- 1159 Okunma
- 5 Yorum
- 2 Beğeni
YETİM DÜŞLER...
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Onlarca eşik…
Sayısız dönemeç…
Bir o kadar dökülen alın teri sevginin eşliğinde…
Bir insan mesleğine âşık olur mu, söyleyin ya da mecnun gibi dönenir mi uğrunda emek sarf ettiği olguya; ister meşguliyet deyin ister meslek isterse afakî bir heves.
Hayır, kabul etmiyorum heves sözcüğünü. Zira gönülden bağlı ve büyük bir istekle bağlanmışsanız adı ne hevestir ne de hobi. Artık sizin yaşam tarzınızdır, rüyalarınızı süsleyen, uğrunda hayallere daldığınız.
Emek sarf ettiğiniz, coşku duyduğunuz ve vazgeçilmeziniz olarak bağlandığınız her ne ise.
Uzun bir süreç insanın kendini arama ve tanıma sevdası. Sayısız basamak adımlarsınız yokuş yukarı üstelik. İnsanlar eşlik eder size, mefhumlar anlam kazanır. Işığın etrafındaki pervane misali ruhunuz uçuşur.
Duygular alır götürür sizi. Rüzgâr eser, poyraz üşütür. Kimi zaman kaynağı belirsiz fırtınalar çıkar ve alabora olursunuz. Zira amaç da budur; tepetaklak olup oyunu terk etmeniz.
Sayısız oyuncu sahada itiş kakış debelenirken kim varsa oynanan oyuna gönül veren saha dışı kalır.
Ne kurallar bellidir ne de gidişat. Aslında gidişat bellidir de bazen uyum gösteremezsiniz sanki gösterme zorunluluğunuz varmışçasına.
Somut değildir uyum süreci. Somut değildir suretler. Somut değildir duyduğunuz fısıltılar.
Ama gerçek olan bir şey vardır ki; somut hiçbir veri kayda değer değildir müphem varlıkların nezdinde.
Çok şey müphemdir ve bir o kadar insan izafidir.
Tek gerçek; cebinizdeki umutlar iken onu bile yıkıp dökmeye kalkarlar.
Hele ki yabancı değilseniz hayallerinizin yetim kalmasına bir kez daha evet bir kez daha düşler yetim kalır.
Beklentiler bu yönde iken ezici çoğunluk üstünlüğünü bir şekilde ifşa eder.
Çığ gibi büyüyen ufacık bir kartopu an gelir sizi de sürükler içine hapsedip.
Belirsizlik hele ki derviş ruhunuz bir kere baş koymuşsa bu yola bilin ki sizden kötüsü yok.
Tüme varım bazen tümden gelim ama tek gerçek: Yetim düşler…
Kime neyi ne şekilde ve hangi sebeple izah edebilirsiniz ki?
Ya da var mı bir mecburiyetiniz gönlünüzün ne denli engin ve maneviyat aşığı olduğunu?
Anlamak adına anlaşılmak ve bir o kadar anlaşılamamanın eşiğinde kırmızı kardı görüp oyundan atılmak.
Öyle ya; oturmuş bir düzende siz kim oluyorsunuz da yer bulmaya çalışıyorsunuz?
Aklınızdan zorunuz mu var da bu uğurda ter döküyorsunuz?
Belli ki var zira kurallar ışığında ne düzenli bir iş ne de maddi bir getiri. Ama ne; sadece manevi doyum güttüğünüz ve âşık olduğunuz engin bir derya, adına ‘’edebiyat’’ denen…
Ya da her ne ise gönül bağı kurduğunuz. Keza iyi bilirim bu duyguyu. Ne zaman ki bir yola baş koydumsa ne bariyerleri aşabildim ne de engel oldum gölgelerin istilasına.
Sonuç mu istiyorsunuz? Ne siz sorun ne de ben söyleyeyim. Zira defalarca yaşadım mağlubiyet duygusunu üstelik aşk duyduğum ilgili mecrayı terk etmeye mecbur kılınıp.
Ne savaşı sevdim ömrüm boyunca ne de nefret duygusuna yakın hissettim kendimi.
Karışıklık, kin, nefret, savaş ve akla gelebilecek her tür olumsuz duygu ve fiiliyat…
Üstelik hayat bir savaş sahası da değil hele ki kin, kıskançlık ya da fitne asla muhatabı olmamalı insan denen mefhumun.
Ve düzenekte herkese bir yer var istediğiniz kadar inkâr etseniz de…
Nefret nefreti doğurur. Sevginin tam tersi kişiden çalar götürür tüm olumlu ve kabul görür ne varsa. Ve derken kabul gören her ne ya da her kim ise ahkâm kesip, karşısındakine keser faturayı.
Evet, sayısız kere yüksek meblağlı fatura ödedim ömrüm boyunca üstelik. Ömrümden çalındı çok şey ve çok insan. Ama ne uğruna derseniz; benliğimi, ruhumu kaybetmedim ve ödün vermedim kendimden ve kişiliğimden.
Ya kendimi kaybedecektim ya da düzen diye addedilen başıbozuk gidişata dâhil olacaktım.
Ne suçum var ne de suçluyum. Zira kendimi bildim bileli gönül bağı kurduğum her kim ya da her ne ise uğruna çok mücadele verdim.
Sayısız yetim ve öksüz düş bıraktım geride. Sayısız insanı mutlu etti üstelik bu terk edilmiş düşler.
Her ne kadar inkâr etmeye çalışsam da yazmak en büyük aşkım.
Uzak kalmaya çalışsam da mutlu etmek için bazılarını, kalemim için için ağlıyor yürek sesimin eşliğinde.
Bildiğim bir şey var ki; yürek sesim hep çağlayacak ömrüm boyunca çünkü insan olmaktan vazgeçmeyeceğim en azından muteber bir yer bulacağıma kainiyim Yaradan’ın nezdinde. En azından bu yolda uğraşım.
Diğer yandan eminim de asla bir servet sahibi olamayacağıma. Ama yapabileceğim bir şey yok zira tüm servetim gönlümde, yüreğimde saklı. En azından Allah biliyor iç sesimi. Varsın kimse görüp anlamasın. Artık ne kabul görmek ne de uyum sağlamak bir düşüncem var. Çünkü elimden gelen bu ve hep de bu oldu ömrüm boyunca.
Kabul ediyorum artık; derviş ruhlu ve iflah olmaz bir hayalperestim. Varsın isteyen veryansın etsin ya da bire bin katıp yerden yere vursun beni.
Ben kendimi sevip kabullendikten ve de bildikten sonra neye yarar onca düşünceyi yeni baştan inşa etmek. Mümkün de değil üstelik zihniyetleri ters yüz etmek.
Temelim sağlam; özellikle insan olarak. Çok büyük depremlerde yıkılmamış biri olarak artçıları da Evvelallah atlatırım.
Herkese selam olsun…
DEĞERLİ EDEBİYAT DEFTERİ SEÇKİ KURULUNA EN İÇTEN TEŞEKKÜR VE ŞÜKRANLARIMLA...
YORUMLAR
Ne suçum var ne de suçluyum. Zira kendimi bildim bileli gönül bağı kurduğum her kim ya da her ne ise uğruna çok mücadele verdim.
Sayısız yetim ve öksüz düş bıraktım geride. Sayısız insanı mutlu etti üstelik bu terk edilmiş düşler.
Her ne kadar inkâr etmeye çalışsam da yazmak en büyük aşkım.
yüreginize saglik üstadım kaleminiz hiç susmasın))
Gülüm Çamlısoy
Ama gerçek anlamda severek, duyumsayarak yazıyorum ya da yazmaya çalışıyorum, diyelim.
Sağ olun, ziyaret ve yorumunuz için.
Selamlarımla...
aslında bir tutam hayatın eleştirisini okuduktan sonra yazmayacaktım. çünkü her şeyi yazmış. şu cümleye takıldım.
"Beklentiler bu yönde iken ezici çoğunluk üstünlüğünü bir şekilde ifşa eder." bu cümle mağlubiyeti kabul etmektir. yani birilerini üstün vehmetmek.
bu vehim hayat şekillerinin , rol alan insanların zihnimize yüklediği yanılsamadır.
onları kaale almaktır. şeklen birçok şeye katlanabiliriz.
ama ruhumuzu onlara teslim etmeden; onları kötü roldeki oyuncular olarak düşünmek yeterli.
dahası ruhumuza nefret yükünü yükler.
ne gerek var sevmediklerini kalbinde taşıyasın ki..
(şimdi ben bunları yazıyorum ya; kötü bir huyum var, yazılana inanmak.-yanlış anlamayın- yani bu edebi bir yazımıdır yoksa yaşanan bir iç döküş mü? yazılarınız çok acıttığı için kayıtsız kalamıyorum. benzer soruyu başka bir yazınız içinde sormuştum galiba. demem o ki size az mı dua etmeliyim çok mu)
selamlar.
Gülüm Çamlısoy
Değerlendirmeyi siz yapın hocam. Zira uzun bir açılımı var sorunuzun cevabının.
Mümkün mertebe edebi bir içerik taşıması yönünde çabam ve eşliğinde değerlendirmelerimi, gözlemlerimi yansıtmak.
Duaya hepimizin ihtiyacı var.
Saygı ve hürmetlerimle, eksik olmayınız, hocam.
İlgi ile okuduğum bir yazı daha.
Çok dikkatli,
her köşesini enine boyuna irdeleyerek okudum bir de.
Sözü çok uzatmayalım,
öze inelim hemen.
Hayatta kaybetmek diye bir şey olmadığını düşünenlerdenim ben.
Sadece bitip tükenmeyen bir mücadele vardır.
Bu lig,
bir kaç maçla sona ermiyor.
Fikstürü, Yüce Yaratan çizmiş,
bizleri de sahaya sürmüş.
Hayatımızın her anında bir maç biter,
hemen ardından başkası başlar.
Final maçı diye bir oyun da mevcut değildir bu mücadelede.
Çünkü, tüm maçlar finaldir zaten.
Demem o ki;
asla kaybettim demeyecek insan.
Sadece bir maçtır kaybedilen.
Ya da bir kaç maçtır.
Her zaman,
kazanılacak maçlar beklemektedir her birimizi.
Önemli olan, formda kalabilmektir.
Hem bedenen, hem ruhen.
Basit oldu biraz ama,
sanırım derdimizi anlatabildik.
Gülüm Çamlısoy
En azından benim kadar anlatmışsınız. Doğru, bitmek bilmez bir mücadele. Yaşamın da tadı tuzu burada.
Yeni bir gün, yeni umutlar ve bilinmezlik dolu gizemli bir macera. Maneviyat eşlik etti mi bir o kadar da manevi haz duyumsuyor insan.
Bu güzel yorum için teşekkür ederim. Gayet destekleyici bir görüş.
Bence tam tersi. Düşler yetim değildir.
Onların sahip çıkan, hatta avuçlayan, (çünkü ele avuca sığmazlar) birileri mutlaka vardır.
Çok güzeldi. Öyle güzeldi ki, sizi bile eminim ki yazarken yanınızda oturtup, öyle yazma-böyle yaz dedirtecek kadar güzeldi.
Tebriklerimle Gülüm.
Gülüm Çamlısoy
Anlaşılmak ve değer görmek adına mutluyum.
en iyi dileklerimle ve sonsuz selam ve sevgimle, efendim...
Duygular yetimleşmeye başlamışsa kalemlerde ,düşlerde gülüşlerde yetimleşmeye başlar. Bu güzel yazıyı okurken yıllar önce kaleme aldığım YETİM DUYGULAR adllı şiiirm geldi aklıma. Eşlik etsem dost şairim kabul eder mi ?
Yıllar bize anlattı, biz de iyi anladık.
Bir ömür yetmiyormuş böyle güzel bir aşka.
Onca büyük acıyı sevgiyle tırpanladık.
Bu bile yetmiyormuş böyle güzel bir aşka.
Ne geceye sığardık ne gündüzde yerimiz.
Göz kamaştırır iken, farklıydı eserimiz.
Birlikte kazılacak diyorduk makberimiz.
Bu bile yetmiyormuş böyle güzel bir aşka.
,
Umuyor, diliyorduk her şey güzel olacak.
Bizim olan bu kavga aşkı özel kılacak.
Sonsuzluk bize yakın canda ezel kalacak.
Bu bile yetmiyormuş böyle güzel bir aşka.
Ne başının dönmesi ne de yürek yangını,
Engel olamaz aşka bulur herkes dengini.
Aramak, bulmak gerek her dem gönlü zengini.
Bu bile yetmiyormuş böyle güzel bir aşka.
Bazen dönüp topladık gül dalından dikeni,
Seven yürekler anlar böyle sevda çekeni.
Bilesin ki beyindir, her bir aşkın kökeni.
Bu bile yetmiyormuş böyle güzel bir aşka.
Sonunda vuslat yoksa düşler ölürmüş derler.
Her aşkın düşmanıdır bu acılar, kederler.
Sevip ayrı kalanlar çokça feryat ederler.
Bu bile yetmiyormuş böyle güzel bir aşka.
Sevmek yürek işiymiş aşk ise ölümüne.
Direnmekmiş aslolan, herkesin zulümüne.
Bize bakan soruyor,’’Bunlar da deli mi ne?’’
Bu bile yetmiyormuş böyle güzel bir aşka.
Anılar ölümsüzmüş gidenin inadına.
Yazılırmış sevenler kuşların kanadına.
Dosteli destan yazmış hepsi senin adına.
Bu bile yetmiyormuş böyle güzel bir aşka.
Gülüm Çamlısoy
Teşekkürlerimle.
Saygılar...