- 869 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
1905 DEVRİMİ
1905 kitleler için 1917 devriminin bir genel bir provasıydı. Rusya’da proletaryanın demokratik devrimde önderlik yapmak zorunda olması dolayısıyla devrimin sosyalist bir işçi iktidarı ile sonuçlanacağını erkenden ön görecekti.
“Efendimiz! Biz işçiler, çocuklarımız ve karılarımız, aciz yaşlı ebeveynlerimiz size geldik. Efendimiz, adalet ve himaye aramak için. Büyük bir yoksulluk içindeyiz, baskı altındayız ve gücümüzün ötesinde işlere koşuluyoruz, hakarete uğruyor, insan olarak kabul görmüyoruz, bize kaderine sessizce katlanması gereken köleler olarak davranılıyor... Sabrımızın son sınırına geldik, bizim için, ölmenin dayanılmaz işkenceye katlanmayı sürdürmekten daha iyi olduğu korkunç an geldi.”
Bundan 100 yıl önce, 9 Ocak 1905 günü, Rusya’nın başkenti San Petersburg’un işçileri işte böyle başlayan bir dilekçe ile Çar’ın sarayına doğru yürüyüşe geçiyordu. Başlarında meslekten rahip, ama aynı zamanda polis ajanı ve polisin kurdurttuğu sendikalardan birinin yöneticisi Gapon vardı. O Pazar günü sanki kiliseye dua etmeye gider gibi bayramlıklarını giymişlerdi. Çarlık Sarayının önüne gelmişlerdi. Çar’ın güvenlik güçlerinin açtığı ateş o gün bu dindar ve otoriteye saygılı insanlar arasında yüzlercesinin canını alacak, binlercesini yaralı bırakacaktı. Çar, tarihe “Kanlı Pazar” olarak geçen bu günde sadece yüzlerce işçiyi katletmemişti. Aynı zamanda kendi ölüm fermanını imzalamıştı. Çünkü Kanlı Pazar’ı izleyen günlerde o masum ve uysal işçiler Rusya da 20. Yüzyılın ilk büyük devrimini başlatacaktı. Bu devrim kendisi yenilmesine yenilecekti, ama bundan sadece on iki yıl sonra, 1917 de Rusya’nın işçi sınıfı ve köylüleri yeniden ayağa kalkarak önce Şubat ayında kapitalistleri iktidardan devirecek ve tarihin ilk muzaffer işçi devrimini gerçekleştirecekti.
1905 devrimi, tarihin ilk muzaffer sosyalist devrimi olan 1917 Ekim devriminin bir genel provası olmuştur. Kanlı Pazar’ın ardından Rusya’nın 120 den fazla kentinde, maden havzalarında ve demir yollarında, bir milyon işçiyi kapsayan ve iki ay boyunca süren bir genel grev başlıyordu.
Rusya’nın işçileri, öğrencileri, öğretmenleri, 1905 yılının sonuna kadar ateşli bir politik faaliyet içinde, tarihin görmüş olduğu en zalim, en baskıcı devletlerden biri olan Çarlıktan kurtulmak için kendilerini mücadelenin içine atacaklardı. Haziran ayında Potemkin Zırhlısı ayaklanması patlak veriyordu, Eylül ayında ise Sivastapol isyanı. Ekim ayı tarihin o güne kadar gördüğü en büyük genel greve sahne olacaktı.
9 Ocak gününün dini bütün, Çar’a saygılı, uysal işçileri devrim içinde nasılda değişmişti! İşçiler artık “Efendimiz” den ricalarla yetinmiyor, Çar’ın verdiği tavizleri bile yeterli bulmuyordu.
İşçi sınıfı sadece talep etmekle yetinmiyordu. Aynı zamanda özgürlükleri ve kendi haklarını kendi elleriyle uyguluyordu. 8 saatlik iş günü bir çok fabrikada işçiler tarafından her hangi bir yasal düzenleme beklenmeden uygulamaya sokulacaktı. Günün dindar işçileri artık bilgi açlığı içindeydi. Bütün üniversite amfileri devrimin derslikleri haline gelmişti. İşçiler işten çıkar çıkmaz soluğu üniversitede alıyorlardı.
Bugün, çeyrek yüzyılı aşkın bir süredir, dünya tarihi “devrim tutulması” yaşıyor. Bu çeyrek yüzyılda tek bir muzaffer devrim yaşanmadı. Dünya burjuvazisi Doğu Avrupa, Sovyetler Birliği, ve Çin’in bürokratik işçi devletlerinde kapitalizmin yeniden kurulmasının da verildiği güvenle, artık devrimler çağının kapandığı fikrini kitlelere aşılıyor. Sırbistan dan Kırgızistan’a, kendi taraftarlarını başa geçirmek için “fason devrimler” bile imal etme cüretini gösteriyor. Solda da oldukça büyük bir çoğunluk, artık devrimlerin insanlığın gündeminde olmadığı kanısında. Kimileri daha da ileri giderek işçi sınıfının ve genel olarak emekçi halkın gerici değerlerin taşıyıcısı olduğunu ileri sürüyor. Ama kapitalist toplumun, özellikle emperyalizm çağında yarattığı devasa çelişkiler her geçen yıl daha fazla birikiyor. Marx’ın dediği gibi devrimin köstebeği şimdilik derinden derine ilerliyor. 21. Yüzyılın başında köstebek Latin Amerika’da yüzünü göstermeye başladı. Ekvador’da kitleler iktidarı yirmi dört saat için dahi olsa zapt etmeyi başardı. Arjantin’de 2001’de ekonomik krize muazzam bir kitlesel patlama eşlik etti. Bolivya 2004’te barikat savaşlarıyla sarsıldı. Bütün bu ülkelerde kitlelerin devrimci faaliyetleri seçimle iş başına gelmiş başkanları tarihin çöp sepetine gönderdi.
Ama bunlar devrimin sadece ilk kılıç şakırtıları. 21.Yüzyıl henüz 1905’ini bekliyor.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.