- 933 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
soğuktur yalnızlığın sureti
Çok zordur yalnızlık. İnsan yalnız kaldığında yemek bile yiyemez derler. İlk zamanlarda benim de durumum öyleydi. Sofrayı hazırlardım bir iki çatal alır sonra her şeyi toplardım. Çok da sigara içerdim. Anlamazdım o zaman yalnızlıktan olduğunu. Yanında konuşacak insan olmayınca çektiğin dumanlarla dertleşiyormuşsun meğer. Bir o kadar da dolup boşalırdı kadehler. Sarhoş olunca daha kolay oluyor çünkü kendi kendine konuşabilmek, gülmek… deli denme ihtimalin yok, diyecek insan da yok ama içiliyor işte yine de.
Dışarda normal insanlar gibi davranırsın önceleri; gördüğün el ele çiftlere özenir, sürekli konuşup gülerek bir şeyler paylaşan insanlara dalıp dalıp gider insan ama sonra onlar da tuhaf gelir. El ele gezen sevgililer dikkatini çekmez, beraber eğlenen insanları yadırgar hale gelirsin. Kalabalık ortamlardan kaçar tenha yerlerde huzur bulduğunu sanırsın. Huzur mu seni bulur yoksa yalnızlık mı yakana yapışır sen bile anlamazsın artık. Öyle içli dışlı olursun ki onunla senin bir parçan haline gelir.
Karanlığı örtersin üstüne yorgan misali
Yıldızsız gecede sessiz bir şarkı gibi
İlmek ilmek işler yüreğini
Soğuktur yalnızlığın sureti
Sonra kahkahalarla gülmeyi unutursun ve en sonunda yüzündeki tebessüm de zamanla silinir gider bir iz bile bırakmadan. Bir yalan uydurursun kendine “ben yalnızlığı seviyorum.” Diye
Hasta olduğunda naz yapmayı unutursun sonra. Hem ateşler içinde yanarsın hem de kalkar kendine bir tas çorba yaparsın. Ateşini ölçüp ilaç verecek insan olmadığı için hastalığının şiddetini bile fark edemezsin.
Karanlıktan da korkmamaya başlarsın. Gece olunca bütün ışıkları kapatır uykuya dalmak için uzanırsın yatağa. Önce küçük bir ürperti sarar bedenini ama sonra kollarınla sarıp ısıtırsın kendini yavaş yavaş. Kabuslar gördüğünde de korkmamaya alışırsın zamanla. Önceleri korkarak uyanıp sabaha kadar sağa sola dönüp durmana sebep olan o kabuslar artık gözlerini hafiften aralatabilir sadece. Bilirsin çünkü korksan da yapabileceğin bir şey yoktur. Kendi korkunu yine kendin yenmek zorundasındır.
Yalnız başına eğlenmeyi de öğrenir insan yavaş yavaş. Mutfakta yemek yaparken ilk zamanlarda var olan sessizlik yerini gün içinde kulağa çalan şarkılara bırakır. Parça parça bazen de bir bütün olarak dökülür dudaklardan. Gittikçe yadırgamaz hale gelirsin bu halini hatta şarkı sonlarında kendini alkışlarsın.
Kendi kendine konuşursun sonra; mesela kırılan bardağa kızarsın aslında kızdığın kendinsindir ama farkında değilsindir. Kaybolan çorabına söylenirsin yarım saat. Gün gelir aşarsın kendini dizilerde oyuncuların suflörü olursun, bazen de güçlü bir eleştirmen olup kendi kendine filme yorumlar yaparsın
Gün gelir zamana ve kişilere karşı çok güçlü olursun ve her şeyi öğrenirsin şu hayatta. Şimdi ben de öyleyim. Örneğin; düştüğümde kalkmayı, yarama merhem sürmeyi, gözyaşımı elimin tersiyle silmeyi, güçsüz olduğumda güçlü gibi görünmeyi, yalnız gülmeyi… hatta yalnız sinemaya gitmeyi bile başarabiliyorum artık. Yeri geldi kendimle baş başa mum ışığında yemek yemeği bile başardım.
Öğrenemediğim tek şey acıda yalnız kalmak. Ağlamak dert değil de ağlarken başının altında omuz olmaması ağır geliyor insana. Yüreğe bir ateş düşünce başım mı ağırlaşıyor omuzlarım mı çöküyor anlamıyorum. Dik tutamıyorum o anlarda başımı.
Zehirli bir yılan gibi yüreğime çöreklenen acıyı tek başıma söküp atamıyorum yüreğimden. Sinsi bir düşman gibi bütün benliğimi sarıyor, dizlerimdeki takati kesiyor sanki. O zamanlar bir el arıyorum tutunacak yalpaladığım zaman beni sımsıkı tutacak…
Zamanla öğrenilir mi bilmiyorum ama yıllardır yapamadım yalnız başıma acı çekmeyi. Çok mu beceriksizim acaba?
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.