SENİ ÇOK ÖZLEDİM
SENİ ÇOOOOOK ÖZLEDİM !...
Zaman uçup gidiyor avuçlarımdan,tutamıyorum çaresizce bakıyorum ardından.
Geride kalan hala çocuk yüreğim ,sensiz yolunu kaybetmiş:korkak,ürkek ve gözü yaşlı.
Arıyorum bulamıyorum beni sana getirecek yolu.
Neredesin ver elini tutayım,öpeyim saygıyla koyayım alnıma.
Ortahisar’ın bilinmeyen bir çıkmasında mısın?
Yoksa sokakların adımı değişti,eski adının yerini bulmaya mı çalışıyorsun?
Kalenin kuytularında mı sın,şehrin çıkışına getirecek tünellerimi arıyorsun?
HALA EFULYANIN MEKTUBUNU DÜŞÜREN O GEVEZE MARTIYI MI GÖZLÜYORSUN ,OTURMUŞ GANİTANIN SIRTINA?
Ve uzak ufuklardan sana uzanan bir çift sevgi dolu esmer elimi özlüyordun yüreğindeki o ulvi aşkla.
Akşam ezanı yankılanırken kızıllara bürünmüş semada;Bir deli yüreğin sevdası secde eder Yaradanına.
Nerdesin ver o gül suyu kakan elini öpeyim, her zamanki gibi kayayım alnıma saygıyla ve yüreğimin bütün muhabbetiyle.
Ama ne yana dönsem yoksun.Ellerim üzüntüyle yapıştı iki yanıma.
KÜSTÜNMÜ,KIZDINMI BANA?NEDEN YÜZÜNÜ GÖSTERMİYORSUN,NE YAPTIM Kİ SANA?
Koskoca bir denizde pusulasız kalmış,rüzgarla bir uyana bir buyana savrulan küçücük bir gemi gibiyim.Limanım sendin,dalga kıranım ve bu küçük deli gemi senin kılavuzluğun olmadan hiç girmedi ki o sakin ve huzurlu liman şehrine.
Ne yana dönsem sen yoksun.Gittin dönülmezlere,gitme diyemedim.Sen giderken bende gidiyordum başka bir şehre.Göremedim, bizi bu dünyada sözsüz bırakıp gitmeni.DUR,GİTME !..Diyemedik.Gittin bizden habersizce.Bilinmezlere.
Kelimeleri sessiz,cümleler kifayetsiz;şiirleri ve bütün sözleri,en çokta beni öksüz bıraktın.
Ortahisar sessiz,kimsesiz ve çok renksiz.
Sensiz gülümsemiyor gökyüzü bile yeşilliklere.
GANLİGANIN YOKUŞLARI SOLUKSUZ ,AĞAÇLAR SESSİZ,SUSUZ VE MAHSUN BÜTÜN TRABZON;ÇÜNKÜ SEN ŞAİİRLERİN PİRİ,ARTIK BU DÜNYADA YOKSUN!...
ULU ÇINARLARIN BİRİ DAHA YIKILDI ORTAHİSARDA.Karıştı toprağa.Toprak bastı onu bağrına.Sıkıca sardı sevgiyle uzun yıllar ayrı kalmış bir sevgili hasretiyle.
Bizim ellerimiz bomboş kaldı.Açılı, yaşlı gözlerle bakakaldık ardından.
21 HAZİRAN sen vuslata erdin,biz sensiz kaldık.Ama hiç kabul edemedim ölümünü.Nasıl ölürdün sevgili Mustafa Hocam,bak bahar yeni başlıyor,yeniden oturacaktık Ortahisar’da.Kim bilir ne şiirler çıkaracaktın gömleğinin cebinden ve ‘’al kızım oku bakayım nasıl olmuş’’ diyecektin gururla.
Ve neler neler konuşacaktık, tadına doyulmaz bir muhabbet olacaktı söz soframızda.
Şimdi 22 Haziran.
Nasıl geçti koca bir sene.Oysa ben seni uzun zamandır göremediğimi ama bir yerlerde olduğunu düşünüyordum.Ta ki,Ortahisar’da otururken,Kadir Yeter gelip,’’Bu gün Mustafa Tomaç’ın ölüm yıldönümü deyinceye kadar.
Nasıl dedim, göğsümde ve gözlerimde yanan derin bir sızıyla.’’Bu gün’’dedi,toprağa girdiği gün’’.Dumura uğramak derler ya,sevgili hocam.Aynen dumura uğradım.
Sonra içimde o sensizlik yetimliğinin acısıyla.İbrahim abi,Haydar abi,Nemci hocam ve Kadir beyle geldik mezarına.
Birsin mezarlardan ürperirim,bana ölümü hatırlatır ve korkarım ölümden.Bu yüzden gidemem cenazelere ve uzaktan Fatiha okurum geçerken mezarlıklardan.
Ama ilk kez,hiç korkmadım ve ürpermedim senin mezarında.Sanki mezarından bile sevgi dolu gözlerinle bakıyordun bize.
Ağladım katıla katıla.Toprağını avuçladım,çöktüm mezarının başına.Okşadım saçların yerine toprağını.Ah!Hocam dedim,hani miyav derdin ya saçını okşayınca.Yine de,ne olur kalk gel ve istersen benim yaramaz kızım de kız bana.
Alışamadım yokluğuna.Sanmıyorum yaşamım boyunca da alışamayacağım galiba.
NUR İÇİNDE YAT ORADA
MEKANIN CENNET OLSUN
RUHUN ŞAD OLSUN
SENİN İÇİN HER AN
FATİHALAR OKUNSUN.
Meryem Neriman KOÇ
YORUMLAR
Bu sevginin târifi var; 200'den çok sayıda çektiğim fotoğrafında, elini öptüğüm ustamın... bir tek o kaldı, yukarıda yazılanların tam ve gerçek sevgi olduğuna şâhid... bir de ben... Şimdi, aradan yıllar geçince, buğu bürüdü yaşanılan bütün bu gerçeklerin... sacayağı gibi idik; ne çâre. kadiryeter 16.11.2019 Cumartesi. TRABZON.
Yoroz'dan bir rüzgar eser kuşluk zamanlarında,
üşütür insanın yüreğini,
yağmur bulutları sökün eder serin bakışlarınıza.
Hıdırnebi kayasının, yalnız, sakin, yorgun doruklarına oturur,
Kaçkarların başı karlı kostümüne dalarsınız;
serin göklerin enginliğinde saklarsınız göz yaşlarınızı öylesine mahzun.
Hoyrattır ya gönüllerimiz, dilimizin kemiği yoktur ya hani;
ve,
deli doludur ya hayatı resmedişimiz...
İçerimizde yangınlar alıp giderken başını,
dudaklarımızda, hiç eksik olmayan tebessümlerimiz;
sözlerimizde,
atamızdan aldığımız ince nükteler gezinir ya hani...
Biz,
hayatın, doğanın ve zamanın hayatlarına sunduğu zorluklara,
inatla, azimle, inançla, imanla direnen bir nesil çocukları idik ya hani...
Toprağı tırnakları ile işleyen,
denizi ana kucağından daha sıcak ve güvenilir belleyen,
vatanını, milletini ve Trabzonsporunu canından çok seven bir garip topluluktuk ya hani...
Ya da bizi hep böyle bilirdiler ya dünyanın dört bir yanında...
Gözü pek, cesur, girişken, mert, dayanıklı...
Bilmezler,
yüreğimizde neler biriktiririz aslında hüzün yağmurlarımızın sağanağına yakalandığımızda.
Hayatın yorgun saçak altlarına sığınıp,
Karadenizin lacivert ufukları ile dertleştiğimizi bilmez Karayelin dilinden anlayamayanlar.
Bilmezler,
mesela vatan sevgimizin kutsallığını,
bağrımızdan yetişen değerlerin ölümsüz olduğunu.
Ve,
duygularımızı bizim,
adam gibi yaşamayı sevdiğimizi.
Adam gibi gülüp,
adam gibi ağladığımız bilmezler.
Hocanızın mekanı cennet olsun diyorum.
Kendisini tanımıyordum.
Şimdi araştıracağım, öğreneceğim, tanıyacağım o değeri.
Bir tutam hayat tarafından 5/18/2014 7:58:55 PM zamanında düzenlenmiştir.
NERİMAN
Bir tutam hayat
Sadece,
sizin duygulu yazınızın yorumu idi.
Sevindim böyle duyarlı gönüllerin yaşadığına şehrimde.