Ben Yoktum, Ben Vardım Ben’e
Hayrettin Taylan
“Ben yoktum; hatta yokların sağlamasında bile yoktum. Sen vardık dört işlemde, dört duvar arasında .Aşklar yan yana yanarak bendeydi ;ama sözcüklerimin alevindeydim, cümleme kadar kül bırakmıştın.
-Beni tanıtacak alevler arasındaydı.Yücelmiş alevin vardı , ben sessiz susaların susamış yarını gibi seni değil, sensizliği söndürmeye gelmiştim.
-Kalu beladan gelen bir aşk belasının nefsiydim.Nefis aşka yenilmişti. Aşk bu yüzden güzel ve özeldi.
Milyonlarca ifadenin dibinde öylece kalmıştım.Nefesim vardı nefsine yakın bir yerde.Ben yoktum, ben’den aşan duruşlar, uyanışlar, seviler ve sen vardın….
-Okuduğum kitabın kadınıydın. Yüzlerce kitap arasında yüzünün sayfasında kaldım. Bir kadın, bir kitap, bir çiçek, su ve aşkın tümleyen her şeyin kıyısında iyi bir kaptandım.
-Gidiyordum ;ama kendimi bilen kendime…Ama istediğim sana….
Tanışmak istediğim cümlelerin yüklemiydin.Yüküm yüreğimden ağırdı.Öylece gelmiştim aşka göz, sözlere öz olan gözlerinle.
Baktın…
Nazikçe, incitmeden bu benim istediğim erkek dercesine…
Bir kaç hatıra değil, bir ömür hatırasının haritasını serdin.Aşka başkent olmaya hazır gibiydi ilk bakışın.
Aheste aheste gönlüne en özel beste olarak okunmaya gelmiştim. Gelmiştim gelip geçmeyen duygularımla.
Mutluluk gülümseyerek sizi arıyordum dedi. Mutsuzluk yüzünü buruşturup gitmişti. Elbet, bir gün bana gelirsin dercesine uzaklayıp gitmişti.
Adınla süslenmiş bir gelecek gördüm. Duruşunda damlıyordu kadınsılığın sosyal atlası. Güzelliğini aramıyordum.Ki bir kadının güzelliği kullandığı aklı ve kazandığı sosyal duruşuydu. Sen farklıydın, sen özeldin, güzeldin.Yetmezmiş gibi güzel bir kadının güzel bir zekasına takılı kalmıştı sevi yüreğim.
Bir kalabalıkta rastladığım bir daha görmeyeceğim öylesine bildiğim bir sevi kelebeğiydin.Gece güneş batınca içimde biter sandım.Güneş battı, gece oldu.Bir kırlangıç olarak pencereme geldin.
Sınav saatini kaçırmış üniveristeye hazırlanmış bir genç gibi öylece mahzun, öylece çaresizlik içinde damlaların çetelesini tutuyordum…
-Ey çözümsüzlük! Ey imkansızlık! Ey çaresizik! Ey aşk!
Ben varken siz yoksunuz. Ben varken varmalıyım ona….
Troya yolcusuyum, aşk, sevmek, yaşamak benim hızıma Hızır… Kıyıma gelmiş bu sevi serçesinin serilmişiyim.
Huyumu geçen boylu boyunca düşlerim var.Onunla yazılacak Şule düşlerim var.
İpeği işlenmiş ince sesli kadının düşlerinden çıktım dizelere.Füze gibi değil benim imgelerim. Manalara, özlemlere, duyuncun sulaklarıa gider.
Belirsiz ve hüzün dolu bir Antartika idim… Yaramın buzulları erimişti. Sen geldin, en uzak, en soğuk, en yalnız, kıtam aşka su …suya hayat oldu.Şimdi , Atlantik kadar otantik bir anın paklarındayım.
İçim senli demlerle kaynıyor.
İki çay söylemiştim bir güne…
-Yeşil gözlerinle iki şeker içecek zamanı bekliyordum.
Gözlerim açık
Sözlerim açık
Özüm açık
Kalbim açık
Bir çay açık olsun
Şeker gibidir aşk, bir aşk açık olsun…
Bir ömür açık olsun…
Bir gönül açık olsun seninle…
Bir fırt içtim fıtratım ısındı.Bir bardak içtim, yar yüreğim ısındı.
-İçimlik açık … Bil istedim, iç istedim demli zamanlarımızın demli çayını…
Bugünlerde çok şeyden bir şey gibiyim…
Şarkı oldun dinledim tüyleri ve aşkı diken diken yapan yüreğinde.
Şiir oldun okudum imgeleri uyandıran aşkın diriliş muştularında.
Resim oldun, diyemediklerim çizildi, algılarımın çizdiği umutlarda
Heykel oldun, hayalimin bahçesinde ben ve sen gibi dikildin
Sosyal medya oldun paylaştım her sızımı dilsiz dileyişlerle
Dijital an oldun, izledim her anını yaşanırlık kavliyle
Aşk oldun, aşk kaldın, aşk arası hayatın arasında birikti arasatım