- 871 Okunma
- 5 Yorum
- 0 Beğeni
GİDİŞİGÜZEL BİR HOŞÇAKAL
Bazıları öyle işlenmiştir ki içimize gün gelir kapıdan kovsak candan içeri girer. Alışmışızdır varlığına, alıştırmıştır kendini varlığımıza. Yokluğu, varlığımız için en büyük tehlikedir. Varlığıysa bir zamandan sonra katıksız bir hüzündür. Ama ne mümkün, vazgeçebilme iradesini gösterebilmek!
Veda etmeyi bilmek de bir erdemdir oysa, herkes de olmayan. Biçimi, üslubu nasıl olursa olsun, gitmeyi başarabiliyorsan, artık skor tabelası 1-1 diye gösterecektir hayatla mücadeleni. Bir de gittiğini zannedip kalanlar, kaldığını zannedip gidenler var; benim gibi. En kötüsü de bu olsa gerek.
Ve zaman dedikleri ayna! Bütün gerçekleri ve kararlarımızın sonuçlarını gün gelip acımasızca yüreğimize vurur. Gidenin gidebilmişliğinin, kalanın kalabilmişliğinin tek ölçümüdür zaman; onlarca ölçüt varken. Bir ölçüt de benden olsun: Eğer yıllar sonra bile, her şeyin dibe vurduğunu düşündüğünüz anda, o an başını onun omuzlarına koyup öylece saatlerce kalarak rahatlayacağınızı düşünüyorsanız, kalarak doğru kararı vermişsiniz demektir. Ve siz gidenler, gidebilenler, gidebilmişseniz(!) zaten doğruyu yapmışsınız demektir.
“Nasıl başlarsa öyle gider” mantıksız palavrasını çürütmekten bıktı zaman ama biz kendimizi kandırmaktan bıkmadık. Nasıl başlarsa başlasın, zaman inceden inceye, ucundan kıyısından, yavaş yavaş sıradanlaştırır güzelim anları. Bu ister bir yemek olsun, ister oyun, ister yar, ister mevsim; fark etmez zaman için. Zaman anları anılaştırırken aynı zamanda sıradanlaştırıyor maalesef!
Merhaba dün gibi aklınızdayken, bugün hoş çakallar(!) kaplar dilinizi ve yüreğinizi. “Hoşça kal” demekle “Ne halin varsa gör” demek arasında ne kadar fark var, bir bilsem. Gidişigüzel(!) bir sözcüktür bu, hoş kalmak için hoşça kal der, veda sevdalısı! Diyecek ki yeni bir dostluk kurabilsin; zamanın hala dokunmadığı, taze ve sımsıcak bir merhabayla!
Bütün suçu zamanı yükleyip bencilliğimizden konu açmıyorsam, bencilliğimdendir! Ve ben de bir merhaba arifesinde hoşça kalımın yasını tutuyorum. Ama benimkisi sıradanlıktan değil, sıradansızlıktan! Sıradan bir yaşamın zamanı gelmişti, sıradansızlığın sıradanlıktan çok kötü olduğu gerçeğinin farkına vararak. Düzensiz yaşamların düzene, düzenin düzensiz yaşama gıptası, doyumsuz ruhumuzun arayışı dışında neyle açıklanabilir ki!
İmzamdır üslubum…
YORUMLAR
Gitmeler zerine yazılan tüm yazılar,
nedendir bilinmez hep ilgimi çekmiştir.
Sevemedim bu gitme olgusunu.
Buna bağlı olarak, veda muhabbetlerini de tabi ki.
Çok yer gezdim, çok insan tanıdım.
Oldukça fazladır dönmeksizin gitmelerim.
Arkanda hoş bir seda bırakabiliyor isen,
bir bukle teselli olur bu durum hüzünlerine.
Giden, kalana göre daha şanslıdır diye düşünmekteyim.
Zamanın yanında, yeni coğrafyalar, yeni yüzler tanımak,
içinizde esen fırtınalara göğüs germenize yardımcı oluyor bir bakıma.
Ama kalanların durumu gerçekten vahim.
Anılarınız hep canlı kalır, zamanı yudumlamak hep zor olur.
Fırtınalarınızı dindiremezsiniz,
duygu yoğunluklarını çok yaşarsınız.
Sözün özü,
bu gitme konusu çok daha su kaldırır.
Okuduğumuz bu yazı,
gerçekten güzel sunulmuş.
Tebrik ediyorum yazarını.
Romantik_Haydut
Ama gittiğini düşünüp kalan, kaldığını düşünüp gidenler acıtırlar.
Sizi sayfamda görmek her daim mutlu etmiştir beni.
Teşekkür ederim değerli yorumunuz için.
Selam ve saygılarımla...