Funda 12 arkası yarın deneme öykü
Eli ayağına karıştı, gelen annesiydi. Kapıyı açmadan
-anne başka zaman gel lütfen, çok meşgulüm; Funda adadan dönmedi henüz.
oğlum bir dakika görüşelim kalmayacağım gideceğim zaten
-yok anne yok olmaz konsantremi bozma sana gelme demiştim. başka zaman gel, hem böyle habersiz değil.
annesi söylene söylene gitti, çok kırılmıştı ama oğlunu tanıyordu üstelemeden uzaklaştı oradan.
İçine sinmedi ve yeniden gitti banyoya, tüm aletleri ve küveti sabunlamıştı ya bir kez daha gözden geçirip iyice kuruladı.
Görüştükleri fazla kimse yoktu, işten nöbetlerden kimseyle görüşmeye ahbaplık yapmaya vakitleri kalmıyordu ki..
Bu sebeple öyle çat kapı gelen rahatsız eden olmuyordu.
planını titizlikle ve sakin, sakin sonuna kadar uygulayabilecekti...
Önce annesine Funda’nın telefonlarına cevap vermediğini, ona ulaşamadığından söz etti.
Merak ediyorum bir ara gitmem gerekecek diye de endişeli bir ses tonuyla sızlanıyordu. Ada’dan kimi arasam ulaşamıyorum telefon hatlarında arıza var sanırım diyordu.
Annesi kırgın olduğu için söylediklerini dinlemiyor, umursamıyordu bile...
Sonunda inandırıcı olmak için bir sabah gitti adaya.
planının düzgün işlemesi için şahitlere ihtiyacı vardı.
Çevresine Funda’dan haber alamadığından bu durumun çok endişe verici olduğundan söz edip duruyordu.
Ağlamaklı bir ses tonu ve çaresiz bir adamın ruh halini takınarak acınası, tedirgin gergin bir vaziyette polise bildirmekten söz ederken bir yandan da geceleri faaliyetlerini sürdürüyordu.
Funda’nın el yazısını çok güzel taklit ederdi, eline eldiven takıp titizlikle kısa ve etkili bir intihar mektubu yazdı.
Daha sonra annesini arayıp Ankara’ya gideceğini, Funda’nın radyo arkadaşlarını bulacağından söz etti.
Şimdi iş hastanenin Morg’undaki sahipsiz genç ölüyü çalmaya kalmıştı
Planında en zor olacağını sandığı işlemin bu kısmı şaşılacak kadar kolay oldu.
Ceset Funda’ya çok benziyordu ama biraz rötuş gerekiyordu.
Sabaha doğru bir zamanlar Funda’nın sıklıkla ziyaret ettiği kulübeye taşıdı cesedi, Funda orada yaşayan şair, yarı meczup adamın öldüğünü söylemişti. Gündüz gidip kontrol ettiği kulübe boştu.
Her yeri örümcekler sarmıştı, ışık yakmamaya gayret ediyor bu işlemleri soğukkanlılıkla yapıyordu. Hiç bir his duymuyordu, mekanik hareketlerle hata yapmamak için gayret içinde devam etti işine.
Evden çıkmadan cesede Funda’nın elbisesini giydirmiş, pardüsüsünün cebine intihar mektubunu yerleştirmişti.
Bir gün önceden makyaj işini karısının bir fotoğrafına bakarak ustaca tamamladı. Kulübe kokmasın diyerek evdeyken onun kullandığı parfümünden sıktığında sanki karısı canlanmış gibiydi; ürpermişti.
Özellikle gözlerine taktığı lenslerle, canlı gibi duruyor; Yallçın’a soğuk terler döktürüyordu..
İki gün bol, bol yetmiş hazırlığı bitmişti ki mektubu bir kez daha okuma ihtiyacı duydu.
Son bir kez kontrol etmeliydi. Çakmağının zayıf ışığında okuduğu mektupta mide bulandıracak, dikkat çekici bir şey yoktu gayet sıradan bir intihar mektubuydu.
Funda mektubunda yaşamı anlamsız bulduğundan, dini inançlarının sarsıldığından; Okyanus’a düşmüş yüzme bilmeyen biri gibi bocaladığından ölümde hiçliği bulacağından söz ediyordu.
Kulübeden ayrılırken çıkan fırtınanın ve korkunç fiilinin etkisiyle genç adam iliklerine kadar titredi...
Gecenin karanlığı, kulübenin kapısının gıcırtısı sessizlik ürperticiydi, uzaktan gelen köpek sesleri geceye ayrı bir anlam kazandırıyor korku yaratıyordu..
Bir an evvel bu korku dolu ortamdan ayrılıp, gidip evine uyumalıydı, arabasına binip suratle ayrıldı oradan.
Evde hiç bir ışığı yakmadan gürültü yapmamaya itina ederek yatağına uzanır uzanmaz uyudu.
Rüyasında bir sürü koyun gördü. Kırmızı kurdele ve nazar boncuklarıyla süslü olan birini ahırdan bozma bir yere götürüp kesti. Her taraf kan içinde kaldı..
Tam o sırada Funda yanına geldi, Yalçın elinin kanını karısını alnına sürerken ikisi de gülümsüyordu...
Bayır aşağı yuvarlanırken bir koyun sürüsünün ve bir sürü büyük baş hayvanın peşinden kovaladıklarını gördü. Koşmaktan yorulmuştu, yere düştü; oracığa yığılıverdi..
Sürü vahşice onu ezip çiğneyerek üzerinden geçmişti ki uyandı.
Rüyanın etkisiyle sırılsıklam terlemişti.
Rüya olduğuna sevinmişti sonra tekrar uyuduğunda bu kez annesini gördü. Annesi kızgın, kızgın parmağını sallarken arkasını dönüp kapıyı sert bir hareketle örttü.
Tekrar uyanması kapının zilinin çalmasıyla oldu.
Gidip açsa mıydı acaba perdenin aralığından baktığında temizlikçi kadın Hediye’yi gördü; aynı titremeyle ve heyecanla derin, derin nefes alıp bir süre bekledikten sonra şüphelenmesin diye açtı kapıyı.
-Beyim belkim yemeğin bitmiştir diye geldim, Funda hanım gelmedi herhal ev de kirlenmiştir.
yok yok Hediye, annem temizletmiş yemek de yapmış eksik olma!
Ben çağırmadan gelme!
Şimdilik ihtiyaç yok olunca çağırırım seni.
-Bey biraz paraya ihtiyacım var da, Funda hanım da daha gelmir he
Funda biraz daha kalacak, Hediye al bu parayı! Sağ ol sen bizi merak etme biz çağırmadan gelme ihtiyacın olursa telefon et!
-Tamam beyim sen de sağ ol ben de köye gidicem gitmeden bi uğrıyam dedim
İyi Hediye tamam hadi güle, güle...
Ondan sonraki hafta polise karısının kaybolduğunu bildirdi. Çevreye hep bu bilgiyi yaymak için uğraştı durdu..
Polisler evden ayrılmamasını söyleyip gittiler. Sıklıkla ifadesini almaya geldiklerinde rolüne çok güzel adapte olup, eşi kaybolmuş zavallı aşık kocayı başarıyla oynuyordu.
Herkes özellikle annesi üzüntü içerisinde Funda’dan sağlıklı bir haber beklemeye başladı.
Geceleri hep aynı kabuslu rüyaları görüyor, haykırarak ter içinde uyanıyordu.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.