- 924 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
YABANABAD
Bugün sizlere yılın on iki ayında defalarca gidip gezdiğim, gördüğüm ancak güzelliklerini bu güne kadar fark edemediğim Başkent Ankara’mızın kuzeyinde Ankara-İstanbul karayolu üzerinde nüfusu her gün artan çam ormanları, şifalı suları olan ve başkentimize temiz hava pompalayan, içme suyumuzun tamamına yakın kısmını karşılayan Selçuklular zamanında “YABANOVA” Osmanlılar zamanına “YABANABAD” bugün ki ismi “KIZILCAHAMAM” olan ilçemizde ki güzelliklerin yanı sıra görebildiğim eksikliklerin bir kısmını paylaşmak istiyorum.
Kızılcahamam denince Soğuksu Milli Parkı ve Belediye Kaplıcasından ibaret sayılan bu güzel beldemizde bugün onlarca Özel pansiyonlar, belediye termal pansiyonlarının yanında hizmet veren çok yıldızlı yataklı turistik tesislere ilave olarak yenileri yapılmaya devam etmektedir.
Ancak ilçe merkezinde ve çevresindeki kültür varlıkları gelen ziyaretçi sayısına göre gerekli tanıtım yapılıp ön plana çıkarılmadığından hak ettiği ziyaretçi sayısına ulaşamadığı gözlenmektedir. Yerel yöneticiler biran önce termal turizme verdikleri önemi İnanç ve Kültür turizmine vermeleri gerektiğini düşünüyorum.
Kızılcahamam’a gelip ilçe içerisinde tıkılıp kalmayın. Var olan aile bireylerinin tamamını yanınıza alarak Ankara- İstanbul yolundan Bolu istikametine giderken Kızılcahamam çıkışından yaklaşık beş-altı kilometre ileriden Çankırı-Çerkeş yoluna doğru döndüğünüz zaman kıvrıla kıvrıla yukarı doğru çıkarken sağ tarafınıza baktığınız zaman yeşilin her tonunun hakim olduğu yamaçların tam ortasına masmavi Eğrekkaya barajını görürsünüz tepeye ulaştığınız zaman aracınızdan inip yeşil ile mavi rengin nasıl kucaklaştığını uzun uzun seyredin. Temiz havaya kendinizi alıştırdıktan sonra aracınıza tekrar binip ilerlemeye devam edin. Semeler köyüne varınca gideceğiniz yöne karar vermelisiniz. İsterseniz ana yoldan hiç sapmadan Güvem nahiyesi oradan da ışık dağına gidebilirsiniz. Ben daha önce ışık dağına gittiğim için Semeler köyünden sağa doğru dönüp Eğerlikuzören köyüne doğru gitmeye karar verdim. Hem yıllarca beraber çalıştığım ve emekli olduktan sonra doğup büyüdüğü köye yerleşen bir can dostumu, arkadaşımı ziyaret edecektim. Hem de görmediğim yerleri görüp gezecektim. Anlayacağınız bir taşla iki kuş vuracaktım.
Esas yolculuğumuz Semeler köyünden gideceğimiz yöne doğru dönünce başladı. Dik yamaçların arsından akan çaya paralel giden yola girince, yol kıvrıla kıvrıla gidiyor. Yaklaşık her bir kilometrede çeşmeler yapmış şırıl şırıl akıyor. Etrafında çeşit çeşit çiçekler açmış, ancak mevsiminden mi nedendir bilmem Gelincik çiçekleri baskın çıkmış her taraf adeta kırmızıya boyanmış. Biz durmuyor seyrederek gidiyoruz yolun kenarlarında yaban fındıkları, Meşe ağaçları, kızılcık, ahlat, karaçam, sarı çam, alıç, böğürtlen, gürgen ağaçlarını resimlerden sonra yerinde gerçek olarak görüyorduk. Çayın kenarında daha önce çeşitli sebze yetiştirilen yerler terk edildiğinden yerleri yonca ve çayırlar kaplamış. Hele hele o yeşilliğin içinde açan papatyalar görülmeye değer manzaralar meydana getirmiş. İmkanı olup da vaktini AVM lerde çocuklarına radyasyon aldırarak geçirenlere üzülüyorum. Çünkü gezip görülecek yerler bir adım ötemizde.
Bu tür gezilere tek dikkat edilecek şey eğer kıvrımlı yollarda ve zirveye doğru yol alırken araba tutuyorsa lütfen önceden önleminizi alınız.
Görmediğim ve görmediğiniz daha güzel yerleri gezip görmek dileğiyle.
YORUMLAR
Tadı damakta kalası bir yazıydı. Kısalığı bundan mıydı acep? Tebrikle.
fevzi gültuna
Çok güzel bir gezi yazısıydı.
Anlatılan yerleri tam olarak bilmesem de,
o yörede epeyce gezmişliğim, görmüşlüğüm vardır.
Güzel ülkemin, güzel yöreleri.
Hala el değmemiş doğa harikası yerlerimiz mevcut.
Keşfedilmeyi bekliyorlar.