- 558 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
1965 model fort minibüs,Anadolu,Sen ve üstad Neşet Ertaş üzerine
Başımı ilk defa bir aracın cama yaslayarak yaptığım yolcuğun adıdır bin dokuz yüz atmış beş model ford minibüs.Anadolu’nun en ücra köşelerinin toprak yahut çakıl taşlı yolarında ilerlerken yirmi beş yıllık amortisörlerin sarstığı koltuklarda yolculuk ettik biz seninle ama senin bedenin yokken.Kafamı cama yaslanıp uzaklara daldığım ve kulağımda sadece Neşet Ertaş’ın müziği duyulurken ve seni düşünüyorken ben dünyanın en güzel işini yaptığımı biliyordum.
Her şeyin en net ve en anlamlı yıllarıydı.Benim için yer,gök,hava,bulut,yol herşey sendin.Öylesine netti hayatım.Aynı koltuğunda oturduğum ve ara gazlarıyla vitesi değişen Bin dokuz yüz altmış beş model araba gibi.Hatırlarmısın şimdiki ’’akaryakıt istasyonları’’nın adı eskiden ’’benzinlik’’ti.Şimdiki dizele ‘’mazot’’ dendiği yıllarda bir benzin istasyonuna arabayla girdiğinde hiç bir zaman ’’euromu normal mi olsun’’ yahut ’’kaç oktan olsun abi’’ diye sorulmazdı.Herşeylerin tekil olduğu alternatifin ve hiç seçim yapma lüksünün olmadığı yıllardı.Hele otogazın esamesi bile yoktu o zamanlar.Yani Arabalar bile delikanlıydı iki tane akaryakıt girişi yoktu mesela.İşte ben herşeyin böyle net olduğu yıllarda yollarda sevdim seni.Benim Tek yakıtım da sendin.
Tek yakıtı sen olan ve hiç bir zaman yanıbaşında olmayan ben günlerce süren o Anadolu yollarında her yere çizdim resmini.Gördüğüm güzelliklerin yanıbaşına senin güzelliğini eklediğimde dünyanın en bahtiyar insanlarından biriydim.Zaten güzel olan Anadolu belki bu yüzden çok daha güzeldir hatta enfestir benim gönlümde.Şu nefes aldığım dünyada güzelliğin anlamı;Anadolu,Sen,Üstad Neşet Ertaş ve bin dokuz yüzatmış beş model ford transit,Kaç kişi bu bilinçle yol alabilir,kaç kişi bu bahtiyarlığa erişebilir ki yollarda.Ve kaç kişi bunları yaşadıkca yenilenebilir.Hiç bir zaman tekrarı yaşamadan hep devamlı artan çoşkuyla seviçle ümitle yenilenmek ve heryere resmini çizebilmek.İşin en acı tarafı ne biliyormusun güzel insan.Bu resimleri senin görememen.Yanıbaşımda olamayıp bir ovaya bir dağa çizdiğim resimleri sana gözlerim ışıl ışıl parlarken anlatamamak.Ve sen eğer birgün bu Anadolu yollarında arabanla geçtiğim yollardan geçecek isen bunların hiç birisini göremeyeceksin.Bu beni gerçekten çok üzecek.İnce bir ayrıntı vereyim sana senin resmini en büyük Hasan dağı’na yaptığımı sanıyordum ta ki Ağrı’yı görene kadar.İshak paşa sarayından bakarak Ağrı Dağı üzerine çizilen resim benim sana dair çizdiğim en güzel,en büyük resimdir,bunu böyle bilmeni istiyorum.
Ayaklarımı uzatmış bedenimi kollarıma yaslayarak en büyük resmine,en güzel sarayın bahçesinden oturarak bakarken sana dokunamadığım ellerimle benim için yine sen olan Anadolu toprağına ve taşına dokunduğumu biliyordum.Sen hissetmeden ve görmeden.Yani her zamanki gibi yine kaçamaktım sana,sen olmadan sana karşı.Yanlız bu kaçamaklığım senin koyduğun kuralların karşılığıdır bunuda zaten sen biliyorsun.
Yine bir gün başlangıcı.Tüm gece çalıştığım yerden ayrılırken sabah güneşini güzelliğini düşünüyordum ki beni görürecek olan bir ford minibüsün kapılarını açtığımda birden bir ses duydum radyodan.Üstad Neşet Ertaş’ın sesi ve tuhaf bir duyguyla aklıma geldin.Sanki 20 yıl öncesindeydim o an.Şöför aracı sürmeye başladığında hergün geçtiğim yollardaki günebakanları ,domates tarlalarını bir başka gördüm bugün.Yine eski bir arabada yine anadolu yollarındaydım sanki.Yalnız tek farkla dümdüz asfat bir yolda hiç sarsılmadan kafamı arabanın camına yasladım ve ağzımda yine neşetin türküsü.Biliyormusun Üstadın türkülerinin adları hep aynıdır bende,hepsinin adı ’’Yol Türküsüdür’’
YORUMLAR
Güzel bir hikaye.
Üstat neşet Ertaş...
Onun güzel yol türküleri...
Anadolu'nun bin bir çeşit güzelliği...
Ve,
kirli bir Fort minibüs camına yaslanmış düşünceli bir baş...
Güzel hikaye, güzel...
Yalnız,
1965 de,
Fort minibüsler vardı. Çok da havalı idiler.
Naysa, Commer, Feka, Tahamesler yanında, inanılmaz güzel duruyorlardı.
Transit değildiler ama.