SEKERAT - Cinler Boyutu (2.Bölüm)
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
BÖLÜM II / Cinler Boyutu
“Duvardaki yazılar temizlenmiş. Şey. Yani silinmiş. Gitmişler işte. Yok. Sabah buradaydı.” Heyecan ve panik içinde dergideki arkadaşına olanı anlatmaya çalışıyordu. Başını kapının kasasına dayadı. Telefonu yavaşça kulağından indirirken gözü sehpanın üzerindeki zarfa ilişti. “Bu ne şimdi?” diye mırıldandı.
Zarfa yönelmiş olduğu sırada yan odadan bir ses geldi. Başını çevirip durdu.
“Biri mi var orda?” Yürümeye başladı. Derinlerden bir ses onu odaya çağırıyordu sanki. Odanın kapısını araladı. İçeriyi süzdükten sonra kimsenin olmadığını görünce rahatladı. Adımını atmasıyla beraber ensesine yediği demir sopa onu yerle kucaklaştırdı. Kapının arkasına gizlenen maskeli adam demir sopayı yere fırlattı. Yerde sersemlemiş bir vaziyette yatarken kalkmaya çalıştı ama nafile. Göz kapaklarını kaldırmaktan acizdi. Son bir hamle daha yaptı. Fakat yine başarılı olamadı. Maskeli adamın paçasından sıkıca kavrayıp gözlerini kapadı. Derin bir karanlık içinde aynı rüya ile iki dost gibi tekrar buluşmuşlardı.
“ Kapılar açıldı. Açılmasaydı bu kapılar yada kör olsaydım. Belki bütün bunları görmezdim. Çok geç kalınmış ya Rab ! ”
Gözlerini açtığında elleri sandalyenin arkasına zincirle bağlanmış bir şekilde oturuyordu. Etrafa bakındı. Ellerini zincirden kurtarmak istedi. Bileklerindeki yavaşlayan kan akışı kollarını uyuşturmuştu. Bir metre ilerisini göremiyordu. Bağırdı. “Hey!” Ses yankılandı. Büyük bir yerde olduğunu anladı. Etrafa yayılan keskin vernik kokusu midesini bulandırıyordu. Gelen kokuya bakılırsa bir depo yada mobilya fabrikasının imalat bölümündeydi. Aklından onlarca şey geçiyordu.
“Beni tanıyor musun?” Bir ses yankılandı. Ayak sesleriyle karışan ses bir aradayken oldukça ürkütücüydü. “Kaldır başını. Beni tanıyor musun?” Sivri yüzlü adam gri gözlerini ona dikmiş yaklaşıyordu. Birden bir ses patladı. “KALDIR BAŞINI!”
Ses o kadar derinden gelmişti ki sanki beyninin içinde bir yerde patlamıştı. Bütün sinirleri uyarılmış, kulakları acıyordu. Başını kaldırıp baktığında etrafta kimsenin olmadığını fark etti. Biranda ürpermesi için arkasından omzuna dokunan el yetmişti. Korkudan başını çeviremedi bile. “Se.. Sen Kimsin? Neden buradayım?”
“Gördüğün rüyayı biliyorum.”
“Gördüğüm rüya mı? Nereden biliyorsun? Kimsin sen?” bağırmaya başlamıştı.
“Bu rüya sen aklını kaybedinceye kadar şiddetlenerek devam edecek. O garip şey. Rüyandaki. Bu dünyadan değil öyle değil mi? Tarif edemediğin, şekle sokamadığın o şey. O gece gördüğün onun en güzel haliydi. İnan bana en çirkin halini görmek istemezsin. Seni bu rüyadan kurtarabilirim. Fakat…”
“Fakat ne?! Bütün bunları nereden biliyorsun? Kimsin sen!” korku dolu bağırdı.
“Kim olduğumu öğreneceksin. Eğer elindeki pusulayı bize verirsen seni bu rüyalardan kurtarabilirim.”
“Pusula mı? Ne pusulası. Bende pusula falan yok. Ne tür bir oyunun içindeyim.”
Sivri yüzlü adamla bütün konuşma boyunca hiç yüz yüze gelmemişlerdi. Adam sandalyenin arkasında eğildi. Zincirlerin kilitlerini açtı.
“ Şimdi serbestsin. İstediğim şeyi bana getirmeden her uyuduğunda rüyan daha da ağırlaşacak. Gördüklerini anlatmak için kullanacağın “dehşet” kelimesi çok basit kalacak. Bir an önce onu bulmaya bak. Şimdi git…”
Ayağa kalktığında etrafına bakındı. Kimse yoktu. Az önce konuşan adam yoktu. Tekrar oturup kafasını toplamak istedi. Biraz eğildiğinde sandalyenin de olmadığını fark etti. Her yer karanlıktı. Özel yalıtımlı bir ses kayıt stüdyosunda gibi hissetti. Kulakları tıkanıyordu. Basınç fazlaydı. Üzerine bu keskin ve git gide kötüleşmeye başlayan kokular da eklenirse nefes almak bile zordu. Derin bir boşluğun içinde kalakalmıştı. Ayağını bir adım ileri atıp yeri yokladı. Yer yoktu. Boşluk. Sağ tarafı denedi. Sonuç yine aynı. Sol, arka… “Allah’ım yardım et!” çığlık attı. Yükselen adrenalin sağlıklı düşünmesini engelliyordu. Kesik kesik hızlı nefesler alıp veriyordu. “Allah’ım… Allah’ım… Allah’ım…” Gözlerini kapayıp bir adım ileri attı…
12 Yıl Önce
… “Peki bu kitap nedir dede? Şu. Yeşil kapaklı olan.”
“Merak edilecek şeyler değil evladım. Başka varlıkların dünyalarıyla ilgili bilgiler var.”
“Başka varlıklar? Yani insanların dışında varlıklar mı var?” O kadar meraklı bir şekilde sordu ki dedesi bunlar hakkında açıklama yapıp yapmamakta tereddüt etti. “Hadi dede. Anlatmayacak mısın?”
“Bunlar sana göre değil. Hadi bahçeye çıkalım, dede torun şöyle güzel bi çay içelim senle.”
O gün sabırsızlıkla gece olmasını beklemişti. Nihayet gece olmuş dedesi uyumuştu. Hemen yukarı çıkıp kitaplığa gitmişti. Yeşil kapaklı kitabı alıp sabaha kadar okumuş, diğer varlıkları ve dünyaları hakkında bir çok şey öğrenmişti. O kadar ilginç gelmişti ki bir ara “keşke ben de bunlardan olsaydım.” Diye içinden geçirmişti….
“Onların hepsini bir araya toplayacağı gün şöyle diyecektir: “Ey cin topluluğu! İnsanlardan pek çoğunu saptırıp aranıza kattınız.” Onların insanlardan olan dostları, “Ey Rabbimiz! Bizler birbirimizden yararlandık ve bize belirlediğin süremizin sonuna ulaştık” diyecekler. Allah da diyecek ki: “Allah’ın diledikleri (affettikleri) hariç, içinde ebedî kalmak üzere duracağınız yer ateştir.” Ey Muhammed! Şüphesiz senin Rabbin hüküm ve hikmet sahibidir, hakkıyla bilendir.”
En’âm Suresi/128
Bahattin BERKDİNÇ
YORUMLAR
Görülmeyen ama bilinenin korkusu demiştik şimdi de merakının bir insanın gelecek hayatında nasıl bir rota çizdiğinimi göreceğiz diye düşündük ister istemez 12 yıl öncesi yeşil kapaklı kitabı araladıktan sonra...
Dini unsurların çok güzel harmanlandığı ama korku-gerilimi yoğun hissettiğimiz ve şimdide bir pusulanın peşinde üzerimizdeki bu karanlıktan kurtulup kurtulamayacağımızı merak ettiğimiz bir hikayenin peşinde üçüncü bölüme geçeriz yazarın akıcı ve merak uyandırıcı kalemini tebrik ederek..
Bilinmezlik ademoğullarının en büyük meraklarından biri olmuştur çağlar boyunca. Allah-ü Teâla'dan gayrısının vakıf olamadığı gaybı bilme isteği insanları boyut dışına taşımış ve her zaman hüsran ve elemle tanıştırmıştır.
Az evvel yoruma binaen verdiğiniz cevapta serinin ikincisi olduğunu öğrendiğim öykünün ilkini okuyacağım birazdan. Lakin yine de dikkat çekici ve akıbeti için merak uyandıran bir kurgu olduğunu söylemek isterim.
Bu vesile ile güne gelişinizi kutlarım değerli yazar.
Saygıyla...
seng
Devamı olacak herhalde.
İlginç bir çalışma.
Merak duygusu üzerine başarı ile gidilmiş, bu konu ön palana çıkarılmış.
İlerleyen bölümleri olacaksa,
daha doyurucu olacağını düşünüyorum çalışmanın.
Ya da daha tamamlayıcı.