- 1160 Okunma
- 6 Yorum
- 0 Beğeni
ŞU ERMENİ MESELESİNE BİR DE BİZ DOKUNALIM BAKALIM -14-
Osmanlı Devleti 10 Ağustos 1920de meşhur Sevr Antlaşmasını imzaladı. Tabii ki böyle pattadanak ’’Sevr Antlaşmasını imzaladı ’’ Diyorum ama aslında Antlaşmayı imzalayacak bir devlet de yoktu ortada. Çünkü en son Osmanlı Anayasasına göre bu antlaşma öncelikle Meclis-i Mebusanda görüşülüp kabul edilmeli sonra Padişahın onayına sunulmalıydı ama ortada bir Meclis-i Mebusan yoktu. 16 Mart 1920 de İstanbul İtilaf devletlerince resmen işgal edilmiş bilahare parlamento da kapatılmıştı.
Sevr’in kabul edilmesi de başlı başına bir olaydır.Kısaca dokunalım olmazsa çünkü oldukça ilginçtir.
Taslağı San Remo’da hazırlanan,son şekli ise Fransa’nın Paris’ine bağlı Sevr kasabasında verilen Antlaşma Osmanlı Devletine iletildiğinde Padişah Vahdettin Saltanat Şurasını toplar. Bundan sonrasını alıntı yapıyorum Vikipediden:
Saltanat Şurası’nda yaşananlar günümüzde hâlâ tartışılmaktadır. Nutuk’ta bu toplantıda Vahdettin’le ilgili “Sevr Muahedesi’ni bizzat ayağa kalkmak suretiyle kabul etmiştir.” denmektedir. Saray Başmabeyincisi Lütfi Simavi’ye göre ise Vahdettin açılış nutkunu okuduktan sonra başkanlığı Damat Ferit Paşa’ya bırakarak salonda durmamış, çıkıp gitmiştir. Son Sadrazam Tevfik Paşa’nın oğlu İsmail Hakkı Okday’ın anlatımı ise şöyledir:
Nihayet ’’Sevr’i kabul edenler ayağa kalksın ’’denildi. Damat Ferid Paşa bu sırada Padişah’ın salonu terk etmesi için işaret verdi. Vahdettin dışarı çıktı, yandaki odaya geçti. Padişah ayağa kalkınca da salondakiler Hünkâr’a bir saygı eseri olarak ayağa kalktılar. Kendisini bu suretle selamladılar. Öyle ki, bu ayağa kalkışın Sevr’in kabulü anlamına mı geldiği, yoksa Padişah’a hürmeten kıyam mı edilmiş olduğu açık olarak belirmedi. Hatta Ayan’dan Topçu Feriki Rıza Paşa, ‘Biz Padişaha hürmeten ayağa kalktık, Sevr’i kabul ettiğimizden değil’ diye haykırarak Damat Ferid’in oyununu açıkça protesto dahi etti.
Velhasılıkelam bir katakulli olmuştur ama ne? Neyse...Konumuza devam edelim. Bu Antlaşmanın Ermenilerle ilgili maddeleri nelerdir? ( Orijinal metinden, orijinal diliyle aktarıyorum. Sonra kısa bir özet yapacağım. )
Madde 88 — Türkiye Ermenistan’ı düvel-i müttefika misillû hür ve müstakil bir devlet olarak tanıdığını beyan eder.
Madde 89 — Devlet-i Osamniye ile Ermenistan ve diğer düvel-i müteakide Erzurum, Trabzon, Van ve Bitlis vilâyetlerrinde Türkiye ile Ermenistan arasındaki hududun tayini Cemahir- i Müttehide-i Amerika Reisicumhurunun hakemliğine havale ve bunun vereceği kararı ve Ermenistan’ın mahreci bahrisine ve mezkûr hududa mücavir Osmanlı arazisi üzerinde tertibat- ı askeriyenin ilgasına (demilitarizasyon) müteallik olmak üzere tayin edeceği bilcümle ahkâmını kabul etmeği kararlaştırmışlardır.
Madde 90 — 89 uncu madde mucibince tayin edilecek hudud mezkûr vilâyetlerin kısmen veya tamamen Ermenistan’a terkini müstelzim bulunduğu takdirde Devlet-i Osmaniye mezkûr karar tarihinden itibaren terk edilen arazi üzerindeki bilcümle hukuk ve tasarrufatından feragat ettiğini şimdiden beyan eder. işbu muahedenin Türkiye’den fek edilen araziye tatbik edilecek olan ahkâmı o andan itibaren mazkûr araziye dahi tatbik edilecektir. Ermenistan’ın, taht-ı hâkimiyetine vazedilen arazi itibarile deruhde edeceği Devlet-i Osmaniye’ye ait taahhüdat- ı maliyenin veyahut iddia edebileceği hukukun nisbet ve nevi işbu muahedenin sekizinci kısmının (mevad-dı maliye) 241 ve 244 üncü maddelerine tevfikan tayin edilecektir. işbu muahede ile hal ve tesviye edilmemiş bulunan ve mezkûr arazinin intikalinden tevellüt edebilecek olan bilcümle mesail bilâhara diğer mukavelât ile hal ve tesviye edilecektir.
Madde 91 — 89 uncu maddede musarrah arazinin bir kısmı Ermenistan’a intikal ettiği takdirde Devlet-i Osmaniye ile Ermenistan arasında mezkûr maddede münderiç karara müsteniden tayin edilecek olan hudud-ı arazi üzerinde tatbik etmek üzere mezkûr kararın ittihazından onbeş gün sonra suret-i teşekkülü bilâhara tayin edilecek olan bir tahdid-i hudut komisyonu teşkil edilecektir.
Madde 92 — Ermenistan’ın Azerbaycan ve Gürcistan ile olan hududu alâkadar devletler tarafından bilitilâf tayin edileçektir. 89 uncu maddede musarrah karar ittihaz edildikten sonra alâkadar devletler bilitilâf hudutlarını tayine muvaffak olamadıkları herhangi bir halde işbu hudut düvel-i muazzama-i müttefika tarafından tayin edilecek ve bunun arazi üzerinde tatbikinin icrası kendilerine ait bulunacaktır.
Madde 93 — Ermenistan hükümeti Ermenistan’da ırk, lisan ve din itibarile ahalisinin ekseriyeti haricinde bulunan sekenenin menafiini himaye için başlıca düvel-i müttefikanın lüzum görecekleri ahkâmı ve düvel-i mezkûre ile akdedilecek bir muahedeye işbu ahkâmın dercine muvafakat etmek suretile kabul eder. Ermenistan başlıca düvel-i müttefika ile akdedilecek bir muahedenameye transitin serbesti-i icrasını temine ve milel-i sairenin ticareti için muhik bir usul tesisine müteallik olmak üzere düvel-i mezkûrenin lüzum görecekleri ahkâmın dercine dahi muvafakat eder.
Yani özetle: ’’Türkiye ( Osmanlı Devleti tabii ki ) Ermenistan Cumhuriyetini resmen tanıyacak ( Kafkaslarda Kurulan Ermeni Cumhuriyetinden bahsediyorum ) Bu Ermeni devletinin sınırları A.B.D. Başkanı Wilson’un hakemliği ile tayin edilecektir.’’
Böyle bakınca ’’ Aman ya bana ne. Bu günkü Ermenistan Devleti toprakları üzerinde bir Ermeni Devleti kurulmuş, Türk tarafı da bunu kabul etmiş. Ne var bunda denilebilir belki ama kazın ayağı öyle değil çünkü ABD Başkanı Wilson 22 Kasım 1920’de verdiği kararla Trabzon, Erzurum, Van ve Bitlis illerini Ermenistan’a verdi.
Şimdi sorulabilir tabii ki ’’ Ne yani Trabzon, Erzurum, Van ve Bitlis 22 Kasım 1920den itibaren tekrar Ermenilere mi geçti?’’ diye. Hayır geçmedi çünkü 23 Nisan 1920de Türkiye Büyük Millet Meclisi açılmıştı ve TBMM Sevr Antlaşmasını kabul etmiyordu. Kabul etmediği gibi bu antlaşmayı bırakın imzalayanları, lehine söz söylenleri bile ’’ Vatan Haini ’’ ilan ediyordu ama yine de Ermeniler için tabii ki büyük bir sevinç kaynağı olduğu gibi ’’ Büyük Ermenistan ’’ ideallerini gerçekleştirmek için adeta bir hayat iksiri olmuştu. Daha fazla gayret göstermeleri gerekiyordu.
Düşünebiliyor musunuz? Rumlar bile Ermeniler lehine Pontus hülyalarından vazgeçmişlerdi ( Trabzon’un Ermenilere verilmek istenmesine dikkat )
İşte bu arada bakalım Mustafa Kemal ve Kazım Karabekir Paşalar neler yapıyor?
Sevr Antlaşması öncesinde Mustafa Kemal Ruslarla görüşmeler yaparak onların Milli Mücadeleye katkı sağlamasına uğraşmaktaydı. Bunun için Rusya’ya heyetler gönderiyor ve görüşmeler yapılıyordu. Büyük görüşme Sevr Antlaşmasından hemen iki hafta sonra yani 24 Ağustos 1920de yapılacaktı ancak Rusların da Muş, Bitlis ve Van illerinin Ermenistan’a verilmesini istemeleri yüzünden gerçekleşemedi bu görüşme.
Rusya’dan beklenen maddi desteğin sağlanamaması, Ermeni zulmünün artması askıya alınmış olan askeri harekat düzenleme konusunu artık Ankara Hükümeti’nin gündemine getirmiştir. 28 Eylülde Ermenilere karşı harekata geçen Türk ordusu, 29 Eylülde Sarıkamış’ı, 30 Ekimde Karsı kurtardı. Hala İtilaf Devletlerinin desteğine güvenen Ermeniler, 1 Kasım 1920’de T.B.M.M. Hükümetinin kendilerine sunduğu barış teklifini kabul etmedi. Bunun üzerine tekrar harekete geçen Türk ordusu 7 Kasımda Gümrü’ye girdi. Ümitlerini yitiren Ermeniler 17 Kasımda mütareke imzalamaya razı oldular. Görüşmeler sonunda 3 Aralık 1920 de Gümrü Anlaşması imzalandı.
Türkiye Büyük Millet Meclisinin siyasi alandaki ilk başarısı olan Gümrü Antlaşmasına Göre:
1-Kars ve yöresi Türkiye’ye geri verilecek;
2-Ermenistan’ın Türkiye’ye karşı diğer devletlerle yaptığı tüm antlaşmalar kaldırılacak;
3-Aras Nehri Çıldır Gölüne kadar uzanan hat Doğu sınırı olarak çizilecek;
4-Sevr antlaşmasını ve Türkiye çıkarlarına uygun olmayan antlaşmaları Ermenistan hükümeti de kabul etmeyecek;
5-Türkiye’deki Ermenilerle, Ermenistan’daki Müslümanların diğer yurttaşlar gibi eşit haklardan yararlanacak;
6-İki ülke arasında en erken vakitte diplomatik ilişkiler, telgraf ve telefon ulaşımları kurulacak;
7-Türk koruyuculuğu altında yerel özerklik verilecek olan İtur ve Nahçıvan illeri kendi kaderlerini kendileri tayin edecekler;
8-Ermenistan saldırıya uğrar ve yardım isterse Türkiye ona askeri yardımda bulunacak;
9-Ermenistan silah ithal etmeyecek;
10-Her iki taraf birbirinden savaş ödeneği istemeyecek;
11-Türk ordusu, Ermeni ordusu Antlaşmada saptanan sayıya indirildiği taktirde Ermeni topraklarını boşaltacaktır.
Yani?
Yani kısaca Ermeniler Türkiye üzerindeki toprak taleplerinden resmen vaz geçmişlerdir.
Ancak...
Evet işin bir de ancak kısmı var:
Bu antlaşmanın imzalanmasından iki gün sonra yani 5 Aralık 1920 de Rusya Ermenistan’a girdi ve Ermeni Cumhuriyetini ilhak ettiği gibi Gümrü Antlaşmasını geçersiz ilan etti.
Bu tarihten itibaren bu sorun Türk-Ermeni sorunu olmaktan çıkarak, Türk-Sovyet meselesi halinde devam etmiştir. Bu arada Sovyetlerin Gürcistan’a savaş ilan etmesinden yararlanan Kazım Karabekir, Gürcistan’ın İşgali altında bulunan Ardahan ve Artvin’in boşaltılmasını Gürcü hükümetinden istemiş, Türk ordusu karşısında buraları ellerinde tutamayacaklarını anlayan Gürcülerde Ardahan ve Artvin’i Türk kuvvetlerine bırakmışlardır.
Ankara hükümetinin o tarihlerde doğuda, Ermenilere karşı kazandığı zaferi, batıda ise ilk Yunan saldırısını I. İnönü Zaferi ile sonuçlandırması, Sovyetlerin Milli Mücadeleye daha fazla önem vermelerini sağlamıştır. Ali Fuat Cebesoy başkanlığındaki Türk heyeti yarım kalan Türk-Sovyet görüşmelerini devam ettirmek için Moskova’ya gönderilmiştir. Bu görüşmeler sonunda Sovyetlerle 16 Mart 1921 Türk-Sovyet dostluk antlaşması (Moskova Ant.) imzalanmıştır.
Bu antlaşmaya göre:
1-Taraflardan birinin tanımadığı antlaşmayı diğeri de tanımayacak,
2-Ruslar Misak-ı Milli’yi tanıyacaklar ve kapitülasyonların kaldırılmasını kabul edecekler,
3-Osmanlı Devleti ile Çarlık Rusya’sı arasında yapılan antlaşmalar geçersiz sayılacak,
4-Taraflar arasında ekonomik ve askeri alanda yakınlaşma sağlanacak,
5-Sovyet Rusya, TBMM’nin Gürcistan ve Ermenistan ile imzaladığı anlaşmalara göre belirlenen sınırını, Batum’un Gürcistan’a verilmesi koşuluyla tanıyacaktır.
Bu antlaşmayla ilk kez Misak-ı Millimiz bir yabancı devlet tarafından resmen kabul edilmiş oluyordu.
Bu atlaşmanın ardından Sovyetler Türkiye’ye hem askeri malzeme, hem de parasal yardımda bulunmuşlardır. 13 Ekim 1921’de ise Kars Antlaşması yapıldı. Bu antlaşma aslında Moskova Antlaşmasından farklı değildir. Moskova Antlaşması sadece Türkiye ve Rusya arasında yapılırken Kars Antlaşması ise Artık Rusya’nın bir parçası haline gelmiş olan Ermenistan, Gürcistan, Azerbaycan ve Türkiye arasında imzalandı. Böylece doğu sınırımıza son şeklinin verildiği Kars Antlaşmasının başlıca hükümleri ise şunlardı:
1-Taraflar birbirine zorla anlaşma benimsetmeyecek.
2-Azerbaycan, Ermenistan ve Gürcistan kapitülasyonların kaldırıldığını kabul edecek.
3-Azerbaycan, Ermenistan ve Gürcistan Türkiye’nin tanımadığı bir anlaşmayı tanımayacak.
4-Antlaşmaya taraf olan devletler, kendi topraklarında oturan karşı taraf yurttaşlarına iyi davranacak.
5-İstanbul’un güvenliği sağlandığı takdirde, Boğazlar ticarete açılacak.
6-Nahçivan bölgesine özerklik verilecek.turkeyarena.net
7-TBMM Batum’un Gürcistan’a geçtiğini kabul edecek.
8- Taraflar arasında ticaret, gümrük, sağlık ve güvenlik konularında ortak tedbir alınacak, demiryolu ve telgraf hatları yapılacak.
Bir kez daha ancak diyelim mi?
Ancakkkk.
Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği 1991’de dağıldıktan sonra bağımsız olan Ermenistan , Kars Antlaşması’nı tanımadı. Erivan Taşnak Partisi Temsilcisi Kiro Manoyan ve Ermenistan dışişleri bakanı Vartan Oskanyan Kars Antlaşması’nın Sovyetler Birliği ile imzalandığını, bağımsız Ermenistan tarafından imzalanmadığını öne sürerek bu sınırların geçerli olmadığını, daha farklı bölgeleri sınır belirlemiş Sevr Antlaşmasını esas aldıklarını belirtti. ( Bazı andavallı beyinsizler var ’’ Soykırımı kabul etmekle milli sınırlarımıza halel gelmez ’’ Diyenlere ithaf ediyorum. Onların Ermenistan’a verecek Trabzon, Erzurum, Van, Bitlis,Kars, Ardahan, Artvin, Çukurovaları olabilir ama benim yok. )
Devan edecek.
Resim: Kendini anlatıyor zaten izaha gerek var mı?
Biliyor musunuz bizim hiç bir zaman bir başka ülkenin topraklarını kendi toprağımız gibi gösteren haritalarımız olmadı böyle. Hani ’’ hep nefret ekmişiz ’’ Diyenler var. Onlara ithaf ediyorum bu haritayı. İlginçtir ki bu resim Ermenistan’da ki bir soykırım günü ile ilgili değildir. Yunanistan’da anılan bir Ermeni Soykırım günüyle ilgilidir. Bizim hiç bir zaman bir başka ülkede düzenlediğimiz böyle ’’ Türk Soykırımı ’’ Günlerimiz de olmadı. Hataymış...Aynı hataya hâla devam ediyoruz maalesef.
YORUMLAR
hocam bunca olanlrdan ders alıpta geleceğimizi bile yönlendiremiyoruz ya ona yanarım türklerinde istilacı olduğunu beyan eden yorumcular var ama onlarada şunu sormak isterim türklerde canlı bir kız çocuğunu diri diri yüzecek kadar canileşmemişlerdir bunu yazarken bile beynim kararıyor hala ve hala bu ermenilerin nesini savunuyorlar anlamış değilim biz bu olanlardan ders alıp bunu bir kenara yazıp ona göre yolumuza devam etmeliyiz bir kaç yapmacık sözlere artık kanmamalıyız saygılarımla selamlar
sami biberoğulları
Keşke mümkün olsa, keşke çok çok uzun yazdığımız takdirde okunsa da biz de bölüm bölüm yazmasak bu yazıyı.
Konunun tamamını bitirmeden sadece bölüme yorum yazılınca ister istemez bazı yanlış anlamalr ya da değerlendirmeler çıkıyor.
Neyse...Yine de yazının okunuyor ve üzerinde düşünülüuor olması sevindirici.
Selam ve sevgilerimle.
Kıymetli hocam
Sizin yazılarınızın her birine yorum yazmasam da sıkı bir takipçisi olduğumu söylememe gerek yok herhalde özelikle mizah yazılarınızı severek okuyor ve çokta gülüyorum. Fakat son yazılarınızda ne zaman mizah yapıyorsunuz ne zaman ciddi yazıyorsunuz anlamakta güçlük çekiyorum.
Bu okuduğum yazınızda onlardan biri.
Sami abim yazınızda daha önce yaptığım yorumlarımda da söyledim. Az çok tahsili olan hayatında öğrencilik dönemlerindeki kitapların dışında eline hiç bir kitap almamış insan bile tarihsel boyutunu kronolojik sırasına göre bilmese de geçmişte Türkler ve Ermeniler arasında bir trajedi yaşandığını bilir. Bunu kimsede inkâr etmiyor zaten kaldı ki benim gibi (andavallı beyinsizler ) Ermenileri çok sevelim demiyoruz yinede kendi adıma söylüyorum kaldı ki Ermenilerde sevilmeyecek insanlarda değil.
Tarihte yaşanmış olaylarla ilgili bir millet üzerinden olumsuz fikir yürütülecek olunursa eğer dünyanın hiçbir milletinin bize selam bile vermemesi lazım. Öyle ya üç kıtaya hükmetmiş bu gün o kıtalarda varlığını sürdüren yanlış bilmiyorsam 46 civarında ülkeyi istila etmiş bir imparatorluktan geldiğimizi unutmamamız lazım sonuçta biz o kıtalara ellimizde çiçeklerle gitmedik.
Şu sözünüz bana çok esprili geldi.
(Biliyor musunuz bizim hiç bir zaman bir başka ülkenin topraklarını kendi toprağımız gibi gösteren haritalarımız olmadı) ilahi hocam:)))
Neyse; Şunu söylemek istiyorum. Bu sorun ülkemizin önüne habire koyulup ülkemizin dünya kamuoyunda zor duruma düşürülmesinden kurtulmanın siyasi politik bir takım taktikleri var o taktikler uygulanıp bu sorunları lehimize çevirmek mümkün tabi bu politikalar inkâr politikaları uygulamak şekliyle değil. Akılıca propagandalar yaparak.
Maalesef bizim siyasetçilerimiz bunu beceremiyorlar. Sonrada vay dünya Ermenileri haklı buluyor diye dünyaya ver yansın ediyorlar. Tek tük siyasetçi bu işleri akılıca politikalarla çözmeye çalışırsa da bu sefer o siyasetçileri de bizler yuhalıyoruz. Anlayacağınız bu kısır döngü ülkemizin aleyhine olmak koşuluyla sürüp gidiyor.
Yoksa kimsenin Ermenilere toprak verelim falan dediği yok.
Kaldı ki biz bu toprakları gazoz kapağından promosyon olarak almadık çikletten falanda çıkmadı. Haa almak isteyenler ola bilir. Eh onlarda bi’popişine bakacaklar. Alabilirler mi? Alamazlar mı? Diye.
Şuna emin olun sizin bu yazı dizisini okuyup tarihten bilgi almak istifade etmek yerine yazınız da anlattıklarınızdan Ermenilere taarruz emri çıkarıp böyle bir algıya ulaşanlar bile var. Ki öyle insanlar tanıdım ki evinde iş yerinde Osmanlı haritasını duvara asıp hala dünyayı fethetme hayallerinin peşindeler.
Demek ki her dönemde ve her toplumda evrimleşme sürecini tamamlayamamış (andavallı beyinsiz ) insanlar var.
Saygı sevgilerimle.
sami biberoğulları
Yahu beni zorluyorsun. İyi ki öğrencilerimden biri değildin zamanında. Seninle tartışmaktan müfredatı yetiştirmem mümkün olamazdı asla...Ah o müfredat zaten..O olmasaydı bu konuları öyle bir ders saatine sıkıştırır mıydık hiç.
Neyse...
Ben bu bölümü yazarken '' Andavallı beyinsizler '' ifadesini bilerek kullandım. O anda da gözümün önünden bir sürü insan bir film şeridi gibi akıp geçti ama içlerinde sen yoktun Allah için. Hiç aklımın ucundan bile geçmedi. Böyle bir sıfatı niçin kendine layık gördün amlamadım.
Bizim tarihçilerimiz ( Ki içlerinde en meşhurlarından biri hocam Yusuf Halaçoğludur ) Ne zaman Ermeni meselesi ile ilgili bir şeyler yazsa ya da söylese itirazlar gelir. Yok yok öyle dışarıdan değil...Dışarıdan gelen itirazları bilmiyoruz zaten..İçeriden itirazlar gelir: '' Bırakın inkar politikasını '' Diye...Kim itiraz eder peki? Osmanlıca'nın O sunu bile bilmeyen, dolayısıyla bir tek Osmanlı arşivini okumamış olan biri mesela, İngilizce, Fransızca, Ermenice ya da bir başka dil bilmeyneler, hani bilseler derim ki yabancı kaynak ve arşivleri taradılar da itiraz ediyorlar. Peki itirazlarını neye göre yaparlar ? Hakikaten neye göre yaparlar?
Mesela '' Ararat '' Filmine göre yaparlar. Mesela '' Musa dağında Kırk Gün '' Kitabına göre yaparlar. Mesela '' Geceyarısı Ekspresi '' ne göre yaparlar. ( O film Ermeni sorunuyla ilgili de değildir hani )
İnkar politikalarından vaz geçin:
Yahu bizzat biz söylüyoruz. Biz kendi kaynaklarımızda yer veriyoruz ve Ermeni meselesinin en kilit ismi olan Enver Paşa'nın bizzat kendi kaleminden , kendi anılarında ( Bunun kaynağını ve söylenen sözün tam metnini ileriki bölümlerde yazacağım. şimdilik mealen söylüyorum) '' Tehciri memleketin ve ordunun selameti açısından bila mecburiyet yapmak zorunda kaldık. Ancak bazı şerefsizler yüzünden maalesef bir katliama dönüştü''
Bunu biz söylüyoruz başkası değil. Yaşanmış olan bir katliamın varlığını hiç bir zaman inkar eden yok. Ancak bu katliamın planlı bir devlet politikası olduğunu ( Yani soykırımı ) kabul edin diyorlar. Bu planlı bir devlet politikası olsa Enver Paşa bizzat kendi anılarında katliama dönüştürenler için şerefsiz ifadesini kullanır mı?
Peki şerefsizler sadece ve sadece Türk tarafında mıdır? Ermeni iddiasına göre 1.500.000 Ermeni katledilmiştir. Eyvallah diyelim, evet öyledir katlettik. Bu bir soykırımdır ve biz bunu yaptık diyelim. O zaman bizim de aynı şekilde kendi kaynaklarımıza göre 2 Milyon vatandaşımız öldürülmiştür ( madem ki tarafların kaynaklarını olduğu gibi kabul ediyoruz bizim başımız kel mi. Bizim arşiv vesikaları da en az onlar kadar hatta daha fazla insanımızı öldüğünü söylüyor) Bizim de onlardan '' Arkadaş madem öyle siz de bize karşı yaptığınız soykırımı kabul edin'' Deme hakkımız yok mu.
Bilirsin anlatmıştım...Lahanayı yeyince kıtır kıtır, ...ğı yeyince meeee...Yok öyle dava.
46 Ülkeyi istila ederken elimizde çiçekle gitmedik..Elbette elimizde çiçekle gitmedik. O kırkaltı ülkeden de elimizde şimdi kala kala g.t kadar bir şey kaldı. İyi de yahu İngiltere taaa Avusrtalya'ya elinde çiçekle mi gitti? Üzerinde güneş batmayan imparatorluğu kurarken çiçek mi dağıttı girdiği yerde. Avrupa'nın aç ve sefilleri Amerikaya koştuklarında kızılderili, Aztek, inkalara çiçek mi dağıttılar? lakin nedense onların yaptıkları bu istilalar için hiç mi hiç utanmaları gerekmezken ben utanmalıyım yaptığım bu 46 istiladan dolayı neden?
İnkardan vazgeçelim ve merak etmeyelim. Bu memleketi gazoz kapağı karşılığında almadık, maçası sıkan varsa buyursun alsın.
Yahu ne Şamın şekeri ne arabın. gözü diyeyim bu sefer...15 Mayıs 1919da İzmir'i İşgal eden minicik bir Yunanistan'ı bu topraklardan def edinceye kadar anamızdan emdiğimiz süt burnumuzdan gelmedi mi?
Bu gün evet biz soykırım yaptığımız anda ne olur biliyor musun?
Offfff...Yoruldum yaaaa...Google amcaya sor '' Demirel'in Sarı öküz '' Kıssası diye o engin tecrübesiyle Demirel anlatsın sana sarı öküzün hikayesini.
Son olarak: Bu yazı dizisi henüz bitmedi. Daha soykırımın delilleri var, soykırımın yargılanması var...Onları da bir görün bakalım. Bitmedi ki...Hatta ne var biliyor musun? Soykırım varmış ama biz yapmamışız Kürtler yapmış....Hatta daha da güzeli ver: Kürtler de değil, Sabatayistler yapmış...
Bekle bakalım...Daha ne mizahlar var.
Selam ve sevgilerimle.
Serhat BİNGÖL
Hocam yazınızı okumakla beraber yazınıza yapılan yorumları da okuyorum. Ermenilerle ilgili yazılarınıza genelde bravo hocam türünden yorumlar geldiği için. (Yazınızın belgeye dayalı olması itibariyle Evet bence de tebriki hak diyorsunuz.) Fakat acizane kendi yorumlarımda geçmişi bir tarafa bırakıp kendimize barış için bir şans vermemiz gerektiğini becere bildiğim kadar gerekçeleriyle anlatmaya çalışıyorum ve kompleks yapmadan açık yüreklilikle kendimize dönük de öz eleştiri yapmamız gerektiğini söylüyorum.
Haklı olarak aklınızdan geçen başka isimleri bilemeyeceğim için. Doğal olarak. O sözünüzün. Yorumlarıma dönük olduğunu düşünmüştüm.
‘’Sarı öküz kıssası’’ da üzerinde yorum yapmaya değmeyecek kadar konumuzla içeriğinden uzak alakasız absürt bir örnek tam bir paranoyak düşünce yapısının bir ürünü.
Saygılarımla.
Sevgili Kardeşim,
Yazının en can alıcı bölümü buydu galiba. Dünya nasıl da hızlı dönüyor.
Bu tarih dersine gerçekten ihtiyacımız vardı.Eline sağlık.
Sevgilerimle
sami biberoğulları
Selam ve sevgilerimle.
Bir gölü akarsular beslemezse göl kurur,hepimiz ermeniyiz diyenlerin neyle beslendikleri incelenmeli bence,Tebrik ederim saygılarımla.
sami biberoğulları
Selam ve sevgilerimle.
Bu bölüm, gerçekten çok etkileyici idi.
Düşüncelere daldık gittim okuduktan sonra.
Biraz da üzüldüm hani.
Bilmediğim bir çok şeyi de öğrenme fırsatı yakaladım yeniden.
Öncelikle,
Batum'u kaybettiğimize üzüldüm.
Güzel bir yer çünkü.
En azından, sınır Çoruh kabul edilebilirdi. Neden olmamış, bilemiyoruz artık. Vardır elbet makul bir sebebi.
Hocam,
en etkili cümleleri de son kısma saklamışsın.
''( Bazı andavallı beyinsizler var ’’ Soykırımı kabul etmekle milli sınırlarımıza halel gelmez ’’ Diyenlere ithaf ediyorum. Onların Ermenistan’a verecek Trabzon, Erzurum, Van, Bitlis,Kars, Ardahan, Artvin, Çukurovaları olabilir ama benim yok. )''
Bu cümleler, kulağımıza küpe olsun. Önce gerçekleri bilelim, ondan sonra fikrimizi belirtelim.
Öyle yırtık dondan fırlar gibi ortalara dökülüp, ''Biz de Ermeni'yiz'' diye bağırmayalım.
Merak ediyorum,
hiç bir Ermeni, her ne sebeple olursa olsun, ''Biz de Türk'üz'' diye bağırır mı?
Asla...
Zahmet ettin, araştırdın, aydınlattın bizi hocam.
Çok sağ ol.
sami biberoğulları
İnan bana bir gün Ermenistan'da bir Ermeninin '' Hepimiz Türk'üz'' dediğini duyarsam ben de yürüyeceğim '' Hepimiz Ermeniyiz '' Diye.
Selam ve sevgilerimle.
Evetlerin çokluğu kabullenilmiş yalanların fazlalığını anlatıyorsa doğruyu evetle temize çıkartmak neye yararki.Bende bir çok hayır var...Yalanlarla Savaşacak, doğruyla anlaşacak.Fakat insan yokmuş bunca yükü taşıyacak.(maybull)
Saygılar Hocam...
sami biberoğulları
Bu yazının en sıkı takipçisine gönül dolusu selam ve sevgiler.