- 625 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
BÜYÜK BELİRSİZ VE KÖTÜ-2
Türkiye ölçeğinde "bokbeyin-tezekyürek" liberal ekonomist nitelemiyle söylersek, "beklentisi epey bir zaman önce satın alınan" ekonomik kriz ne zaman çıkacak ?
Bu krizin çıkması veya çıkmamasında, Akpkk klanı ve küresel hegemonya arasındaki yönetme ve yöntem farklılıkları nelerdir ?!
Türkiye’ye olan yoğun sıcak para girişi, öyle çokça yazılıp ve söylendiği gibi azaldı ya da engellendi mi?
Bu azalma veya engellenme bilinçli midir yoksa kasıtlı mı ?!
Bilinç ve kasıt arasındaki farkı iç ve dış sömürü örtüşmesi ve ayrışmasına yönelik düşünmeliyiz...
Rant teoriseldir...
Bilinçli olanı “dış proleterya”, kasıtlı olanı da “iç proleterya” bütünselliğindedir.
İlki yapısal, ikincisi de işlevsel olmaktadır.
Beşinci kol faaliyeti diye bir kavram varsa eğer; güncelleyerek ikinci kol neden olmasın?
Her şey değişir de beşinci kol dönüşerek ikinci kol olamaz mı ?
İşte bu küresel sermaye, sıcak para, borç ve faiz dörtgeni durumunu, taze rantiye veya "yeni sınıf" zenginler.. daha da doğru tespitiyle gayri Türk ve İslam maskeli gerici püritenizmle birlikte düşünmeliyiz.
Ne olsa primitif birikimin ilginç bir türü olarak sermayenin el değiştirmesi, böyle düşünmeyi gerektiriyor
Küresel çete, borç ve faiz sarmalında hallettiği Türkiye Cumhuriyeti’ne enjekte ettiği sıcak parayı nerelerde değerlendiriyordu ?
Bu parayı nerelerde değerlendiriyorduysa.. para nasıl geliyor, nereyi vuruyor, ne kazanıyor ve geri nasıl ülkeyi terk ediyorduysa...
Bu soruları, soru imi kullanmadan yazmayı daha uygun buluyorum.
Çok bilindik cevapları vardır, o nedenle..
Biriktirmeden bilmek bizim toplumumuza has bir durum, geçerken söylemiş olayım…
Üretmeden tüketmek, biriktirmeden bilmenin gölgesi gibidir, birbirlerinden ayrılmıyor.
Üretmeden, tüketmek, yok iken ultra lüks yemek filan...
Akpkk’nin bunlara yani küresel sermayenin sıcak parasına, elzemiyetle malül olan bir ihtiyacı var mıdır ?!
Muhalefet liderlerinin deyimiyle "Başçalan" lakaplı RTE ve "Milyon Ali" lakaplı bakanı Binali Yıldırım’ın başatlığında, tüm devlet sektöründeki "akçalı işler"den, kamu satışlarından ve diğer tüm yağmadan elde edilmiş vurgun, Batılı finans-kapital yayınlarında "180 milyar dolar veya 120 milyar avro" bir rakam olarak söyleniyor.
Bu rakama tüm üst, orta ve alt grup “hırsız” ve “hain” sahte- dinci oligarşinin iç ettikleri dahil mi yoksa hariç midir ?!
Bana sorarsanız dahil olmadığını söyleyebiliyorum.
Böylelikle yapılan hırsızlık ve yağmanın belirtilen bu rakamdan daha büyük bir meblağ tuttuğunu anlayabiliyoruz !
Anlamak kimi zaman akıl yürütmek, bilinenden bilinmeyeni çıkarmak ve olacaklara bölmek oluyor!
İşte Akpkk politbürosu bu yöntemle yani çaldıkları yüklü paralarla, Küresel kapitalizmin “borç-faiz” yöntemini uygulayarak, uzun süre ve Batı emperyalizminden sıcak para girişi olmaksızın; krizi ne kadar kapıda tutabilir veya geciktirebilir ?!
İç edilen ve yağmalanan bu "mega-ultra astronomik" miktar, nerelerde ve ne şekilde nemalandırılıyor veya değerlendiriliyor ?
Bu yeni pirimitif (zor ve ilkel) birikim odağı bundan böyle hem aktif varlıklarını ve hem de uluslararası piyasalaradan alınan yüksek faizli borçların getirisini, kendine yöneltebilir mi ?
Özelleştirmeler ve kamu satışları esnasında söylediği “ben ülkemi pazarlamakla mükellefim” diyen RTE, işgal ettiği Başbezirgânlık Makamıyla ne kadar büyük(!) düşünebiliyor dur ?
Bu yöntemle, yanına alacakları Pkk gibi emperyal taşeronu örgütlerdeki tüm kayıt dışı birikimle birlikte düşününce, “büyük düşünme” düşü/nün orjinliği veya birileri tarafından dayatılmışlığını yeniden gözden geçirmek gerekmektedir...
Zaman Gazetesi yazarlarından ve Fetullah Gülen’in sesi olarak bilinen Hüseyin Gülerce çok önceleri bir tweet atmıştı ve şöyle diyordu:
“Ancak herkes, cumhurbaşkanlığı seçimine kadar, bu topraklarda cumhuriyet tarihinde hiç yaşanmamış sıkıntılara ve savrulmalara hazır olsun..”
Gülerce bu tweeti ile ne demek istiyordu ?!
Sadece Gülerce değil, tüm cemaat medyası ve kalemleri, hep komplo teorisi ve “ölümlü dünya, ölümlü insan” şarkısını söylemektedirler !
Görklü Birtengri’nin kutsal kitabında dendiği gibi, din(i)darve dünyası geniş sahtekâr İslamcılar; kan, ölüm, tekmili birden ve otuz iki kısım şirretlik planlarını kuradursunlar.
Şüphesiz bu kadar masum ve mazlumun ahı, bunların yine de ayaklarına dolaşacaktır !
-Allah en hayırlı tuzak kuran veya tuzak bozandır- !
Neyse biz yeniden konuya dönüp, son zamanlarda RTE’a dişlerini iyice göstererek muhalefet etmeye başlayan Alman emperyalizmiyle birlikte yeniden düşünerek, bakalım.
Başpazarlamacı RTE, bu aralar Almanya’nın “gelme” diye, tüm diplomatik kuralları hiçe sayarak ülkesinde istememesine rağmen, yine de yüzünü kızartıp, ısrarla Almanya’ya gitmektedir !
Kaşif Kozinoğlu’nun anılarında yazılanları, Wikileaks belgeleri üzerine yayınlananları, burada tekrar kitaplıklardan indirerek okumayı öneriyorum !
Konumlar ve durumlar, dostluk ve düşmanlıklar, kısaca saflaşmalar yenidendir ve herşey sil baştandır.
Büyük belirsiz ve kötü; herkesle olup, kimseyle de olmayabilememektedir !
Ahmet Kutlu Ayyüce
21.Mayıs.2014/09:45
YORUMLAR
"..TÜRKLEŞMEK
Bir de "Türkleşmek" dedim, ırk ile bir bağ kurmuyorum, kabaca adam olmak ve sayılmaktır; bir kültür, bir davranış biçimi ve eninde-sonunda bir ahlaktır.
Doğru, Gezi'nin ideolojisi yoktu, ama bir isyandır ve benim "Türkleşmek" çağrısı yaptığım zamanda Ertuğrul Özkök, artık "millet değiliz" telaffuzu ile yanıyordu; hem söylüyor ve hem yanıyordu, yanan adamı, görme hassam var. Yanmayı biliyorum.
Zaman zaman yandığım oluyor.
Vücudumdan duman tütüyor.Ve görüyorum.
***
Türklerin "Türkleşmek" mücadelesi adam olma ve sayılma savaşıdır ve Kürtler, bu mücadeleye, ilkine, katkılarını abartmamalıdırlar, ancak seçkinleri bizimle birlikte adam oldular. Şimdi akepe'ye destekteler ve yobazizm'e koşuyorlar; tabii adamlıktan çıkıyorlar.
Adamlıktan çıkmaya bu denli teşne olmaları çok acıdır ve amma "kendi düşen ağlamaz" demiyoruz. Ağlatırız. Ağlatma hassamız var.
Şiddeti, sanat yapmış bir kavimiz.
***
Devamla, ve burada sözleri anlamlı yapan senkronizasyon'dur; madenciler, artık millet olmadığımız için yandılar, geziciler, hem bunun için yürüdüler ve hem de olmayan millet'ten temsiller verdiler.
Ben o temsilleri sevdim, belki "Türkleşmek" düşüncesini oradan aldım, bilemiyorum.
Ve artık "millet" olmadığı için yanan canlılarımız var.
Zor’un ateşinde yanıyorlar, bir gün mutlaka yakacaklar.
Yakındır..."