- 359 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Ana Yüreği
Evin yaşlı kadını yağmurlu bir günde pencere kenarına gelmiş, derin hülyalara dalmıştı.
Dışarıda sicim gibi yağmur yağıyor, yaşlı kadın kendi kendine konuşuyordu.
— Oğlum yağmur yağıyor görmüyor musun, ıslanıp hasta olacak, akşam babandan laf duyacaksın.
Torunu Beyza, ‘Nineciğim kahvaltı hazır’ dedi.
Fakat ninesinden bir cevap alamadı.
Beyza, Ninesinin kendi kendine konuştuğunu görüp yanına geldi, kendini ninesinin kucağına attı ve ninesinin gül gibi yanaklarına kocaman bir öpücük kondurdu. Ninesinin kendi kendine konuştuğunu, kendisiyle ilgilenmediğini görünce onu biraz sarsarak, ‘Nineciğim sen kiminle konuşuyorsun’ diyerek dışarıya baktı. Dışarıda kimse yoktu.
—Nineciğim ben sana kahvaltı hazır diyorum sen beni bile duymuyorsun.
Nine, daldığı rüyadan uyanmıştı.
— Ah, kızım kusura bakma bir an dalmışım. Babanın çocukluk yıllarındaki yaptıkları delilikler, yaramazlıklar gözümün önüne geldi.
Nine, her sabah güneş doğmadan kalkar, ibadetini yapar, seccadesinin üzerinde;
Elinden tespihi, dilinden duası hiç eksik olmazdı. Çocuklarına, vatanına, askerine, polisine, komşularına, bildik bilmedik herkese dua eder, kuşları dahi duasında unutmazdı.
Rızıkların seher vaktinde dağıtıldığını söyler; ‘Bakın kuşlar seherde ne güzel zikrediyor, onları da Yüce Allah doyuruyor’ derdi.
Baba erkenden işine gitmişti.
Beyza kahvaltısını yaptı, okul için hazırlık yapıyor, önlüğünü giyip, çantasını hazırlıyordu.
Ninesi yanına geldi.
— Kızım bu yağmurda okula nasıl gideceksin?
Beyza;
—Nineciğim her zaman nasıl gidiyorsam şimdide öyle gideceğim’ Dedi. Üzerini giyinip, şemsiyesini aldı ve ailesiyle vedalaşıp okulunun yolunu tuttu.
Nine torunu Beyza’yı dualarla kapıya kadar geçirdi
Yaşlı kadın evde torunu Beyza olmadığı zamanlarda iyice canı sıkılıyor, dertleşecek kimse arıyordu. Apartman dairesinde tutsak gibi hissediyordu kendisini. Kendi evleri bahçeliydi. Komşularıyla akşama kadar dışarılarda oturup sohbet ederlerdi. O günleri arıyor. Şimdi yaşlandığı için mecburen çocuklarının yanında kalıyordu. Bazen de eski günler aklına gelip gözleri yaşarıyordu. Oğlu ve gelini çalıştığı için gündüzleri çok zaman evde yalnız kalıyordu.
Gücünün yettiği kadar yemek işlerine yardım ediyor, akşam eve geldiklerinde yemek hazır olsun istiyordu. Kendisini çocuklarının evinde bir yük gibi görüyordu. Fakat elinden çok şey gelmiyordu. Gelininin çalışmasına ise hiç yüreği dayanamıyor;
—Kızım sen bari çalışma, evde çocuğunun başında ol, kadının yeri evidir’ diyordu.
Gelini de hayat şartlarının zorluğundan bahsedip çalışması gerekli olduğunu söylüyordu.
Akşam herkes eve geldiği zaman nine sanki bayram olmuş gibi çok seviniyordu.
Beyza’ya babasının çocukluk hallerinden anlatıp, eski günleri anıyorlardı.
Oğlu ne kadar büyüse de ninenin gözünde hala çocuktu. Nede olsa ana yüreği. Her zaman acıyıp, kol, kanat germeyi bir vazife sayıyordu..
Nine, torunu Beyza’yı koruyup, gözetlediği kadar oğlunu ve gelinini de koruyup, gözetliyor, ev halkı da yaşlı kadına saygıda kusur etmeden duasını alıp, hizmetini görmeye çalışıyordu.
Nine ‘Yuvamızın huzuru devam etsin, her yuvaya Allah huzur versin’ deyip, ev halkı ile dertleştikten sonra hayırlı geceler dileyip odasına geçti.
Yüreği hep ‘Ana’ yüreği olarak kaldı.
Yüksel Ağlar
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.