- 2042 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
BİR ÖĞRETMENE DAİR...
Her sabah okula doğru yol aldığımda uzaktan onun arabasını görürüm ve derim ki; yine benden önce gelmiş! Ayrı bir heyecan duyarım onu gördüğümde. Bazen hayretle, bazen gururla ve bazen kıskanarak bakarım.
Kimden mi bahsediyorum? Liseden matematik öğretmenim, okuldan meslektaşım ve gördüğüm en insancıl bir öğretmenden. Nevzat Serin’den.
Onun hayata bu kadar olumlu bakışı, insanlara bakınca güneş gibi ısıtışı, Olumsuzlukları bir süzgeç gibi eleyerek yaşama dört elle sarılışı onu yakından tanıyanları derinden etkiler.
Ben ondan öğrendim, yaşamın adının mücadele olduğunu. Hayatın çok güzel renklerinin bulunduğunu. Yılmamayı ve devamlı ileriye bakmanın başarı getirdiğini.
Şimdi onu her görüşte o kadar mutlu oluyorum ki, bak diyorum yine sınıftan çıkmış, yine çocukların yüzleri gülüyor. Yine herkes mutlu. Kendindeki enerjiyi taşıyor devamlı iletişim halinde oldukları insanlara. Öğrencilerine ve öğretmen arkadaşlarına.
Polyana’ı okumuştum ortaokul yıllarında, mutluluk oyunları oynardı ve mutlu olduğuna inandırırdı herkesi ve kimsenin üzülmesini istemezdi. Ama bakın polyanacılık yok Nevzat hocamda. Hep kendisi ile barışık ve mutlu olduğu kadar herkesle mutluluğu paylaşabiliyor. İnsan belli bir zaman sonra herhalde her şeyden sıkılır derdim, ama ben öyle olmadığını gördüm. Nasıl mı? Yılların görev aşkıyla yanıp tutuşan öğretmeni Nevzat Serin hala o Görev aşkından hiçbir şey kaybetmiş değil. Gerçektende insanlar işlerini sevdikleri müddetçe devamlı olarak mutlu olmayı başarabiliyorlar.
Yine bu sabah onunla karşılaştım okul kantininde. Gülümseyerek ‘’günaydın’’dedi.
Ameliyat geçirmişti. Kalbimi rektefe ettirdim demişti. Ama hala gülümsüyordu. O kadar bağlıydı ki hayata. Onun bu duruşuna gıpta ile bakmamak eldemi ki…
İnsanları kabul edebilmek, insanları oldukları gibi kabul edebilmek çok zor bir iştir. Onların düşüncelerine saygı göstermek, etik bir davranıştır. Ve bunu çoğu insan yerine getiremez. Ben bunu başarabilen kişilerden birininde Nevzat hoca olduğunu gördüm. İnsanlarla o kadar içten iletişim kurar ki… sanırsın ki yıllardır onunla samimi. Yalan dolana hiç başvurmadan olduğu gibi, yanlışını ve doğrusunu, olduğu gibi kabul edebilen bir insan.
Köşe başında bir bakarsın öğrencileri başını sarmış, bir bakarsın öğretmen arkadaşları. Hararetle anlatır, konuşur ve yüzünde tebessümü hiç eksik etmeden devamlı bir şeyler anlatır. Dikkat ederim hiç kimse sıkılmaz, hiç kimse mecbur olmadığı sürece onun etrafını terk etmez. Sanırsın ki, arılar bir çiçeğe konmuş, bal alma yarışı yapıyorlar. O ise gayet rahat ve gayet mütevazı. Elinden gelse kendinde var olan bütün bilgi ve değerleri karşısındakine karşılıksız verebilecek kadarda cüretkâr ve fedakâr.
Ben daha iyi anlıyorum öğretmenliğin kutsallığını bu gibi öğretmenlerimle, Ben daha iyi anlıyorum, neden Türkiye’de ekonomiye aldırış etmeden var gücüyle işine koşar adım giden öğretmenlerin varlığını. Ben şimdi daha iyi anlıyorum vatan sevgisinin, insan sevgisinin, nasıl boy verip geliştiğini. Böyle öğretmenler olduğu müddetçe biliyorum ki;
Ülkemizde eğitim devamlı ayakta kalacak, Ben biliyorum ki yüreklere ekilen ümit ekinleri, yaşama sevinçleri devamlı var olacak.
Yine seni bekleyeceğim Nevzat hocam, yine seninle yarışacağım. Biliyorum bir gün mutlaka senden önce okulda olacağım. Biliyorum Yine gülümseyeceksin uzaktan. Diyeceksin ki ‘Adnan’ım’akıllı ol. Sen devamlı koşar adım gidiyorsun zaten. Ama Hocam Mutlaka sizi geçmem lazım. Buna kızmazsın biliyorum. Çünkü sen geride kalmasını sevmezsin.
Adnan Deniz