- 1335 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Avuçlarımda Aşk Isırığı
Güneşin gri parçalarını biriktiriyor bir kadın, göğsünde asırlık elemler
Hüznümün nadim perdelerini okşuyor yel, gökyüzünde yanık sirenler
Tarumar vakitler harcıyorum kendi içimde, ruhumda eskimiş kederler
Avuçlarımda aşk ısırığı, seni bekledikçe kendi gölgesini çiğniyor günler
Dudak paylarıyla ayrıştırılmış su akışlarının yanık gövdesine bir yalnızlık pimi koyardı sevdalılar, içsel sızılarına gönül yangınlarını eklemek için. Sonsuzluk gibi daimdi kimilerinin mutluluk düşleri, kimilerinin hatırlanamaz gidişleri vardı. Hep o Begonya vakitleriydi avuçlarımızdaki alevin sebebi, biz o ateşe tutularak yıldızlara yürümek isterdik, işte o anlarda ay bize ışık tutardı.
Çığlıkla kayayı örseleyen anların yorgun tiktaklarından dökülür umarsızlık, öpüşün yangın olur. Damarlarımızdan ayyuka çıkan devinimler sahnesidir hayat, vakitsiz hıçkırıklarla ruhumuzu bulur. Aşkın yarası tarumar acıdır, gönençsiz bekleyişlerle savrulur.
Nefesinin alaturka sedirinde bekler iken seni ben, anason kokulu yastıklarda düşerdin kollarıma, dilinde kadınca bir nara, dudağında aşk ve tutku olurdu iltica. Sarmaşık olurdu sırnaşık anlar tenimizde, alevdi avuçların ve tuzlu bir yakarıyla aralanırdı bakışlarından arzuların.
Sırtını geceye yaslamış kadın, bir şairin yüreğine dalga olup çarpmakta. Her zerre aşk, her sancı ölüm ve her bakış yaşamak aslında. Su olup akmış kadın dağlardan, gerdanında sevi, ruhumda elleri ve bahar olup çağlıyor sürgünleri, zembereği boşaldıkça ruhtan özlem şiirleri.
Kangren damlayışların buluştuğu yerdir denizler. İçgüdüyle tılsımını bulan düşünüşlerin o uzak mavilerine kulaç atarak seninle bir masal kapsülünü kırıyorum sevdanın. İşte böylesi anlarda gönlünün mağrur derinliğine yüreğimi atsam ve seninle aşkın eşsiz okyanuslarına ruhumdaki polenleri bıraksam diyorum.
Su akışlarının giden gelmez dağlarında gönlünün koyaklarına saklıyorum sana ait cümleleri. Dalgalı bir deniz çizseydin bana, ruhumun gelgitleriyle çevirip derinlerini. Yansaydı ağıtlar, solsaydı hüzünler ve gülüşlerinin mızraplarıyla ağıt olmasaydı türküler.
Gülüşlerimle boyanan aşkların penceresinde bir rüzgârgülü, uykulardan uyanan düşlerin kepenklerinde en hüzzamlı düşünüşler. Sıcacık bir kahve kokusu yakıyor genzimi, masada resmin, duvarda anları gösteren saatin, yüzünde sevgi, ruhumda telveli vakitlerim.
Zorlu düşünüşlerin tuvaline aşkı çiziyor bir kadın, evrim masallarından gülüşler dudağında. Yoksul bakışlar kaynıyor yüreğinin ocaklarında, nafile bekleyişlerin kıymıkları yanıyor aşkın ocağında. Emsalsiz ruhunda mor dağların bulutu, pençesinde uzaklıklar.
Ne zaman hayal denizlerine kürek asılsam bileklerime sancı iner, müptela bir aşkın tıknaz kelepçesine gözlerinin aksi düşer. Ne zaman gül dudağının ülkesini düşlesem evliya bakışının zemherisine gönlüm değer. Ne zaman aşka yürüsem, yazgım beni mecnun eyler.
Mevsimin kırağısı güneşi bekliyor gönlümün sarkıtlarında, vakitlerden aşkın güzü. Gövdemin katmanında hercai yangınlar, akitsiz ayrılıkların küllerinde yağmurun gülü. Aşkı arıyor bir kadın ruhumun kuyularında, nicedir nihavent şarkılar.
Güneş ıslanmış huzmelerini kurutuyor yolunu kaybetmiş rüzgârda, dudağında masum bir yakarı. Üşümüş ıslığında yelin masum bir eda, bulut hoyrat endamıyla örterken yeryüzü labirentini asil kasvetiyle.
Sevinçler söktüğümüz yaşam ovalarından, umutlar diktiğimiz yaşamak kırlarından ve aşkın gelişini gözlediğimiz sevdanın mor dağlarından bir yel çarpar ruhumuza, yaş göz pınarlarımızdan çağlayıp düşer ansızın toprağa. Kahırla örselenen anların ve yudumlarla paylaşılan mutlulukların ormanıdır sevda ve o doyumsuz yolculukların çocuk yüzündeki yanık eksenli düşlerin elim yangınıdır.
Selahattin YETGİN
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.