel Bayan ’’ dediğine göre . Ama öte taraftan politikacı bunlar ’’ Titrek muhallebi ’’ Diyecek hali yok elbette.
-Bana bu gün bir kitap imzalayacaksın değil mi?
-Elbette
-İyi o zaman. ’’ Kahramandan Nurhayat’a sonsuz bir aşk ile’’ Diye yazar mısın?
-İyi ama hanımefendi benim adım Rüknettin.
-Rükneddin Kahraman...Ne asil bir isim
-Hayır Hanımefendi sadece Rükneddin.
-Aaaa??? Ben asıl adınızı Kahraman sanıyordum. Demek ki mahlas kullanıyorsunuz şiirlerinizde?
-Şiir mi? Ben şiir yazmam ki?
-Ne kadar da mütevazisiniz. Büyük şairler hep ’’ ben şair değilim ’’ der.
-Hanımefendi ben ÖP partisi yani Özgürlük Partisi İzmir Milletvekili Rüknettin Öperoğlu.
-Allah Allah...Senin milletvekili olduğunu bilmiyordum. Aşkım benim yaaa. Onca memleket meselesi yetmiyormuş gibi bir de şiir yazıyorsun ha? Ama Rahmetli Ecevit de yazardı biliyorsun.
-Hanımefendi rahmetli Ecevit’n şiir yazdığını biliyorum ama ben şiir yazmam.
-Ne yani o seslendirdiğin şiirler hep başkasının mı? Ama olsun. Sen can veriyorsun o şiirlere.
-Hanımefendi ben şiirlere can da vermiyorum. Bir yanlışınız var
Sonunda milletvekilinde jeton düştü.
-Aaaaaa anladıııımmmm. Siz beni şair Kahraman Tazeoğlu ile karıştırdınız. Bu gün onun da imza günü vardı burada.
Artık dayanamadımm bağırdım.
-Hay ağzını öpeyim milletvekilim. Aynen öyle...Sizi Kahraman Tazeoğlu ile karıştırdı. Boy aynı boy, en aynı en, eh kafa da kel olunca hatları karıştırdı.
Koca salon kahkahadan yıkılıyor. Meğer milletvekili oraya tanınmış bir yazarın kitap kampanyasına destek için gelmiş. Bizim Nurhayat abla da adamı Kahraman Tazeoğlu zannetmiş, sarılmış ’’Aşkım ’’ Diye....’’Ulan kulağın duymaz, gözün görmez ne işin var senin buralada, imza gününde. Kıçını kır otur evinde’’ diyeceğim de kahkahadan diyemiyorum.
Diyeceksiniz ki yahu o kadar da komik değil. Ne diye bu kadar kahkaha attın ki? Nurhayat ablamın gülerken altına işediğini görseydiniz sanırım siz de gülerdiniz benim kadar.
Neyse...Sonunda Kahraman Tazeoğlu da geldi salona. Bu sefer de gelenin Kahraman Tazeoğlu olduğuna ikna edinceye kadar akla karayı seçtim ama ikna olduktan sonra heriften koparıncaya kadar bir kez daha akla karayı seçtim.
Velhasılı kelam Nurhayat Ablam o gün hayatının en güzel gününü yaşadı. Aynı günde hem bir milletvekiline hem de çok ünlü bir şaire sarılmak kaç kişiye nasip olur ki?
Haa unuttum. Yazının başlığı niçin Aşk-ı My Moon?
Ben Nurhayat Ablama My Moon derim de ondan. Başka neden olacak.
NOT: 1- Yukarıdaki Resimde Nurhayat Abla ile milletvekili arasındaki muhabbeti görmektesiniz.
2- Bu yazıdaki kişi, kurum ve kuruluşların gerçek kurum, kişi ve kuruluşlarla çok yakından ilgisi vardır.
YORUMLAR
sami biberoğulları
Allah sizi de gülmekten ayırmasın.
Selam ve saygılar.
hocam bende onu soracaktım hakikatten böyle bir komşunuz varmı pek çekilmezde böyleleri size sabır dileyeyim saygılarımla
sami biberoğulları
Böyle bir komşum var mı yok mu? işte bu soruya vevap verdiğim anda bu yazıların tüm sihiri kaybolur. O bakımdan bu konu bir sırdır)))))))))
Selam ve sevgilerimle.
Çok büyük şair mi olmak lazım,
Nurhayat ablayla tanışmak için.
Evi mi taşımak lazım İstanbula,
Gözüne girmek için..
Tebrik ederim hocam saygılarımla.
sami biberoğulları
Evi taşısan da olmaz. Bizim burada dairelerin birinin boşalması lazım ki Nurhayat Ablaya komşu olasın. Ama bana misafir ol gerisi kolay.))))))))))))
Selam ve sevgilerimle.
sami biberoğulları
Anlaşılan o ki dört can dosttan başka gülmek isteyen olmamış pek.
Sağ olasın var olasın.
Selam ve sevgilerimle.
sami biberoğulları
Selam ve sevgilerimle.