- 758 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
ANNEM BENİ 2. KEZ DÜNYAYA GETİRDİ!!!
Değerli dostlarım bugün sizlere yaşadığım, başımdan geçen, benim için unutulması güç, inanılması ise daha da güç bir olay anlatacağım. Kısaca, ne az ne çok, katkısız, abartısız, olduğunca yansıtmaya çalışacağım. Olayın kahramanı rahmetli anam. Bugün malumunuz anneler günü. Hoş, anneler bizim indimizde her güne damgasını vuran sevgi, mutluluk ve güzellik yansıması değil midir? Elbette onu bir günle sınırlama gibi bir niyetimiz söz konusu olamaz.
Herkes gibi ben de anamı çok severdim. Okur-yazarlığı olmamasına rağmen ona danışmadan, fikrini almadan bir işe kalkışmazdım. Beni hep gözetir, hayır dualarını eksik etmezdi. Sanırdım ki o hep yanımda. Ne zaman ki onu kaybettim, üşüdüm… Onun yokluğu beni sarıp sarmalamıştı. Yalnızdım. Yıllar akıp gidiyordu. Her fırsatta yakınlarımla, özellikle ablamla onu yâd eder, anılarıyla avunurduk. Sanki o hâlâ aramızda gibiydi. Her an kapı açılacak içeri giriverecekti elinde bir tabak ya da bir tencereyle…
Bugün anlatacağım yaşanmışlığı 3-5 kişi arasında saklı tutmayı, işin uhreviyatını bozmamayı düşünmüştüm. Bu nedenle de elim varmamış, yazıya dökmemiştim. Fakat anneler günü nedeniyle bir annenin evladını nasıl ikinci kez dünyaya getirdiğini anlatmadan duramazdım. Evet yanlış duymadınız anam beni ikinci kez dünyaya, hayata getirdi. Ne mutlu bana ki böylesine bir olayın kahramanıyım. Bu yaşananların dünyada eşi benzeri var mıdır bilmem, ama kolay kolay bir daha gerçekleşmesi mümkün olmayacaktır kanısındayım. Aşağıda anlattıklarımı okuyunca inanıyorum ki siz de bana hak vereceksiniz.
Geçen 3-5 ay içerisinde az-çok bildiğiniz gibi çok kötü günler yaşadım. Kısa sürede yaşadıklarım tabiri caizse pişmiş tavuğun başına gelmemiştir. Sonuç olarak, yaşadığım olaylar hayatımın akışına yeni bir yön verdi diyebilirim. Bir ağrı için hastaneye gittim; ilk ikisi 3 gün içerisinde olmak üzere bir ay içerisinde 3 ameliyat geçirdim. İlk iki ameliyatım adeta oyun gibiydi. Gülerek, umursamayarak girdim, çıktım. Ne de olsa narkoza, ameliyat olayına şerbetliydim. Sonuç olarak bel ağrılarım dinmişti. Fakat yanlış teşhis, ilgisizlik ve dikkatsizlik sonucu bir bacağım ve kolum felç olmuştu. Buna rağmen umutla geleceğe bakıyordum. Ta ki üçüncü ameliyat söz konusu olana dek. Defalarca hastane ve KUR (rehebilitasyon merkezi) arasında mekik dokuttular. Bir ay sonra ameliyat yerinde hemen hemen dikine kesilmiş yarım yumurta iriliğinde bir şişlik oluşmuştu. Bu nedenle acilen tekrar, yani üçüncü kez ameliyat olmam gerektiğini söylediler. Başka bir seçenek yoktu. Üstelik tehlikeli bir hâl ortaya çıkabilir dediler. Tamam, dedim. Nasıl olsa alıştık fermuar açar gibi sırtımın açılıp kapanmasına.
İşte ne olduysa bu son ameliyatta oldu. Kısa sürede bu kadar narkozun yan etkileri mi, yoksa benim hayattan umudumu kesmiş olmam mı bilmem ameliyat çok zor geçmiş. 6 saat sürmüş. Sonrasında 12 saat yoğun bakımda kalmışım. Size aktarmayı düşündüğüm inanılmaz olay da bu süre içerisinde yaşandı. Kollarıma takılmış cihazların çıkardığı şakır şukur, fosur fusur seslerini hâlâ duyar gibiyim. Zaman kavramım doğal olarak yok. Baygın, ölü gibi yatıyorum. Dünya ile olan bağlarım tamamen kopmuş… Doktorların, hemşirelerin derinden derinden gelen seslerini duyar gibiyim, ama uğultu olmanın ötesinde bir anlam ifade etmiyorlar. Ve filim kopuyor. Daha sonra doktorlardan öğrendiğime göre 12 saatlik bu süre içerisinde bir ara tamamen öbür tarafa gitmişim. İşte ne olduysa o süre içerisinde oluyor. Baygın haldeyim (öyle olduğumu sanıyorum), ama adeta her şeyi görüyorum ve yattığım yeri, odayı izleyebiliyorum. Birden arkamda anam beliriyor. Yatakta yatıyorum ama adeta yukarıdan seyreder gibiyim. Bana “Tasiin (sağlığında da böyle seslenirdi) Geldin mi? Gelme, gelme git!” diyordu ve sırtımdan beni itekliyordu. Sanki ayılmıştım. Her zamanki tebessümle süslü yüzü gözümün önündeydi, ama onun arkamda olduğunu biliyordum. Bütün bunları da sanki üçüncü şahıs olarak izliyordum. Anamın yüzünü daha iyi görebilmek ve onunla daha fazla konuşabilmek için hemen irkildim, gözlerim açılmıştı, “Burdayım anam, burdayım.” diyebildim. O anda karşımdaki duvarı ve duvardaki kocaman saati fark ettim. İşte o an dünyaya döndüğümü andı. Anam beni geri, dünyaya, yaşama döndürmüştü.
Bu olaydan sonra 1-2 saat daha yoğun bakımda kaldım, ama yarı baygın ve uyur haldeydim. Bir ara doktorların konuşmasını duydum. Birisi “Herr Melan gitti, geldi” diyordu. Yanıma geldiler. Biri “Aramıza hoş geldin Herr Melan” dedi. Tabessüm edebildim. Tabii olarak neden öyle dediğini anlamamış, ayılmamdan dolayı dediğini düşünmüştüm. Oysa sonradan öğrendim ki işin rengi başkaymış.
Bu anlattıklarım madalyonun bir yüzü. Bir de 3000 km ötede, Ankara’da, ablam açısından yaşanan ikinci yüzü var. Şimdi size onu aktaracağım. Birbiriyle örtüşen bu iki yaşanmışlığın birlikteliğine inanmakta zorlanacağınıza eminim. Belki başkası anlatsa “Aman canım, hikâye anlatıyor.” der geçersiniz. Oysa yaşayan bendim. Siz değerli dostlarım ve okurlarım, benim yazılarımda ne derece titiz olduğumu ve ne derece doğrulara yer verdiğimi bilirsiniz. Bu nedenle yazdıklarımın doğruluğuna inanacağınızdan eminim.
Bu olaylardan sonra hastaneden KUR’a tekrar götürüyorlar. Normalde 2-3 hafta misafir kalınan yerde ben 8 hafta kalıyorum. Neler yaşadığımı bir ben, bir Allah bilir. Her ne ise, sonuç olarak evime dönüyorum. Sorunlar devam ediyor, ama Allah’a şükür evimdeyim, evimde olmanın huzuru içerisindeyim. Buna da şükür. Başta ablam olmak üzere eş dost arıyor, telefonlar susmuyor. Ortadan kayboluşuma anlam veremeyen dostlarım arayıp soruyor, e-postalar akıp duruyor. Allah hepsinden razı olsun. Yaban ellerde bana destek oldular. Ablamla hemen hemen her gün görüşüyoruz. Aradan yaklaşık bir hafta geçmişti. Yine ablamla telefon sohbetindeyiz. Bir ara “Hastanedeyken anam yanına geldi mi?” demez mi? Öylesine bir şaşkınlık yaşadım ki ne diyeceğimi bilemedim. Ancak “Sen nerden biliyorsun, ben sana bu konuda bir şeyler anlattım mı?” diyebildim. Yaşadıklarımı anlatmış ve ilaçların yan etkisi sonucu unutmuş olabilirdim, ama hayır. Ablam “Yoo, bu konuda konuşmadık. Sen soruma cevap ver, anam yanına geldi mi?” diye yineledi. Fazla önemsemeden, “Evet geldi. Böyle, böyle oldu.” diyerek yukarıda size anlattıklarımı ona da anlattım. Birden ablamın sesi kesildi. Bağlantı koptu sandım. “Abla orda mısın?” dedim. Ablam beni dinliyordu. Görmüyordum, ama bir şeyler olduğunu hissedebiliyordum. “Abla ne oldu, neden sustun?” diye tekrar seslendim. Nihayet ablam şaşkınlığın ve mutluluğun yansıdığı bir ses tonuyla “Burdayım, burdayım… Gördün mü bak, Pakize Hanım (anamın adı) seni orda da yalnız bırakmamış.” dedi. “Evet abla, öyle oldu. Yine geldi ve bana sahip çıktı.” diyebildim. Ablam devam ediyordu. “Anamın nasıl ve neden geldiğini bilmek ister misin?” diye sordu. Şimdi de şaşırma sırası bana gelmişti. “Ne demek istiyorsun abla?” dedim. Ablam başladı anlatmaya:
Sen hastaneye yattığın günden beri her gece anam rüyama giriyordu. Benim odamın kapısına gelip ağlaya ağlaya “Tasin orada, hastanede yatıyor, yalnız, acı çekiyor. Gidip ona yardım etsene! Neden gitmiyorsun?...” diyordu. En sonun ben de “Ya hu ana, benim sağlık durumumu biliyorsun, gitmem imkânsız. Hem gitsem bile ne yapabilirim ki, elimden ne gelir? Ama sen gidebilirsin. Burada ağlayıp bekleyeceğine onun yanına gitsene. Ona ancak sen yardım edebilirsin. Zaten o bugün amaliyat oldu….”
Daha ablamın sözleri bitmemişti ki gözlerim boşalmaya, yüreğim tarifi imkânsız bir yangına, boğazım da, orada bir şey yokken varlığını hissettiğim lakin tarifi imkânsız bir şeyin düğümlenmesi yüzünden suskunluğa gark olmuştu. Ablamın sesi adeta kulaklarımda uğulduyordu. “O olaydan sonra bir daha gelmedi…” diyordu. Artık gerisi önemli değildi… Anlaşılan oydu ki, anam yaşadıklarımı, acılarımı, çektiklerimi hissetmiş, yanıma gelmiş ve beni o gece ikinci kez dünyaya getirmişti.
Ne mutlu bana ki anam bana iki kere hayat verdi. Sanırım bu her kula nasip olmaz. Bu anlamda her şeye, tüm yaşamışlıklara rağmen kendimi 2 kez dünyaya getiren bir anam olduğu için çok şanslı hissediyor, inanılmaz bir coşku yaşıyorum.
Anam aramızdan ayrılalı yıllar oldu ama şimdi daha iyi biliyorum ki o her an benimle, beni kolluyor ve bana analık yapmaya devam ediyor. Anam benimle olduğu sürece ben daha nice zorluklara, sıkıntılara göğüs gererim. Allah rahmetini esirgemesin.
Tüm anaların ellerinden öpüyorum. Aramızdan ayrılanlara da Allah’tan rahmet diliyorum.
Tahsin MELAN