- 2330 Okunma
- 8 Yorum
- 4 Beğeni
Benim Annem Yok ki Hocam...
Öğretmenliğimin ilk yılları…Öyle, okulda öğretildiği gibi değilmiş meğer hocalık.Karşımızda kuzu kuzu oturuyorlar öğrenciler ama,kimbilir hangi ortamlardan çıkıp,hangi şartların içinden süzülüp geliyorlar karşımıza…
Çokbilmiş ve sanki dağlar gibi birikimlerle donanımlı bir psikoloji içindeydik hepimiz.Ben bu ruh halini çabuk çözüp de,haddimi tez bilip, gerçeği tez görenlerden olduğum için şanslıydım galiba.Çünkü,meslek lisesi torna bölümünü bitirip,edebiyat bölümünü kazanan ender öğrencilerdendim.Sanırım çok iyi analizci ve okuyucu olmamın etkisi büyük bunda.Bu birikim yolunda üniversitede de sağlıklı çalışmalarım ve kişisel gelişime merakım yüzünden,insana ulaşmakta bir adım öndeydim.
Anneler günü heyecanı sarmıştı ya tüm yurdu.Malum,böyle özel günleri pohpohlayarak,rant kapısı da oluşmuş ülkemde.Sevgiyi bir güne özellemek ne derece doğru bilemiyorum.
Sınıfın birinde,konuyu işlemiş,güncel konulara dönmüştük.Anneler günü, en günceliydi konuların.Sıraların arasında dolaşırken,Mustafa adlı öğrencime”Mustafa,anneler gününde,annene ne almayı düşünüyorsun?” dedim, ince eleyip, sık dokumadan.Ne gereği vardı bu soruyu sormanın?Sen öğrencilerinin ortam ve şartlarını henüz tanımadan bu soruya sanki..! Laf ağzımızdan çıktı,geriye dönmeyecek ok misali.Mustafa da”benim annem yok,geçen ay öldü”demesin mi?Tanımsız bir zaman diliminde kalmıştık gözgöze Mustafa ile.Tüm gözler bizde.Ne ben ağzımı açabiliyorum,ne de adaşım…Buhar olup uçmak,yer yarılsa da içine düşmek,kanatlanıp da kaf dağının ardına saklanmak,o an ,iki damla yaşla bana bakan gözlerden kaçmak…kaçmak istedim…Yeni kapanmaya yüz tutmuş diyemiyeceğim,çünkü annelerin yokluğundaki yara yaşam boyu kapanmayan yaralardandır ki,ben bu yaraya tuz dökmüştüm ve işte Mustafa o an, tam da kavrayamadığım acıyla(ateş düştüğü yeri yakarmış,bunu babamı kaybedince anladım)sessiz çığlıklarla için için ağlıyordu ve ben sadece donan zaman içinde kaçacak delik arıyordum.
Sanırım o an, asırlar geçti ruhumun labirentlerinden çığlık çığlığa…O,sadece sevginin büyütüldüğü ve beslendiği yüreğim,buselere dönüşüp,o iki damla gözyaşının üstüne değdi.Mustafa’nın madde gibi görülen,aslında ruhunun acısının maddeleşmiş hali olan gözyaşlarına(henüz kirpiklerde asılı kalmıştı)buselerimi koydum ve “başın sağolsun..özür dilerim Mustafa” diyebildim sadece.
Zil imdadımıza yetişti,o sahneden inmemiz için.Asla o sahneden inemezdik sanırım Mustafa ile.”Hadi Mustafa,bahçeye inelim”dedim ve Mustafa ile bahçeye indik.Birer çay alıp,bahçede uzun uzun konuştuk.Mustafa’nın şaşkınlığı artmış ve biraz heyecanla”Hocam ilk defa bir hocamla çay içip,bahçede geziyorum ve benim acımı paylaşan bir hocam var”dedi,dakikalar sonra..
Mustafa,tahsilini yarım bıraktı.Çok destek oldum ve babasıyla çok konuştum ama,evde üvey anne gerçeğini baba oğul aşamadılar,ben de aşamadım.
Mustafa köyde çoban oldu.İki sene sonra da şehir merkezinde bir çay ocağında çalışmaya başladı.Yolum düştükçe uğrar,eksik noksanı derdi var mı diye sorardım.Askere gönderdik.Anlı şanlı giti,geldi.İki sene sonra da evlendirdik Mustafa’yı.Gelin, bir de bana sorun o her karşılaşmamızdaki, o hatıranın kanırttığı yaranın sızısını.
Çocuğu doğunca,vardım evine.Öptüler gelin hanımla ellerimden,ben de onları alınlarından.Ha bir de adını koyduğum bebeği de öptüm boynundaki o cennet kokan yerinden.Çok gariptir ki,sınıfta yaşadığımız o anda Mustafa’nın gözyaşlarındaki koku ve gizem vardı bebeğin yanağında da…Sanırım bu kokuya,” masumiyet” gizemi deniliyormuş…
YORUMLAR
ne güzel bir insan ve ne güzel bir nesir...
Merhamet
Sen dünyada hep kal emi...
serin mavi
Mustafa'nın öyküsünü okurken gözlerimden damla damla yaşlar aktı klavyeye.
Çok duygulandım.Kadersiz çocuk.Keşke okuyup da kendini kurtarabilseydi.
Sürükleyici bir üslupla çok güzel yazmışsınız.
Paylaşım için teşekkürler öğretmenim.
Her şey gönlünüzce olsun.
serin mavi
selam ve saygılarımla efendim...
gül peri
Haklısınız doğu ve güneydoğuda okadar zor şartlarda çalıştım.Yine de şikayet etmedim.Manevi huzuru vardı çünkü.
Şimdiki genç öğretmenlerde bu duygudan eser yok.
Selam saygılar
Çocukluk yıllarımızda genellikle öğretmen olmayı hayal ederdik.Benim hayallerim de de öğretmenlik yer almıştı.Hep Anadolu nun ücra bir köyünde, çocukların çok seveceği ,onlara öğretimin yanı sıra iyi bir eğitmen annelik yapacağımı hayal ederdim.Ben köy kadınlarından öğrenebileceğim her hamaratlıkları (taze meyva reçelleri , otlu ekmek çeşitleri,kışlık konserve ..)öğrenecek,ben de onlara şehirde yaşama sanatından bahsedecektim.Bu hayalim gerçekleşmedi ama çocuklara olan sevgimi doyasıya yaşadım.Ve bir çocuğun hayatta en büyük eksikliğinin bir anne olduğu kavramanı zamanla çok iyi öğrendim.Ve bu eksikliğin çocukların okul dönemlerinde daha büyük bir alanı kapladığını oğlumun ilkokula başladığı yıllarda annesini trafik kazasında kaybeden bir arkadaşıyla yanyana oturduğunda,benim ilgi ve sevgimden çok etkilenip bir gün;Gülnur teyzeciğim bende size anne diyebilir miyim dediğinde gözyaşlarımla tanık olmuştum.Adı Süleymandı .Boynuna sarılıp " canım oğlum benim "demiştim.Bana anne deyişini ölsemde unutamam...
Bu nadide değerli yazınızda bana bu güzel anımı hatırlattı ben yaşanmışlıkları seviyorum.Selam ve saygı ve tebriklerimle.
serin mavi
Anlam yüklü, eğitici, öğretici bir öykü okudum.Öğretmen çocuğun dünyasına inebildikçe, acılar paylaşıldıkça azalıyor.Sadece öğretim değil öğretimden öncelikli olarak eğitim geliyor.Davranış kazandırmada iy insan yetiştirmede aile, okul ve çevrenin rolü çok büyük.İyi bir eğitimci olduğunuza yürekten inandığım siz değerli öğretmenimi saygı, sevgi ile selamlıyorum.
serin mavi
Duyarlı yüreğinizi kutluyorum hocam... Öğretmenlerimiz değil midir bize annemizi babamızı hatırlatan, bize kol kanat geren, hepsinden önemlisi okumayı, yazmayı, insan olmayı, sevgiyi, saygıyı öğreten? Bu anı yazınızda sizin de eli öpülesi saygı değer öğretmenlerimizden olduğunuzu anladım ve size sonsuz saygılarımı sunuyorum... Yüreğiniz, kaleminiz dert görmesin...
serin mavi
Süleyman ÇALIŞICI
tesadüf gezinirken yazınızı okudum ve tüylerim diken diken karmakarışık duygulara hasıl oldum Hocam
etkiledi çok derinden gözyaşımsa aktı gitti Mustafa'nın yanına tek sevindiğim ona kol kanat germeniz
beni mutlu etti iyi ki siz gibi öğretmenlerimiz var kızımda öğretmen oda siz gibi davranır öğrencilerine her gün beni ağlatacak bir şey bulur çocuklarıyla ilgili hayata bakar mısınız işte bu yüzden hiç sevmiyorum anneler gününü hiç tşk ederim bu güzel yazınız ve kutluyorum böyle değerli öğretmenler baş tacımız saygılar
serin mavi
Offf çok hüzün kaplı, yaşanmış bir hayatın acı öyküsü
Gözlerim buğulandı, ellerim parmaklarım kitlendi yazdırmadı sızlayan yüreğim geride kaldı acıyı tanımlayan sözüm
Acıda olsa ama gerçek muhteşem bir yüreksinyüreklerimize tercümansın asaletim,medeniyetim, ışığım,özüm
saygılarımla
serin mavi
şair67
Etkin duygularınıza çok teşekkürler
Saygılarımla
Ah dost o anı bu denli yaşatmanızın ve hala yaşıyor olmanızın lavı beni de kavurdu ve benim gözyaşlarım Mustafa gibi kirpiklerimde asılı kalamadı.İnsanız bazen bilmeden dahası yaşanmamışlıklarımız varsa o an konuşabiliyoruz.Ne duyarlı bir yüreğiniz var can.Boşuna cansınız dostsunuz dememişim.Rabbim kimseleri annesiz koymasın dilerim.O yüce gönlünüzün kaleme döktüğü bu anınıza ve yazınıza saygı ve kutlamalarımla.EMA