34
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
2257
Okunma
Senelik iznimi alıp eşimle memleketimiz Sivas’a gittik. Bol, bol geziyor yiyor içiyor hasret gideriyoruz.
Her istediğimizi yerine getirmek için büyük çaba harcıyorlar.
Her gün davetler deyiz.
Eşimde çok mutlu, arkadaşlarıyla buluşuyor.
Akrabalara ziyarete gidiyordu.
Otobüs işletmecisi olan küçük kayın biraderde yemekteyiz.
Ailenin en küçüğü herkes karşısında asker.
Bileği çok sıkı, Sivas’ın tanınmış kabadayılarından, hem severler hem de çekinirlerdi.
“ Tacettin bu ara izindesin bizim bilet kesen çocuk evlenecek o gelene kadar bize yardım et herkesi kasaya oturtamayız”
“Tamam abi “
“Sabah benimle gideriz”
“Olur abi”
Garajlara ( yeni adıyla otogara) Yaptığım yolculuklardan aşinayım.
Gelip giderken kısa aralıklarla gördüğüm mahal.
Her çeşit insanın randevu vermeden buluştuğu, Kaçakların, sapıkların, katillerin, firarilerin, geleni karşılayan gideni uğurlayan, sevinç ve hüznün kol, kola gezdiği uğrak yerler. Yaşamımız da büyük bir alanı işgal eden vazgeçilmezimiz.
Sıralanmış terminallerin önünde otobüs peronları, yolcu bekleme salonları, yer, yer hediyelik eşya ve gıda maddelerinin satışa sunulduğu büfeleriyle bir cümbüş armonisi. Ellerinde valizleriyle koşuşturan insanların oluşturduğu gürültüsü fon müziği olmuş. Hareketlilikten hiç ödün vermeyen atmosferiyle büyülü mekânlar.
Ne yapacağımı kısaca anlattılar. Çok basit bir işti.
Tamam deyip işe başladım.
Günde iki İstanbul iki Ankara seferi var.
Biri sabah dokuz diğeri akşam on yedi.
Garaj yavaş, yavaş kalabalıklaşmış etrafta bir koşuşturmaca başlamıştı.
İçeriye kolundan tutuğunu getiren değnekçiler salona gelince:
“Bu abi akşam Ankara, bu kardeş sabah İstanbul”
Diyor. Dışarı çıkıp, ayaz kapmış sesiyle bağırıyordu.
“Angara, Angara İstanbul, İstanbul
Bende bileti kesip listeyi işaretleyip parayı alıyorum. Hareketli bir yer sıkılmıyorum.
Arada bir çay içip müşteri bekliyorum.
İçeride camla kaplı ofiste abim oturuyor.
Gelen arkadaşlarıyla sohbet ederken beni de ara, ara gözetliyordu.
“Abi Ankara’ya otobüs kaçta?
“Sabah dokuz, akşam beş”
“Tamam, abi sabah dokuza bir numarayı verir misin?
“Bir numara dolu hemen arkası var vereyim mi?
“Hayır, abi bir numara
“Satıldı canım”
Almadı gitti. Yeni bir kişi daha, yine bir numarayı istedi yok dedim gitti.
Her gelen otobüsün en ön sırası olan bir iki üç veya dört numarayı
İstiyor. Satıldı deyince gidiyordu.
Şaşkınım. Gelenlerin bilet almadan gitmesi, abimin de dikkatini çekmiş olmalı ki yanıma geldi.
Durumu anlattım.
“Tamam dedi sen isteyene istediği numarayı ver.
Sakın geri çevirme”
Gerginim.
“Olur mu? Abi”
O, hiç tınmadı.
“Tamam, ne diyorsam öyle yap”
Çaresiz dediğini yapıyorum.
Evet, var deyip herkese bir numarayı verdim.
Ben tedirgin alanlar memnundu.
Hareket saati gelince otobüs perona yaklaştı. Meraktayım. Bu ara iki kişi içeri girdi. Ofise geçtiler.
Abim beni yanına çağırdı.
“Tacettin sen artık gözden kaybol. Listeyi Ömer’e ver.
“Hayır, abi sonucu görmek istiyorum. Çok merak etim de,”
“O, zaman buraya gel ortalıkta dolanma buradan seyret”
“Tamam abi”
Listeyi Ömer’e verdim. Ama ne Ömer’di.
Sol yanakta derin bir yara izi bir gözü kör uzun ve şişman konuşurken eksik dişleri gözüküyor. Yumurta topuk, sivri burun ayakkabı, Siyah bir takım elbise gömleği göbeğine kadar açık, boynunda kalın bir zincir, bileğin de ismi yazılı altın mı sarımı belli değil bir künye, sağ el, parmağında iri bir şövalye yüzük
İnsana bayat balık gibi bakıyor. Sesi kalın kesik, kesik konuşuyor. Kelimeler ağzından dökülünce dudakları bazen aşağı sarkıyor. Bazen yukarıya kasıyor. Yürürken sağ omuz aşağıda sol omuz yukarıda
“Hoş geldin enişte nasılsın?
“Teşekkürler iyiyim siz nasılsınız?
Diğeri Arap Celal zenci bile yanında beyaz kalır. Ablak bir suratta yan yatmış sekiz rakamı gibi şaşı gözler, sol kulağın yarısı, yok ikisi de insan azmanı sumo güreşçileri gibiler.
Görüntüleriyle insanı hemen sindiriyorlar.
İnanın korku filmlerinde makyajsız oynarlar.
Curcuna koptu. Otobüsün önü kalabalık bağrışmalar duyuluyor. Abi benimde bir numara diğeri benimde öteki benimde diye avaz, avaz bağırıyorlar.
Bir numaranın sahibi öyle çok ki.
Bizim azmanlar görevde, önceden gelip bir numaraya oturan tamam.
Ömer şikâyetçi olanın biletini alıyor.
Etrafındakileri itekleyerek kargaşa yaratıp diğer elinin avucunda sakladığı bileti adamın gözüne sokarcasına
“Hani lan okusana bak on yedi numara”
Adam şaşkın
“Olur mu bir numara yazıyordu”
“Ula oğlum aha bak okusana ben kör gözümle görüyorum.
Sen iki gözünle görmüyon hadi la get şuradan otur yerine sallanma”
Zavallı gördüğü bu surattan korkmuş olmalı ki hiçbir şey söylemeden yeni numarasına oturuyor.
Aynı işlemi Arap Celal’de yapıyor. Adamlar şaşkın bilet yerleri değişenler dönüp benim olduğum yere bakıyorlar.
Bense ofiste olayları üzülerek seyrediyorum.
Yaratıklar, ite kaka otobüsü doldurup şoföre hadi tamam hayırlı yolculuklar deyip iniyorlar.
Şaşkınlığım ayyuka. Kitlendim. Öylece bakakalıyorum.
Abimin altmış dört model İmpalasıyla eve gidiyoruz.
“ Bu ne iş abi şaştım kaldım.”
“ Ne zannediyorsun koçum, burada ekmek aslanın ağzında değil midesin de bu kadar kişi nasıl ekmek yiyecek. Herkes bir numara derse otobüsü nasıl dolduracağız.”
Sustum. O günden sonra gitmedim.