EVLER
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
EVLER
Seneler sonra, Eskişehir’de, çocukluğumun geçtiği sokak aralarında dolaşıyorum. Birden çok eski günlere dönüyorum. 60 lı yıllar… Üç kardeş, minicik adımlarımızla okul yolunda yürüdüğümüz sokaklar… Seneler sonra hâlâ özelliğini, güzelliğini yitirmemiş evler… Sokaklar boyunca minicik boylarıyla, camlarından tertemiz berrak bakışlarıyla bakan evler… Pencerelerinde hâlâ yine Vita yağı, konserve kutularına ekilmiş gülümseyen sardunyalar, begonyalar… Seneler, bu minik evlerin kimisinin yüzüne çizgiler çizmiş. Azarlanmış, elinden oyuncağı alınmış küskün çocuklar gibi mahzun yere bakan evler… O minicik bahçelerden, kerpiç duvarlardan başlarını uzatmış, beni hatırlar gibi bakan ağaçlar… Düşünceli , ama, tanıdık birine bakar gibi bana bakıyorlar.
Kapılar… Eski kapılar… Sizleri o zamanlar açıp kapayan o insanlar şimdi neredeler? Artık onlar yok ama, onların bakışları hâlâ gülümsüyor gibi çocuklarının yüzlerinde. Eski komşularımızı görüyorum yüzlerinde. Ben tanıyorum ama, onlar bana yabancı yabancı bakıyorlar. Kapıların pirinç tokmakları kararmış olmalarına rağmen hâlâ güzel…
Bazı evlerin yerini büyük binalar almış. Görkemliler… Yanlarındaki o eski minik evlere tepeden bakıyorlar. Kibirleri yüzlerinden okunuyor. Onları sevmiyorum. Ben, yanlarındaki o sevimli, şirin, tertemiz minik evleri seviyorum. Öyle samimi, öyle içten tevazu ile bakıyorlar ki, sarılıp duvarlarını, kapı ve pencerelerini öpmek istiyorum.
Kırmızı kiremitleri biraz solmuş. Fakat, o sevimli bacalardan insanlık, o unutulmamış, kaybolmamış insanlık tütüyor buram buram… Yağmur çiseliyor. Hava ılık. İçimde bir burukluk, bir mahzunluk var. Artık ben o eski çocuk değilim. Hâlâ çocuksu duygularla dolu olsam bile. Şimdi saçları ağarmış bir çocuk gibi, yine hâlâ bir çocuk gördüğüm kardeşime gidiyorum. Yine oturup eski günlerimizi, eski komşularımızı anlatacağız. Anılar canlanacak gözlerimizde. Kâh güleceğiz, kâh gözlerimiz dolacak. O eski dostlarımızın hepsi canlanacak gözlerimizde. Kapı önünde oturuşları, bakışları, şiveleri, bize kızmaları, ya da evlâtları gibi bağırlarına basmaları, bir film şeridi gibi geçecek gözlerimizden… Hepsine Allah rahmet eylesin… Nasıl komşuluk edilmesini, yardımlaşmayı, nasıl insan olunmasını keşke hayatta olsalar da yine gösterseler, yine örnek olsalar…
Evet, yeşil, mavi, eflâtun minik evler… Yeşil pencereler ve bahçeler… Tozlu kaldırımlar…
Adımlarım beni sokak aralarında dolaştıra dolaştıra, eski günlerin hâtırasını, hüzün dolu bakışlarımda bir özlem buğusuyla kaplanan gözlerimde iki üç damla ile beraber götürüyor…
İşte şurada, şu evde bahçe içindeki eve ablam gelin olmuştu, gelin gitmişti. Sümbüllü, kiraz bahçeleri… Elma, erik, armudun en güzellerinin olduğu o şirin büyük bahçeli ev… Artık yerinde yeller esiyor. Yerine kocaman gri apartmanlar dolmuş. Hiç de şirin değiller… O ağaçlara kıyılmış. Yerine bu heyula gibi binalar dikilmiş. Bir an önce gitmeliyim buradan. Yoksa ağlayacağım. Benim minik, âşinâ güzel evlerim… Siz hep yerinizde kalın olur mu? Sizleri çok seviyorum, çok seviyorum…
Böyle söylenerek adımlarımı sıklaştırıp giderken birden gördüğüm bir manzara ile içime neş’e doldu: Bir evin kapısındaki kutunun içinde bir kedi ve dört minik yavrusu. Allah’ım, hiç olmazsa onları sevenler var. Mamaları ve suları yanlarına konmuş. Henüz gözleri kapalı yavruları seviyorum. Annesi hiç kızmıyor. Biliyor ki güvenli ellerde. Demek hâlâ bazı şeyler eskisi gibi… Sevgi, güven, güzellikler siz hiç bitmeyin. Ey minik evler, sevgi dolu insanlar, sakın sizler kaybolmayın. Hep var olun olur mu? Sizleri seviyorum. Sizleri çok seviyorum…
Hâlenur Kor
21 Mart 2002 Eskişehir
YORUMLAR
Bazı şeyler neden hiç unutulmaz...
Mesela dün ne yedin diye sorsalar hatırlamam belki ama, çocukluğumun o eski günlerini ben de unutamam.
Annemin babaannesinin kâgir evini hiç unutamam. Tahta basamaklı evi vardı. Kulağı az işitiyor diye geldiğimi anlasın isterdim. Her gelişimde asker edasıyla çıkardım "rap rap rap."
Repiçim derdi. Kendi dilinde at kuyruğu demekti. Annemin saçıma yaptığı at kuyruğunu beğendiği için bir yakıştırmaydı o. Benim de o ismi beğenmemden miydi neydi ki, hala repiç'i unutamam.
Ne zaman bir çocuğun saçlarını at kuyruğu yapılmış görsem, aklıma büyük ninenin evi ve ahşap basamakları gelir.
Güzel bir yazıydı... Beni nerelere götürdünüz.
Sevgiyle kalın.
nur49
O tatlı anılar hiç unutulmuyor. O evler, o sevgi dolu insanlar unutulur mu?
Size de çok, çok teşekkür ederim. Yorumlarınız bana onur verdi.
Selam ve sevgilerimle...
Ey sevgi dolu insanlar... Hep var olun...
Baştan sona her şeyi gözümüzde canlandırdınız; tüm geçmişi, dünü ve bugünü. O bugün ki; çok çok farklı... Ve insanlar; çok şeyi yitirmiş.
Dün de geldim sayfanıza, okudum ve düşündüm. Yorum yazmak vesilesiyle bir kere daha geldim ki gönül sayfanıza günün yazısı olduğunu görünce çok mutlu oldum ve tabii ki bir kez daha okumak adına bir kez daha mutlu oldum.
Güzel, naif yüreğinize ve kıymetli kaleminize sağlık. Yüreğimle kutlarım.
Şiirlerinizi okumak ayrı tat veriyor düz yazılarınız başka bir tat.
Affola, sevgili şairem, son zamanlarda şiirlerinize fazla yorum yapamıyorum. Ama okumadığımı sanmayınız. Zira sayfanız vazgeçilmezlerim arasındadır.
Ben hala o eski günlerin ve duyarlı kalplerin arayışındayım. Sanırım yaşadığım hayal kırıklıkları bu sessizliğimin sebebi. Sessizlik bile batıyor çoğu insana.
Neyse, başınızı ağrıtmayayım, değerli Halenur Hanım.
En içten sevgimi, tebriklerimi ve sonsuz selamlarımı sunuyorum şahsınıza. Kabul buyurunuz, efendim.
nur49
Yazımın günün şiiri olduğunu daha yeni gördüm.
Size, beğenip yorum yazan arkadaşlarıma, ve bu yazıyı günün yazısı seçen
Edebiyat defterinin seçki kuruluna yürekten teşekkür ederim.
Selam ve sevgiler...
Bu güzel yoruma gönül dolusu teşekkürler ederim. Çocukluğumun ve genç kızlığımın geçtiği Eskişehir'i unutmak mümkün değil. Aslında o yıllar her yerde komşuluklar, dostluklar güzeldi ya... Sizin yorumunuz da yazılarınız kadar güzel. Bu güzel şehrin gezilecek yerleri o kaar çok ki... Odunpazarı evleri restore edilmiş. Bal mumu müzesi keza...
Siz hatırladığım kadarıyla Trabzon'lu idiniz. Bunu yazınca sayfanıza gittim.
Mahallem yazınızı okumak istedim. Benim tepedeki Ev şiirini tamamlamak üzere bir fotoğraf koymuşsunuz.
Ben de aslen Trabzon'luyum. 2011 de ilk defa gördüm baba memleketimi. Çok da beğendim.
Tekrar teşekkür ederim efendim. Selamlar, saygılarımla...
Geçenlerde yolum Eskişehir'e düştü.
Bir kaç kez geçmiştim de bu coğrafyadan,
şöyle doyasıya görmek, tanımak nasip olmamıştı.
Bu kez öyle yapmadık;
aceleciliğe pirim tanımadık;
enine boyuna gezdik, gördük, tanıdık.
Porsuk Çayı boyunca hoş bir gezi yaptık ilkin.
Nasıl da cıvıl cıvıldı insanlar.
Irmak boyunca keyif çatan öğrenciler,
dop dolu çay bahçeleri,
heyecanlı alışverişlerdeki insanlar.
Seçim arifesiydi,
bir de partilerin tantanası;
ilginç propaganda yöntemleri...
Bir de hoş bir parka götürdüler bizi.
Çok hoş bir yerdi.
Demem o ki;
bu güzel şehri, gerçekten çok güzel tariflediniz.
Sizinle beraber, bizler de gezindik hatıralarınızın güzellikleri arasında.
Çok hoş bir yolculuktu.
Ne zaman bu tür bir yazı okusam,
aklıma doğup büyüdüğüm mahalle gelir.
Çok şanslı bir insan olduğumu düşünürüm hep, mutlu olurum.
Çünkü,
1980 li yıllarda, şehir sit alanı ilan edildi mahallem.
Gerçi, kendi evim yıkılacak yakında ama,
büyüdüğüm sokaklar, evler, okulum ve her şey ebediyen yaşayacak.
Bu nedenle şanslıyım işte.
Keşke siz de olsaydınız.
Güzel evleriniz hep yaşasaydı.
nur49
Siz hatırladığım kadarıyla Trabzon'lu idiniz. Bunu yazınca sayfanıza gittim.
Mahallem yazınızı okumak istedim. Benim tepedeki Ev şiirini tamamlamak üzere bir fotoğraf koymuşsunuz.
Ben de aslen Trabzon'luyum. 2011 de ilk defa gördüm baba memleketimi. Çok da beğendim.
Tekrar teşekkür ederim efendim. Selamlar, saygılarımla...